Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Tualim Resim Galerisi > Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı )
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) Türk Ressamların Biyografisi,Türk Ressamların Hayatı,Türk Ressamların Yaşam Hikayeleri...

Fahr El Nissa Zeid Biyografisi

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) kategorisinde açılmış olan Fahr El Nissa Zeid Biyografisi konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Fahr El Nissa Zeid Biyografisi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2353

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 06.02.09, 01:16   #1
Kullanıcı Profili
Administrator
 
Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetAdmin
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 4
Mesajlar: 422
Konular: 414
Post Fahr El Nissa Zeid Biyografisi

Fahr El Nissa Zeid Biyografisi

Fahr El Nissa ZEİD (1901 - 1991)

Osmanlının son ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerine tanık olan Şakir Paşa’nın ailesi, sıradışı yaşamları ve sanatçı kimlikleriyle haklı bir üne kavuşmuşlardır. Oğlu Cevat Şakir Kabaağaçlı yazar, kızları Fahr el Nissa Zeid ressam ve Aliye Berger gravürcüydü. Torunları Füreya Koral seramik sanatçısı, Nejad Melih Devrim ressam ve Şirin Devrim ise tiyatrocuydu.


Ağabeyi Cevat Paşa’ya Sultan Abdülhamit tarafından sürgün muamelesi gösterilmesine içerleyen Şakir Paşa, sarayın sunduğu Boğaz’da ev teklifini reddedip, İstanbul’un o yıllarda oldukça sessiz bir köşesine yerleşmeyi tercih etmiş ve ailesiyle birlikte Büyükada’ya taşınmıştır. Fotoğraf ve tarihle yakından ilgili, çok dil bilen, engin bir dünya görüşüne sahip bir Osmanlı aydını olan Şakir Paşa, çocuklarının sanatçı olmasına elverişli ortamı hazırlamıştır. “Fahr el Nissa Zeid, eğitimine, sanata önem veren Şakir Paşa’nın açtığı ilkokulda başladı, ortaöğrenimini Notre Dame De Sion ve Pansion Binagiotti’de tamamladı. Öte yandan Rufai dervişi olan aile büyükleriyle Fatih’teki dergaha gittiği belirtilen Sare İzzet Hanım, çocuklarının İngilizce, Fransızca, piyano, resim derslerinin yanısıra doğu kültürü ve dillerini öğrenmelerine de önem verdi. Farisi, Arapça ve Kuran-ı Kerim dersleri almalarını sağladı.”


Fahr el Nissa Zeid’in resme başlaması, ağabeyi Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sayesinde olmuştur. Sanatçı resme nasıl başladığını şu şekilde anlatır: “Sekiz yaşındaydım. Bir gün onun çini mürekkebiyle sevdiği kızın profilini çizmesini izledim. O ince, zarif kalem darbeleriyle kağıdın üzerinde yaşayan bir varlık oluşturması beni adeta büyülemişti. Bende de aynı şeyi yapmak için dayanılmaz bir istek uyandı. Ağabeyim, resim defterinden bir yaprak kopardı ve elime bir kalem vererek içimden ne geliyorsa çizmemi söyledi. O gün bütün oturma odamızın resmini yaptım. Eşyalardan lambalara, yerdeki halının motifine kadar herşeyi çizdim. Ağabeyime gösterdiğimde ‘Aferin Nissa’ dedi. ‘Cesur kalem vuruşlarına bayıldım. Hele yaşına göre insanı ürperten bir görüş ölçün var.’ Sonra başımı okşadı ‘Yeteneklisin yavrum, her zaman yanında defter, kalem bulundur, hoşuna giden şeyleri durmadan çiz’ dedi.Fahr el Nissa Zeid, ağabeyinin öğütleri doğrultusunda resme yönelmiş ve 14 yaşındayken anneannesinin suluboya bir portresini yapmıştır. Resme olan bu yoğun ilgisi, 1920 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne başlayarak resim eğitimini daha ciddi bir şekilde sürdürmesiyle sonuçlanmıştır.1 Sanatçı, aynı yıl yazar İzzet Melih Devrim ile evlenmiştir. İzzet Melih ile evliliği, Fahr el Nissa’nın İstanbul ve Paris çevrelerindeki yazar ve entelektüellerle tanışmasını sağlamış ve İzzet Melih ile çeşitli Avrupa şehirlerine yaptığı yolculuklar ona farklı ufuklar açmıştır: “Görmek ve öğrenmek bana iksir gibi geldi... Floransa’da Fra Angelico fresklerini gördüğümde neredeyse aklımı kaçıracaktım, o derece güzeldiler. Sonra Hollanda’ya gittik müzeleri dolaştık ve işte orada en sevdiğim ressam Bruegel’i keşfettim.”

Sanatçı 1928’de Paris’te Ranson Akademisi’nde Stalbach ve Roger Bissiere’nin atölyesine devam etmiştir. Fahr el Nissa Zeid, ikinci evliliğini 1934 yılında Irak’ın Ankara Büyükelçisi Emir Zeid el Hüseyin ile yapmıştır ve aynı yıl eşi Irak Büyükelçisi olarak Almanya’ya atanınca, Berlin’e hareket etmişlerdir. 1935-1938 arası kaldığı Berlin’de Alman kültürü ve sanatıyla içiçe bir dönem geçirmiştir. 1938 yılında Bağdat’a giden ve bir süre orada yaşayan Fahr el Nissa Zeid, modern bir yetiştiriliş ve Avrupa’da içine girdiği sosyal ortamlardan sonra, doğunun kapalı dünyasında Bedevi kadınlarını konu edinen resimler yapmıştır. “Bedevi kadınlar en sevdiği temaydı. Onların her şekil ve pozda eskizlerini çiziyor, resimlerini yapıyordu. Sabahın erken saatlerinde göz alabildiğince dümdüz uzanan kırmızı ufuktan yarasa sürüleri gibi belirirlerdi. Kollarını iki yana açarak başlarında taşıdıkları yükü dengelemeye çalışırlardı.”(DEVRİM, Şirin; a.g.e., s.153)
Bağdat’ta kaldığı bu yıllarda, özellikle sanatının son dönemlerinde etkilerini açıkça görebileceğimiz Mezopotamya kültürünün örneklerini incelemiştir. “Annem Babil, Ninevah gibi tarihsel yöreleri gezmekten zevk alıyordu. Ama bunların en önemlisi, Bağdat’a arabayla beş saat uzaklıktaki kutsal kent Kerbela’ya yaptığımız yolculuktu... Annem gördüğü herşeyden o kadar etkilenmişti ki, Bağdat’a döndükten sonra günlerce Kerbela’yı eskizlerine konu yaptı. Ama siyah çini mürekkebi ve siyah guaş dışında bir damla renk kullanmadı...”

Ancak, Bağdat yılları onda ruhsal bir gerilim yaratmış ve 1939 yılında Paris’e, hemen ardından da 1939- 1940 yıllarında Budapeşte’ye gitmiştir. Budapeşte’de sıkıntılarından resim yapmak yoluyla kurtulacağını düşünerek şehir yaşamını konu edinen resimler üretmiştir. Budapeşte- İstanbul Ekspresi bu resimlerine bir örnektir.

Fahr el Nissa Zeid’in d Grubu elemanları ile tanışması ve daha da önemlisi İstanbul’da bu tür sanat etkinlikleri olduğunun farkına varması Fikret Adil sayesinde olmuştur. Sanatçının eski eşinin kızıyla evli olan Fikret Adil, Büyükdere’deki köşkü ziyarete gelir ve böylece sanatçının eserleriyle tanışmış olur. Fahr el Nissa Zeid, kısa zamanda ülkenin önde gelen ressamları, özellikle de D Grubu sanatçılarıyla ve İstanbul’un entelektüel çevresiyle tanışır. Hemen ardından, D Grubu’nun 6 Mayıs 1944 tarihli 11.sergilerinde yer alır.2 Bütün bu gelişmeler, sanatçının şehre yakınlaşması gereğini doğurduğundan, Maçka’da Ralli Apartmanı’na taşınmış ve Beşiktaş’ta kendisine küçük bir atölye kiralamıştır. Atölyede bütün hızıyla resim çalışmayı sürdürmüştür.

2 Daha sonra grubun 12.( 6 Mart 1945), 14.(31 Temmuz 1945), 15.(8Ekim 1947), sergilerine katılır. Grup ile Paris’te Cernuschi Müzesi’nde Aralık 1946’da Bugünün Türk Resmi sergisine ve grubun dağılmasının ardından 1951 yılında Fransız Konsolosluğu’nda düzenlenen D Grubu sergisine katılmıştır


Fahr el Nissa Zeid, bu döneminde özellikle iç mekan resimleri yapmıştır. Beşiktaş’taki Stüdyom, Büyükdere’deki Yazlık Evim, İstanbul’daki Kışlık Evim gibi resimler bu çalışmalarına birer örnektir. Bu resimlerde, renk olarak dışavurumcu bir anlayışı benimsediği görülmektedir. Bütün ayrıntılarıyla işlenen ev içi mekanları, neredeyse Van Gogh’un resimlerinde olduğu gibi, eşyayı yaşayan bir varlık haline dönüştürmüştür. Bu resimler, aynı zamanda yüzyılın başlarında Fransız sanatçılar Bonnard ve Vuillard’ın temsil ettiği ve iç mekan sahnelerini ön plana çıkartan entimizm anlayışı ile bağlantılıdır.

1945 yılında, Fahr el Nissa Zeid kişisel sergi açmaya karar vermiş ve İstanbul’da özel galeri olmadığı için evinin dört odasını sergi mekanı olarak düzenlemiştir. Fiyatlandırma da dahil olmak üzere bütün ayrıntılarıyla bizzat kendisinin ilgilendiği bu sergi, devrin önemli sanat olaylarından birisi olarak resim sanatı tarihimize geçmiştir.


Sanatçının hareketli yaşam trafiği, Emir Zeid’in Londra’ya büyükelçi olarak atanmasıyla birlikte yeniden ivme kazanır ve bu kez Türk resminin de bir temsilcisi olarak uzun yıllar yurtdışında bulunur. Londra’da resim çalışmalarına ağırlık veren sanatçının eserlerini gören St. George Galerisi’nin sahibesi, ona galerisinde bir sergi açmayı teklif etmiştir. “Annemin Londra’daki ilk sergisi hem sanatsal hem de diplomatik bir olay oldu. Bir gazete ondan ‘Ressam Prenses’ diye söz etti. Kraliçe Elizabeth sergiyi görmeye geldi. Nissa’nın Kent Mağaraları adlı büyük resmini kraliçe o kadar beğendi ki, o desende Davencote’da bir goblen dokuttu. O goblen şimdi İskoçya’daki Edinburgh Müzesi’nde asılıdır.

Her fırsatta Paris’e giden sanatçı, 1946 yılında d Grubu ile birlikte Cernushi Müzesi’nde düzenlenen Bugünün Türk Resmi Sergisi’ne katılmıştır. “Fransız sanat eleştirmeni Jean Guichard- Neili, 6 Aralık 1949 tarihli haftalık Temps Present adlı dergide özellikle Nissa’nın iki resmini ele almıştır: ‘Prenses Fahr el Nissa Zeid’in Bir Kadın Figürü ve Haliç adlı resimleri doğuya özgü sihirli renkler, olağanüstü bir zenginlik ve duygusallık yansıtıyor. Bu iki resim bir Matisse ve bir Dufy çağrışımı yapıyor. Bunların egzotizmi edimsel olmayıp bir halkın iç dünyasının dışavuruşunda, tutkunun güç, renginse çağların dili olmasıdır.’diye yazdı.

II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan gelişmelerle, Paris ile birlikte önemli bir sanatın merkezi olarak Newyork da dikkat çekmektedir. Paris’te soyut sanat hakimdi ve Fahr el Nissa Zeid de soyut sanatın bir temsilcisi olarak ‘Yeni Paris Okulu’ olarak adlandırılan sanatçılar grubunun içinde yer almıştır. Yine, bu yıllarda Newyork’ta eğitimini sürdüren kızı Şirin Devrim’i ziyarete gitmesi, burada gelişen sanat ortamına da yabancı kalmadığını bize göstermektedir. 1947 yılında yaptığı Soyuta Karşı Mücadele resmi, onun non-figüratif resme geçişini simgeleyen ilginç bir örnektir. Resmin içinde, profilden verilmiş erkek büstünün duruşu Mısır sanatını, Afrika maskları ve timsah figürü de yine bu kültürün yansımalarını belirten işaretlerdir. Daha yüzyılın başlarında, Avrupalı sanatçılar arasında hakim olan Afrika sanatına ilgi, bu kez sanatçının resmine de konu olmuştur. Ancak, asıl önemli olan, bir vitray zenginliği içerisinde işlenen resim yüzeyinin parçalanması ve figürlerin giderek belirsiz hale gelmesidir. Daha sonraki çalışmalarında ise yatay, dikey ve diyagonal hatlarla kesilmiş geometrik yüzeyler zaman zaman konturlanarak belirginleştirilmiş ve olağanüstü bir renk kurgusuyla ifade edilmiştir. Soyut Kompozisyon, Cehennemim, Übü Kuşu gibi resimler bu çalışmalarına birer örnektir.
1950’li yılların sonlarında, sanatçı ve ailesi için keyifsiz gelişmeler olmuştur. Irak’ta krallığın kaldırılması sonucunda, Emir Zeid’in Londra’daki büyükelçilik görevi sona ermiş, sanatçı küçük bir apartman dairesinde, alışık olmadığı bir yaşama biçimine yönelmiş, resim çalışmalarına da ara vermiştir. Bu mütevazı yaşantının içinde, mutfak işlerine yoğunlaşan Fahr el Nissa Zeid, üç boyutlu farklı bir çalışmanın içine girmiştir. “Annem olanca sevgisiyle Emir Zeid’e yemek pişirirken, mutfakta eline geçen çeşitli hindi ve tavuk kemikleri ilgisini çekti. Onları yıkayıp, cilalayıp biriktirmeye başladı. Bir gün fırçasını eline alıp bir tanesini çini mürekkebi ile boyadı. Arkadan bir tane daha bir tane daha. Sonra boyadığı kemikleri renkli plastiğe batırdı böylelikle irili ufaklı heykeller oluşturdu. Onlara Paleochrytalos diyordu.”[DEVRİM, Şirin; a.g.e., s.243] Sanatçı bu heykellerini Katia Granoff Galerisi’nde düzenlediği sergisinde gün ışığına çıkarmıştır.

1964 yılında Fahr el Nissa Zeid, kızı Şirin Devrim’in öncülüğünde ve 20 yıl aradan sonra ülkesinde birisi Güzel Sanatlar Akademisi’nde diğeri Ankara Etnografya Müzesi’nde (Hitit Müzesi) olmak üzere ardarda iki sergi açmıştır. Bu sergilerdeki eserler, sanatçının soyut dönemini içermektedirler. Fahr el Nissa Zeid için Ankara sergisinin özel bir anlama sahip olduğu, kendisiyle yapılan görüşmede sanatçı tarafından şu şekilde belirtilmiştir: “Bu güne kadar 40’dan fazla sergi açtım. Fakat Ankara Hitit Müzesi’nde düzenlenen sergimi ve Ankaralıları unutamam. Çok kez kentlerde sergimi izlemeye gelen belirli kişiler vardır. Ankara’da böyle olmadı, herkes geldi; entelektüel, köylü, genç, yaşlı, hatta köylü çocukları eserlerimi anlayarak, severek, soru sorarak izlediler. Yaşlı kadınlar ‘Ellerin dert görmesin, nur ol’ diye dua ettiler


Fahr el Nissa Zeid, eşi Emir Zeid’in ölümünden sonra yeniden figüre yönelir ve özellikle de büyük boyutlu portreler çalışır. Portreleri pek çok açıdan Mezopotamya, Mısır ve Anadolu’da gelişen ilk uygarlıkların etkilerini yansıtmaktadır. Portelerinde gözlerin oldukça dikkat çekici bir şekilde büyüdüğü ve kıyafetlerin de stilize edildiği görülür. 1980’li yıllarda ise, Mevlevi, Çaydaçıra gibi yerel konuları işlerken de kompozisyonu Anadolu uygarlıklarındaki tören sahnelerinden yararlanarak kurgulamıştır.

1987’de tamamen Amman’a, oğlunun yanına yerleşen Fahr el Nissa Zeid, burada resim öğretmenliği yapmış ve sanata verdiği hizmetten dolayı Kral Hüseyin tarafından ‘Ürdün Yıldızı’ madalyası ile ödüllendirilmiştir. Sanatçı 5 Eylül 1991’de, Amman’da ülkesinden ve çok sevdiği İstanbul’dan uzaklarda hayata veda etmiştir.
__________________
Admin
Admin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
biyografisi, el, fahr, fahr el nissa zeid, fahr el nissa zeid biyografisi, fahr el nissa zeid hakkında bilgi, fahr el nissa zeid hayatı, fahr el nissa zeid kimdir, fahr el nissa zeid özgeçmişi, fahr el nissa zeid yaşamı, nissa, zeid


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fahrelnisa Zeid Resimleri - Fahrelnisa Zeid Eserleri - Fahrelnisa Zeid Tabloları + Renklerin Dansı Türk Ressamların Eserleri 0 13.05.12 19:44
Fahrelnisa Zeid Biyografisi ( Hayatı ) Tualim Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) 1 21.03.12 13:44


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:22.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.