Geçmişten Günümüze Kakmacılık Sanatı
Geçmişten Günümüze Kakmacılık Sanatı
Orta Asya'da doğan geleneksel Türk süsleme sanatlarından biri olan kakmacılık, Osmanlı döneminde altın çağını yaşadı. Altın, gümüş ve bakır plakalar üzerine eşsiz desen ve motiflerde sanat ürünlerinin ortaya çıkarıldığı kakmacılık, 19. yüzyılın yarısından sonra ise bir duraklama dönemine giriyor. Dünyada siyaset, iş, sanat çevreleri ve koleksiyonerler arasında büyük ilgi gören kakmacılık sanatı, Türkiye'de unutulmak üzere. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana değişik milletlerin kendi kültürlerine özgü ürünleri çıkardığı kakmacılık sanatında Türkler, Orta Asya'dan başlayarak günümüze kadar sayısız başarılı örnekler verdi. Kakmacılık, altın, gümüş ve bakır gibi metal plakaları, esnemeyi önleyen özel bir karışım olan zift'e ısıl işlem ile yapıştırılarak; çok sayıda ve çeşitli şekillerde uçları olan çelik kalemlere, çekiçle binlerce defa vurularak metal levhanın yüzeyini kabartma desenlerle süsleme tekniğine deniyor. Kabartmalar; maden plakasına dıştan (yüzden) veya içten (tersten) veya hem dıştan hem de içten detayları işlemek suretiyle elde ediliyor. Maden işleme tekniklerinden biri olan kakmacılık tarihinin Orta Asya'ya kadar dayandığını eski Türk destanları ve son yıllarda yapılan arkeolojik kazılar ortaya çıkardı. Kaynaklar, maden işleme teknikleri konusunda ileri giden Türkler'in, bu bilgi ve becerilerini göçebelik, savaşlar ve ticaret yolları ile gittikleri diğer ülkelere de yaydıklarını gösteriyor. Kakmacılık sanatını Hindistan, İran ve bir çok doğu ülkesi de geçmişten bugüne kendi kültürlerine özgü desen ve motiflerle taşıdı. 8 ve 9. yüzyıllarda Türkler'in İslamiyet'i kabul etmesi, her alanda olduğu gibi maden sanatında da etkisini gösterdi. İslam sanatı soyuta dönük yüzeyle şartlı bir yapı çizerken, Türk sanatı motifleri, gerçekçi tabiata bağlı, gözlemleri doğru, figürleri ise üzerine konulduğu mekana göre biçimlendiren bir yapıya sahipti. Her iki sanatın karışımıyla, bitki, hayvan ve geometrik motifler, süsleme sanatının kural ve kanunlarına bağlı olarak yeni bir yapıda şekil bulmaya başladı. Bu anlayışın ilk örnekleri Selçuklu eserlerinde görülüyor. Ayrıca bu devirde Türk boylarında kullanılan tekniklere yeni buluşlar da eklenince sanat tarihimizin sürekli ve kusursuz eserleri ortaya çıktı. Bu devrin başlıca örnekleri arasında şamdanlar, ibrikler, buhurdanlar, havanlar, hayvan gövdeli fıskiyeler, davullar, tartılar, küçük tokalar, gümüş bilezik ve küpeler sayılabilir. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:28. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.