Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Tualim Resim Galerisi > Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı )

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) Türk Ressamların Biyografisi,Türk Ressamların Hayatı,Türk Ressamların Yaşam Hikayeleri...

Süleyman Seyyid Biyografisi

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) kategorisinde açılmış olan Süleyman Seyyid Biyografisi konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Süleyman Seyyid Biyografisi
Konudaki Cevap Sayısı
1
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
6495

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 06.02.09, 22:13   #1
Kullanıcı Profili
Administrator
 
Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetAdmin
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 4
Mesajlar: 422
Konular: 414
Post Süleyman Seyyid Biyografisi

Süleyman Seyyid Biyografisi

Süleyman Seyyid

(1842- 1913)


Osmanlı'nın, 18.yüzyılın başından itibaren kararlı bir şekilde batılılaşma arayışlarını sürdürmesinin sayısız sonuçlarından birisi de; 19.yüzyılın ikinci yarısında, batı tual resmi geleneğinin Türkiye'deki ilk önemli temsilcilerinin ortaya çıkmasıdır. Batılı anlamda Türk resim sanatının, bir üslup çizgisi ortaya koyan ve hatırı sayılır bir üretkenlik sürecine giren ilk kuşak sanatçıları arasında; Osman Hamdi Bey ve Şeker Ahmet Paşa ile birlikte ismi geçen bir diğer ressam, Süleyman Seyyid'dir. Osman Hamdi'nin bu kuşak içerisinde bir kültür adamı olarak gerçekleştirdiği etkinliklerle sivrilen kimliği, çağdaş Türk sanatı tarihi yazımında, diğer iki sanatçının ve özellikle de Süleyman Seyyid'in bir ressam olarak yeterince değerlendirilememesi sonucunu doğurmuştur.

Süleyman Seyyid, 1842 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Kartal Maltepe eşrafından Hacı İsmail Efendi'nin oğludur. Dedesinin ünlü bir sedef kakma ustası olduğu bilinmektedir. İlk ve orta öğrenimini Maltepe ve Maçka askeri rüştiyelerinde tamamlayan Seyyid, Askeri İdadi ve Harbiye'deki eğitimi sırasında resim yeteneğiyle öğretmenleri Chirans ve Kess'in dikkatlerini çekmiştir. Sultan Abdülaziz'in kulağına kadar ulaşan bu yetenek, ona Paris'te eğitim olanağı sağlamıştır. Kendisi de resim yapan Abdülaziz, batı kültür ve sanatına ilgi duyan ve Osmanlı'da yaygınlaşmasını destekleyen bir kişiydi. 19.yüzyılda pekçok yabancı sanatçının saray tarafından himaye edilmesinin yanı sıra, askeri okullardaki resim eğitimi sırasında yetenekleriyle dikkat çeken öğrencilerin iyi birer ressam olarak yetişmelerini sağlamak için yurtdışına, özellikle de Paris'e gönderilmeleri, Osmanlı'nın batılılaşma sürecine kültürel bir anlam kazandırma çabalarının sonuçlarından birisidir.

1860'lı yıllarda Süleyman Seyyid'le birlikte, yine Abdülaziz'in desteğiyle Paris'te bulunan Şeker Ahmet Paşa ve onlardan birkaç sene önce aile olanaklarıyla bu şehre gelmiş olan Osman Hamdi Bey, belki de gerçek anlamda bir atölye çalışması gören ilk Osmanlı gençleriydi. Süleyman Seyyid, yurtdışına eğitim almak üzere gönderilen gençler için Paris'te 1861 yıılnda kurulan Mektebi Osmani'de aldığı resim eğitimini, dönemin ünlü hocalarından Cabanel'in atölyesine devam etmek yoluyla pekiştirmiştir.

Çağdaş Türk resminin bu ilk temsilcileri, Paris'te oldukça uzun bir süre kalmışlardır. Kaynaklar, Süleyman Süleyman Seyyid'in 1875 yılında İstanbul'a döndüğünü belirtmektedir. Döndükten sonra, bir süre ressam Osman Nuri Paşa'nın yardımcılığını yapmış, ardından Harbiye, Kuleli Askeri Lisesi ve askeri Tıbbiye'de resim öğretmenliği ve bazı diğer okullarda Fransızca hocalığı görevlerinde bulunmuştur.

Halil Edhem, Elvahı Nakşiye Koleksiyonu adlı kitabında, sanatçıya arkadaş ve öğrencileri tarafından 'ölçücü' adı verildiğini belirtir ve bunun perspektife (menazır) verdiği aşırı önemden kaynaklandığını vurgular. Süleyman Seyyid'in yayınlanmamış Fenn-i Menazır adlı yayınlanmamış bir kitap yazmış olması da, perspektif konusundaki hassasiyetini doğrular niteliktedir.

Osman Hamdi Bey'in arkeolojik çalışmalara, müze ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurulmasına; Şeker Ahmet Paşa'nın sergi organizasyonlarına ve saray ile ilgili görevlerine yoğunlaştığı bu dönemde Süleyman Seyyid, Üsküdar Nuhkuyusu'ndaki büyük ahşap konağında tüm ilgisini resim çalışmalarına odaklamış görünmektedir: "Çamlıca, Kısıklı, Bulgurlu, Hekimbaşı, Dudullu, Kayışdağı, Alemdağ gibi yörelerin resimlerini yapıyordu. 'Sanatın manevi zevk ve sessizliği içinde yaşamak başlıca isteğiydi.'

Kuşağının diğer sanatçılarına oranla, resme yoğunlaşma konusunda daha istekli olan ve bunun için daha fazla olanak bulduğu anlaşılan Seyyid, özellikle natürmortlarıyla dikkat çekmektedir. Osman Hamdi Bey resmin konu- sorununa, Şeker Ahmet Paşa özellikle kompozisyona önem verirken, Süleyman Seyyid ışık ve renk gibi plastik unsurları ön plana çıkartır. Süleyman Seyyid'in diğer çağdaşlarına göre daha 'ressamca' bir tavır içerisinde bulunduğu iddia edilebilir.

Bu tavır, daha çok natürmortlarında belirgindir. Orman gibi manzara resimleri, manzara konusunu da başarıyla ele aldığını kanıtlamaktadır. İçinde figür yer alan Fenerbahçe'den gibi manzaralarda ise geniş ufuklu, derinlikli manzaranın ustalığı, figürlerin bir minyatür sayfasından çıkmış izlenimi veren sunumuyla çelişir ve bu çelişki, Türk resmine özgü bir sentez olarak farklı tatlar yaratır. Onun İhtiyar Adam resmi de, batılı anlamda tual resmi geleneğine bağlı olarak çalışan sanatçının, figürün ele alınışında Osmanlı minyatür geleneğiyle yakınlaşmayı tercih ettiğini ortaya koymaktadır.

Süleyman Seyyid'in natürmortları, onun gerçek sanatçı kimliğinin ifadesi olan örneklerdir. Ürettiği çok sayıda natürmort, Süleyman Seyyid'in nesneleri kendi duyarlılık süzgecinden geçirerek tanımlama yönündeki yaklaşımını ortaya koyar. Çiçekler, cam objeler, meyvalar ve kumaşlar ışığın ustalıkla tanımladığı biçim ve renk özellikleriyle anlam kazanırlar. 1895- 1896 tarihli Portakal gibi örneklerde, bu açıkça belli olmaktadır. Nesneleri tanımlama konusundaki duyarlılığı, onu kendisi gibi çok sayıda natürmort üreten çağdaşı Şeker Ahmet Paşa'dan ayırır. Şeker Ahmet'in natürmortlarında nesneler, kompozisyonu oluşturmaya yarayan öğeler olarak işlev görürlerken, Seyyid'in resimlerinde birer varlık olarak kendi öznel değerleriyle tanımlanmaya çalışılmışlardır.


Günümüz Türk resmi, Süleyman Seyyid ve onun içinde bulunduğu kuşağa çok şey borçludur. Abdülaziz'in sanata verdiği önemle bağlantılı olarak, onun döneminde eğitimlerini tamamlayan ve yurtdışına gitme imkanı bulan bu sanatçılar, tual resminin ülkemizdeki ilk önemli temsilcileri olmuşlar ve kendilerinden sonra gelen kuşaklara ortam hazırlamışlardır.

__________________
Admin
Admin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06.02.09, 22:14   #2
Kullanıcı Profili
Administrator
 
Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetAdmin
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 4
Mesajlar: 422
Konular: 414
Arrow Süleyman Seyyid Biyografisi

Süleyman Seyyid Biyografisi

Süleyman Seyyid

(1842-1913),
ünlü Türk ressamıdır.

Anadolu Maltepesi eşrafından Hacı İsmail Efendi’nin oğludur. İdadi ve Harbiye’de iken yaptığı karakalem ve suluboya etütleri ile hocaları Schranz ve ve Kes’in dikkatini çekmiştir.

1862’de Paris’te açılan Mektebi Osmaniye’ye Seyyid Bey de ilk talebeler arasında yer almış ve bu okulda eğitim görmüştür. Bu okulun 1875’te kapanmasından sonra dönemin ünlü hocalarından ressam Cabanel’in (1823 – 1889) atölyesine girerek burada 9 sene çalıştıktan sonra İstanbul’a geri dönmüştür.

Süleyman Seyyid 1875’de Paris’ten geri döndükten sonra Harbiye Mektebi resim öğretmenliğine tayin edilmiş, ancak okulun diğer resim öğretmeni olan Şeker Ahmet Paşa ile Paris’teki öğrencilikleri döneminde başlayıp giderek büyüyen sanat yaklaşımları konusundaki fikir ayrılıkları nedeni ile buradaki görevinden istifa ederek 1880’de Kuleli Askeri İdadi’sine geçmiştir.

1884 yılında ise Askeri Tıbbıye İdadisi resim öğretmenliğine geçerek, 1910 senesine kadar 26 sene bu okulda sanat hayatı yaşamış ve çevresine yaşatmıştır. Miralaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Askeri mekteplerde toplam olarak 36 yıl hocalık yapmıştır. Bu neden ile subaylar ve doktarlar arasında iyi tanınan bir sanatçıdır.

Üsküdar Nuh Kuyusu’nda büyük ahşap bir evde oturmuş; Çamlıca, Kısıklı, Bulgurlu, Hekimbaşı, Dudullu, Kayışdağı, Alemdağı, Fenerbahçe gibi yerler onun için esin kaynağı olmuştur.
Seyyid Bey de Hoca Ali Rıza gibi maddi düşüncelerden daima uzak olmuş ve sanatın manevi zevkleri için yaşamıştır. Pertev Boyar’a göre, hak ettiği maaşları tahsil edebilmek için uzun süre emek verdiği değerli eserlerini zamanın ileri gelenlerine hediye etmek zorunda kalarak mağdur da olmuş ve hayatta iken yapıtlarından dolayı hiç bir maddi yarar elde edememiştir. 1913’te vefat etmiştir.
__________________
Admin
Admin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
biyografisi, seyyid, süleyman, süleyman seyyid, süleyman seyyid biyografi, süleyman seyyid biyografisi, süleyman seyyid eserleri, süleyman seyyid hakkında, süleyman seyyid hayatı, süleyman seyyid kimdir, süleyman seyyid özgeçmişi, süleyman seyyid resimleri, süleyman seyyid sanat hayatı, süleyman seyyid yaşamı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yedikuleli Seyyid Abdullah Biyografisi-Ünlü Hattatlar Gökkuşağı Hat ve Tezhip Sanatı 0 11.01.10 02:09
Seyyid Kasım Gubari Biyografisi-Ünlü Hattatlar Gökkuşağı Hat ve Tezhip Sanatı 0 11.01.10 01:44
Süleyman Seyyid Eserleri-Süleyman Seyyid Resimleri Renklerin Dansı Türk Ressamların Eserleri 3 14.12.09 18:27
Süleyman Karakul Biyografisi Renklerin Dansı Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) 0 24.11.09 23:08
Süleyman Saim Tekcan Biyografisi Admin Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) 0 06.02.09 22:10


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:55.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.