Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Kültür&Sanat&Edebiyat > Tiyatrolar, Tiyatro Oyunlarý (Skeçler ve Piyesler)

Tiyatrolar, Tiyatro Oyunlarý (Skeçler ve Piyesler) Tiyatro çeþitleri,tiyatro tarihi,tiyatrolarýn tanýtýmý,tiyatro metinleri,tiyatrocularýn hayatý eserleri,Tiyatro ile ilgili kitaplar,tiyatro oyunlarý

29 Ekim Piyes

Tiyatrolar, Tiyatro Oyunlarý (Skeçler ve Piyesler) kategorisinde açýlmýþ olan 29 Ekim Piyes konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Baþlýðý
29 Ekim Piyes
Konudaki Cevap Sayýsý
0
Þuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayýsý
2267

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 17.10.09, 18:00   #1
Kullanýcý Profili
S.Moderators
 
Renklerin Dansý - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
Tualim.NetRenklerin Dansý
Kullanýcý Bilgileri
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
Standart 29 Ekim Piyes

29 Ekim
(Ýlkokullar için bir perdelik sýnýf içi piyes)
Sahne: Bir ders odasý.
öÐRETMEN — Günaydýn çocuklar.
ÇOCUKLAR — Günaydýn.
öÐRETMEN (Tahtaya yazar) — 29 Ekim.
öÐRETMEN — Okuyun bunu bakayým.
ÇOCUKLAR (Hep bir aðýzdan) — 29 Ekim.
öÐRETMEN — Bugünün ne olduðunu bilen var mý?
ÇOCUKLAR — Biliyoruz, biliyoruz.
öÐRETMEN — Bilenler ellerini kaldýrsýn.
ÇOCUKLAR (Hepsi birden ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN (Sýnýfýn en küçüðüne) — Söyle bakayým Ahmet bugün ne günüdür?
AHMET — Atatürk'ün doðduðu gün.
öÐRETMEN — Sen söyle. Ayþe.
AYÞE — Cumhuriyetin ilân edildiði gün.
öÐRETMEN —- Doðru! Ahmet öyle ise bilemedi.
ÇOCUKLARIN BAZILARI — Bilemedi, bilemedi.
AHMET — Bildim... Gazi babamýz doðmasaydý bugün olur muydu?
öÐRETMEN — Varol Ahmet... Bu buluþun çok güzel. Nasýl çocuklar güzel deðil mi Ahmet'in cevabý?
ÇOCUKLAR — Güzel, güzel, çok güzel.
öÐRETMEN — Hep beraber söyleyin bakayým bugün ne günü?
ÇOCUKLAR — Cumhuriyetin ilân edildiði gün.
öÐRETMEN — Cumhuriyetten önce ne vardý? Bunu bilen var mý içinizde?
(Birkaç çocuk ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle bakayým sen Ertuðrul.
ERTUÐRUL — Padiþahlýk varmýþ.
öÐRETMEN — Ne imiþ o padiþahlýk?
ERTUÐRUL — Padiþah denilen bir adam varmýþ. Sarayý varmýþ, hiç bu saraydan dýþarý çýkmazmýþ, millete yüzünü göstermezmiþ, bütün memleket sanki bu saraymýþ. Sonra bir gün düþmanlar memleketi basmýþlar. Padiþah da sarayýný kurtarmak için memleketi yabancýlara satmak istemiþ. Millet buna kýzmýþ. Gazi babamýz milletin baþýna geçmiþ, düþmanlarý bir güzel pataklamýþ, memleketten kovmuþ, memleketi satmak isteyen padiþahýn da kulaðýndan tutup memleketten dýþarý atývermiþ.
öÐRETMEN — Aferin Ertuðrul, kaç yýl önce oldu bu iþler?
BÝRKAÇ ÇOCUK BÝRDEN —.........yýl önce.
öÐRETMEN — Demek ki, Cumhuriyet............yýl önce 29 Ekim günü ilân edilmiþ. Peki Cumhuriyet ne demektir? Bunu bilen var mý?
(Birkaç çocuk ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle bakayým Aydemir.
AYDEMÝR —- Cumhuriyet demek, padiþahý kovmak demektir.
öÐRETMEN — Peki. Meral sen de bir þeyler söylemek istiyorsun galiba... Söyle bakayým.
MERAL — Cumhuriyet demek, milletin kendi kendisini idare etmesi demektir.
öÐRETMEN — Gazi babamýzý bilen var mý içimizde?
ÇOCUKLAR — Var, var, var, var...
öÐRETMEN — Aydýn, sen Gazi babamýzý anlat bakayým?
AYDIN — 1881'de 13 Mart'ta doðdu ve 1938'de 10 Ka-sým'da öldü. Millete çok hizmet etti. Biz ona Atatürk yani Türklerin en büyüðü diyoruz.
SUNA — öðretmenim ben Gazi babamýzýn yüzünü hiç görmedim.
öÐRETMEN — Resmini de görmedin mi?
SUNA — Gördüm. Ýþte (Ata'nýn duvarda asýlý resmini gösterir.)
öÐRETMEN — Sen söyle bakayým özcan ne anlattýlar?
öZCAN — Babam dedi ki, eskiden okumak yazmak çok zormuþ. Þimdi çok kolaymýþ.
öÐRETMEN — Çocuklar! Hiç size analarýnýz, babalarýnýz eski zaman mekteplerinden bir þeyler anlattýlar mý? (Birkaç çocuk ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Nasýl zormuþ?
öZCAN — Eskiden yýllarca mektebe giderlermiþ de yine doðru dürüst okumasýný, yazmasýný bir türlü öðrenemezlermiþ.
öÐRETMEN — Acaba neden böyle imiþ?
öZCAN — Babam söyledi amma pek iyi anlayamadým. Baþka türlü harfler mi varmýþ ne imiþ?
BÝRKAÇ ÇOCUK — A... A... A...
öÐRETMEN — Þaþtýnýz kaldýnýz demek bu iþe. Baþka türlü harf de olur mu hiç?
öZCAN — Ne bileyim ben babam öyle söyledi.
öÐRETMEN — Babanýn hakký var. Eskiden Türkçeyi Arap harfleriyle yazardýk.
ÇOCUKLAR GÜLERLER — Arap... Arap...
öÐRETMEN — Ya... Þimdi gülüyorsunuz... Arap harflerinden bize ne deðil mi? Bu Arap harfleri kargacýk burgacýk þeylerdi. Hem de ters yazýlýrdý.
ÇOCUKLAR — Nasýl ters?
öÐRETMEN — Þimdi soldan saða doðru yazýyoruz deðil mi?
ÇOCUKLAR — Evet, evet.
öÐRETMEN — Halbuki Arap harfleriyle saðdan sola doðru yazýlýrdý.
(Çocuklar yine gülerler. Erol parmaðýný kaldýrýr.)
öÐRETMEN — Ne var Erol?
EROL — Bizim evde bir bacý kadýn var.
öÐRETMEN —E...?
EROL — Bu bacý kadýn eskiden okumasýný bilmezmiþ. Çocukken bir türlü kafasý almamýþ, o Arap harflerini...
öÐRETMEN —......?
EROL — Þimdi her gün babamýn gazetesini okuyor.
öÐRETMEN — Nasýl olmuþ bu iþ?
EROL — Gece.mektebine gitmiþ, okumayý kolaycacýk öðre-nivermiþ. Þimdi bu iþi yapanlara gece gündüz dua ediyor. Zonguldak'ta bir oðlu var, ona mektup bile yazýyor. öÐRETMEN — Demek sizin bacý kadýn bile harfleri öðrenmiþ, hem okuyor, hem yazýyor. EROL — Beni imtihan bile ediyor. (Çocuklar gülüþürler.)
öÐRETMEN — Aferin o bacý kadýna... Bacý kadýnýn hakký var. Onun gibi Arap harflerini öðrenemeyenler çoktu. Okur yazarlar azdý. Þimdi harflerimizi kolaycacýk herkes öðreniyor. Baþka eski zaman mekteplerinden neler biliyorsunuz bakalým?
(Çocuklar ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Güler?
GÜLER — Eski zaman okullarýnda çocuklarý falakaya çekerlermiþ.
(Çocuklar gülerler.)
öÐRETMEN — Nereden biliyorsun bunu?
GÜLER — Bir gün yaramazlýk yaptým da annem kýzdý, seni okulda falakaya çekmeli dedi.
öÐRETMEN — Ne imiþ o falaka?
GÜLER — Ben de anlamadým da sordum anneme. Annem hocana sor dedi.
öÐRETMEN — Ya eskiden dersine çalýþmayan, yaramazlýk eden çocuklarý okullarda falakaya çekerlermiþ. Yani çýplak ayaklarýný bir iple baðlar, deðnekle tabanýna vururlarmýþ. O kadar vururlarmýþ ki, ayaklar þiþermiþ ve çocuklar yürüyemezlermiþ...
ÇOCUKLAR — Ne fena, ne fena...
öÐRETMEN — Neden fena bakayým Ahmet?
AHMET — O zamanýn çocuklarý hayvan mýymýþ?
(Çocuklar gülerler.)
öÐRETMEN — Bu hayvana bile yapýlmaz yavrularým...Baþka, baþka eski zaman okullarýndan ne biliyorsunuz?
ALP — Oyun yasakmýþ.
(Çocuklar güler.)
öÐRETMEN — Nereden biliyorsun bunu?
ALP — Babam dedi. Bizim zamanýmýzda, dedi okullarda oyun yasaktý dedi.
öÐRETMEN — Doðru söylemiþ baban. Eski zaman okullarýnda oyun oynamak yasaktý. Onun için böyle falakalý oyunsuz okulu çocuklar sevmezlerdi. Þimdi öyle mi ya? Söyleyin
bakayým okulu seviyor musunuz?
ÇOCUKLAR — Seviyoruz.
öÐRETMEN — Okula sevinerek geliyorsunuz. Burada gü-le-oynaya çalýþýyorsunuz. Size dayak atýldýðý var mý?
ÇOCUKLAR — Yok, yok...
öÐRETMEN — Tabiî yok. Çünkü doðru ve iyi sözü anlýyorsunuz. Cumhuriyet okullarýnda çocuklara insan muamelesi yapýlýr. Söyle bakalým Ayþe önlüðün ne malý?
AYÞE — Yerli malý...
öÐRETMEN — Yerli malý ne demek?
AYÞE — Bu memlekette yapýlan mal demek.
öÐRETMEN — Demek memleketimizde böyle bezler yapýlýyor? Neden yapýlýyor bu bez? AYÞE —Pamuktan...
öÐRETMEN — Bizim memlekette pamuk yetiþiyor mu?
(Ayþe susar.)
öÐRETMEN — Bilen var mý?
KAYA — Ben biliyorum. Bizim memlekette pamuk yetiþiyor.
öÐRETMEN — öyle ya Kaya, sen Adanalýsýn bilmen lâzým...
KAYA — Evet, Adana'da pamuk yetiþir.
öÐRETMEN — Sonra böyle bez haline nerede girer?
ÇOCUKLAR — Fabrikada.
öÐRETMEN — Bizim memlekette fabrika var mý?
ÇOCUKLAR — Var... Var...
öÐRETMEN — Ýþte çocuklar padiþahlýk zamanýnda memleketimizde fabrika da yoktu. Þimdi birçok fabrikalarýmýz var. Kendi yünümüzü kendimiz dokuyoruz. Kendi ipeðimizi kendimiz dokuyoruz. Kendi pamuðumuzu kendimiz dokuyoruz. Ve hep yerli malý giyiyoruz. Hangisi daha iyi siz söyleyin bakalým, pamuðu, yünü, ipeði yabancýlara satýp, pamukluyu, yünlüyü, ipekliyi onlardan satýn almak mý, yoksa bunlarý kendimiz dokumak mý?
ÇOCUKLAR — Kendimiz dokumak... Kendimiz dokumak...
öÐRETMEN — Ve kendi dokuduðumuz kumaþlarý giymek... Söyleyin bakayým içinizde yabancý malý giyen var mý?
BÝR ÇOCUK — Benim önlüðüm yerli malý deðil.
öÐRETMEN — Neden?
BÝR ÇOCUK — Annem dedi ki bu eskisin yenisini yerli malýndan alýrýz dedi.
öÐRETMEN — Annenin hakký var. Bir þey eskimeden yenisini almak doðru deðil. Sonra babanýzýn parasýný sokaða atmýþ olursunuz. Fakat yavrum bu önlüðün eskiyince yenisini muhakkak yerli malýndan alacaksýn deðil mi?
ÇOCUK — Evet, zaten babam bu önlük için bile yerli malý deðil diye fena halde kýzdý.
öÐRETMEN — Doðru. Yerli malý varken yabancý malýna para vermemeli.
öÐRETMEN DEVAMLA — Hep beraber söyleyin bakalým. Yerli malý varken, yabancý malýna para vermeyeceðiz.
ÇOCUKLAR —. Yerli malý varken, yabancý malýna para vermeyeceðiz.
öÐRETMEN — Ay ten, söyle bakayým sen. Birkaç gün okula gelmedin. Nen vardý?
AYTEN — Hasta idim, öksürüyordum, boðazým þiþti.
öÐRETMEN — Kim iyi etti seni?
AYTEN — Doktor Bey.
öÐRETMEN — Ne yaptý doktor bey?
AYTEN — Ýlâç verdi, gargara yaptýrdý.
öÐRETMEN — Þimdi iyisin ya?
AYTEN — Evet iyileþtim.
öÐRETMEN — Bakýn çocuklar, eskiden doktora inanmazlarmýþ. Hastalan nasýl iyi etmek isterlermiþ biliyor musunuz?
(Hasan elini kaldýrýr.)
öÐRETMEN — Söyle bakayým Hasan?
HASAN — Doktor yerine bohçacý kadýný çaðýralým, bir kurþun döksün, bir tütsülesin, çocuk iyi olur diyor.
(Çocuklar gülüþürler.)
öÐRETMEN — Hiç sana kurþun döktüler mi, tütsü yaptýlar mý:
HASAN — Geçen sene çok hasta oldum. Ateþim hiç düþmedi. Haminnem boyuna anneme, bak senin doktorlarýn hiç bir þey yapamadýlar, ateþ düþmedi, dedi... Bir þu bohçacý kadýný çaðýralým da bak çocuk nasýl iyi olur dedi. Annem býktý, bohçacý kadýný çaðýrdý. Bohçasý kadýn: A! Bir þeyciði yok çocuðun, dedi. Perhiz filan istemez. Ben onu bir okur üflerim, geçer dedi. Okudu, üfledi. Haminnem de bana gizli gizli yiyecek verdi. Az kalsýn ölüyordum.
öÐRETMEN — Vah zavallý, ne imiþ hastalýðýn?
HASAN — Tifo imiþ.
öÐRETMEN — Ya... Bak þu bohçacý kadýnýn karýþtýrdýðý iþe. Hiç tifolu çocuða yiyecek verilir mi? Perhiz yapmak lâzým. Tabiî ateþ çabuk düþmez. Bu doktorun bilmemezliðinden deðil, hastalýk böyle. Bakýn gördünüz mü çocuklar, iþte eski kafalýlar týpký bu Hasan'ýn haminnesi ve bohçacý kadýn gibi düþünüyorlar. Halbuki, Cumhuriyetin çocuklarý böyle deðil, bakýn Hasan da görmüþ doktorla bohçacý kadýnýn farkýný... öyle deðil mi Hasan?
HASAN — öyle, öyle... Þimdi o cadý kadýný sokakta görünce yolumu deðiþtiriyorum. (Çocuklar gülüþürler.) (öðretmen, tahtaya bir fes resmi çizer.)
öÐRETMEN — Çocuklar, bilin bakayým bu nedir? (Birkaç çocuk elini kaldýrýr.)
öÐRETMEN —- Söyle bakayým Mehmet?
MEHMET — Saksý.
öÐRETMEN — Sen Fatma?
FATMA — Yarýsý kesilmiþ balkabaðý. (Çocuklar güler.)
öÐRETMEN — Sen Yusuf? YUSUF — Kilogram.
öÐRETMEN — Çocuklar, hiçbiriniz bilemediniz. Bilemezsiniz de. Görmediniz. Buna Fes derler. BÝRKAÇ ÇOCUK — Fes nedir, öðretmenim?
öÐRETMEN — Eskiden Türklerin baþlarýna giydikleri þey.
BÝR ÇOCUK — Eskiden Türkler bunu mu baþlarýna giyerlerdi?
öÐRETMEN — Ya çocuðum. Bunu giyerlerdi. Hem biliyor musunuz, bu ne renkte idi? (Çocuklar susarlar.)
öÐRETMEN — Kýrmýzý. (Çocuklar gülerler.)
öÐRETMEN (Püsküle iþaret ederek) — Bir de þunun þurasýnda pýrasa býyýð gibi bir þey var. Görüyorsunuz ya, iþte o da siyah iplikten yapýlmýþ püsküldü. Baþýnýza böyle bir þey giymek ister misiniz?
ÇOCUKLAR HEP BÝR AÐIZDAN — Hayýr, hayýr, hayýr.
öÐRETMEN — Ýþte çocuklarým, biz Türklere padiþahlar bu tuhaf þeyi giydirmiþlerdi. Yabancýlar da gülerlerdi. Týpký þimdi sizin güldüðünüz gibi. Gazi babamýz bu püsküllü belâyý da baþýmýzdan attýrdý. Þimdi biz de bütün medenî milletler gibi þapka giyiyoruz. Ýyi yaptý deðil mi?
ÇOCUKLAR — Çok iyi yaptý, çok iyi.
öÐRETMEN — Atatürk'ün baþka yaptýðý iyiliklerden ne biliyorsunuz?
(Çocuklar ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Erol, söyle bakayým, daha ne iyilikler yaptý bize?
EROL — Demiryolu yaptýrdý, fabrikalar yaptýrdý.
öÐRETMEN — Demiryolu iyi bir þey mi?
EROL — Çok iyi bir þey.
öÐRETMEN — Neden iyi bakayým?
EROL — Çabuk gider de ondan.
öÐRETMEN — Biliyor musunuz çocuklar, demiryolu yokken Sivas'tan Ankara'ya kaç günde gidilirmiþ? (Çocuklar susar.)
öÐRETMEN — At arabasý ile yirmi günde.
ÇOCUKLAR —Ooo...
öÐRETMEN — Þimdi biliyor musunuz ayný yol trenle ne kadar zamanda gidiliyor? (Çocuklar susar.)
öÐRETMEN — 18 saatte.
ÇOCUKLAR — Oooo...
öÐRETMEN — Bir gün 24 saat olduðuna göre yirmi gün kaç saat eder, düþünün bakayým? (Bir müddet sonra birkaç çocuk el kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle özcan.
öZCAN — 480 saat.
öÐRETMEN — Evet, eskiden Sivas'tan Ankara'ya 480 saatte gidilirmiþ. Þimdi 18 saatte. Aradaki fark kaç saat tutuyor. (Çocuklar bir müddet düþünürler. Yine birkaçý ellerini kaldýrýr.)
öÐRETMEN — Söyle bakalým Ayþe?
AYÞE — 462 saat.
öÐRETMEN — Demek ki, Ankara'dan Sivas'a trenle gidersek 462 saat kazanýyoruz. Peki kazandýk da ne çýkar? (Çocuklar ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle Ahmet?
AHMET — Askerler bile daha çabuk düþmana yetiþir.
öÐRETMEN — Aferin Ahmet, çok güzel. Söyle Engin?
ENGÝN — Mektuplar daha çabuk varýr.
öÐRETMEN — Aferin Engin, çok doðru. Söyle Güler?
GÜLER — Bir yerden bir yere gönderilen mallar daha çabuk gider.
öÐRETMEN — Çok iyi Güler. Görüyorsunuz ya çocuklar Ata'mýzýn yaptýrdýðý tren yollarýnýn bize ne büyük iyilikleri dokunuyor.
ÇOCUKLAR — Evet... Evet...
öÐRETMEN — Atamýz bize daha baþka ne iyilikler yaptý? (Birkaç çocuk ellerini kaldýrýr.) öÐRETMEN — Söyle Ertuðrul?
ERTUÐRUL — Orman Çiftliði ile Devlet Çiftliklerini yaptýrdý.
öÐRETMEN — Orman Çiftliði nerededir?
ERTUÐRUL —- Ankara'da
öÐRETMEN — Orman Çiftliði'nin yerinde eskiden ne varmýþ biliyor musunuz?
ERTUÐRUL — Kupkuru bir tepe.
öÐRETMEN — Evet kupkuru bir tepe imiþ. Þimdi nasýl olmuþ?
ERTUÐRUL — Þimdi baþtanbaþa aðaçlýk?
öÐRETMEN — Baþka?
ERTUÐRUL — Tarlalar da var.
öÐRETMEN — Nasýl tarlalar?
ERTUÐRUL — Güzel ekilmiþ tarlalar... Yemyeþil oluyor ilkbaharda; yazýn da altýn gibi.
öÐRETMEN — Demek Ata'mýz kupkuru topraklarý aðaçlatmýþ. Ne çýkar aðaçlatmaktan? (Birkaç çocuk elini kaldýrýr.)
öÐRETMEN — Söyle özdemir.
öZDEMÃŽR — Kupkuru bir tepe çirkin. Aðaçlý bir tepe güzel...
öÐRETMEN — Güzel... Söyle Nilüfer?
NÝLÜFER — Aðaç gölge yapar insanlarý sýcaktan korur.
öÐRETMEN — Güzel. Söyle Engin?
ENGÝN — Aðaç insana yarar, tahta yapýlýr. Kupkuru tepe hiçbir iþe yaramaz.
öÐRETMEN — Güzel... Aðaçtan yalnýz tahta mý yapýlýr? Tahta yapmaktan baþka bir þeye yarayan aðaçlar da yok mu? (Çocuklar ellerini kaldýrýr.)
öÐRETMEN — Söyle Can?
CAN — Yemiþ veren aðaçlar da var.
öÐRETMEN — Doðru... Demek ki, aðaç çok faydalý bir þey. Ata'mýz Devlet Çiftlikleri, ormanlýklar yapmakla bize aðaç sevgisini ve yeni ziraatçiliði öðretmiþ. O halde biz de aðacý sevelim. Aðacý koruyalým. Aðaçsýz yerleri aðaçlayalým. Peki baþka Atamýz daha neler yaptý? (Çocuklar ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle, Çetin?
ÇETÝN — Memlekette Bankalar açtýrdý.
öÐRETMEN — Sen bankayý nereden biliyorsun?
ÇETÝN — Nasýl bilmem, kumbaram var.
öÐRETMEN — Ne yapýyorsun o kumbara ile?
ÇETÝN — Para biriktiriyorum. Kumbaram dolunca babamla bankaya gidiyor boþaltýyorum. öÐRETMEN — Ne yapacaksýn bu paralan?
ÇETÝN — Büyüyünce ev yaptýracaðým.
öÐRETMEN — Aferin Çetin çok iyi yapýyorsun. Damlaya damlaya göl olur, derler. Þimdi böyle küçük yaþtan, az da olsa, para biriktirmeðe alýþýrsanýz büyüyünce hepinizin bankada bir alay paranýz toplanýr. Bu paralarla ev yaptýrýrsýnýz. Bir iþe giriþirsiniz. Seyahat edersiniz. Bir sanat öðrenirsiniz. Daha baþka yavrularým Ata'mýz neler yaptý?
GÜLSEREN — Kadýnlarý çarþaftan kurtarmýþ.
öÐRETMEN — O da ne demek?
GÜLSEREN — Büyük ablam anlattý; eskiden kýzlarý büyüyünce mektebe göndermezlermiþ; çarþafsýz sokaða bile çýkarmazlarmýþ.
öÐRETMEN — Ya çocuklar, çarþaf diye bir þey vardý. Kadýnlar bunu giymeden sokaða çýkamazlardý. Þimdi kýzlarýmýz da erkekler gibi okuyorlar, yüksek mekteplere gidiyorlar, doktor, mühendis, avukat; diþçi oluyorlar.
öÐRETMEN — Baþka daha Ata'mýz ne yaptý?
(Çocuklar ellerini kaldýrýrlar.)
öÐRETMEN — Söyle Nilüfer?
NÝLÜFER — Yurdu kurtardý düþmanýn yaktýðý yerleri ve Ankara'yý yaptý.
öÐRETMEN — Çok güzel... Ankara eskiden nasýlmýþ biliyor musun?
NÝLÜFER — Küçük bir yermiþ.
öÐRETMEN — Þimdi.
NÝLÜFER — Güzel bir þehir oldu. Evler yapýldý. Yollar açýldý. Elektrik geldi. Kocaman bankalar, daireler, okullar, heykeller yapýldý. Yurtta fabrikalar yapýldý.
öÐRETMEN — Padiþahlar nerede otururlarrnýþ?
NÝLÜFER — Ýstanbul'da.
öÐRETMEN — Evet Ýstanbul'dan dýþarýya çýkmazlarmýþ. Anadolu'ya hiç bakmazlarmýþ. Peki çocuklar... Size son bir sual daha soracaðým. Bakalým bilecek misiniz? Ata, bütün yapýlan büyük iþleri kime emanet etti?
ÇOCUKLAR HEP BÝR AÐIZDAN — Bize... Bize... Bize... Türk gençliðine.
öÐRETMEN — (Gençliðe hitabý okur. Bitince perde iner çocuklar çekilir ve Ata'mn büyük bir resmi veya heykeli bir müddet ortaya gösterilir.)
Vedat Nedim TöR
__________________
TUALÝM.NET
Renklerin Dansý isimli Üye þimdilik offline konumundadýr   Alýntý ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
29, ekim, piyes


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayýtlý üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok

BB code is Açýk
Smileler Açýk
[IMG] Kodlarý Açýk
HTML-Kodu Kapalý
Trackbacks are Açýk
Pingbacks are Açýk
Refbacks are Açýk


Benzer Konular
Konu Konuyu Baþlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Konulu Þiirler - 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Belirli Gunler Belirli Günler ve Haftalar Konulu Þiirler 15 23.10.16 14:36
29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Ýle Ýlgili Açýlýþ Konuþmasý - 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Belirli Gunler Belirli Günler ve Haftalar Konulu Konuþma Metni 3 23.10.16 14:29
29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Konulu Kompozisyon - 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Belirli Gunler Belirli Günler ve Haftalar Konulu Kompozisyonlar 3 23.10.16 14:27
29 Ekim Cumhuriyet Bayramý ile Ýlgili Genel Bilgi - 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý Belirli Gunler Belirli Günler ve Haftalar Genel Bilgi 4 23.10.16 14:16
Cumhuriyet (Sýnýf Ýçi Piyes) Renklerin Dansý Tiyatrolar, Tiyatro Oyunlarý (Skeçler ve Piyesler) 0 17.10.09 18:07


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmýþ. Þuanki Zaman: 14:58.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsýz kalan bir milletin hayat damarlarýndan biri kopmuþ demektir.