Tualim.net

Tualim.net (http://www.tualim.net/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/6786-omer-koroglu-siirleri-omer-koroglu-siir-omer-koroglu-secme-siirleri.html)

Şiir Renk 29.10.12 01:24

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Babalar ve Kızları

0 yaşında
Baba : Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey
benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam
babam olsa gerek.

5 yaşında
Baba : Prensesim benim, güzel kızım.
Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı : En çok babamı seviyorum.
Babam, niye annemle uyuyor?
Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.

10 yaşında
Baba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı : Ben babama aşığım. Büyüyünce
babam gibi erkekle evleneceğim.
Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?

15 yaşında
Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe
geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü
bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim
kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından
nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?

20 yaşında
Baba : Artık sözümü dinlemiyor. Benden
giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya
başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun
zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de
sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor.
Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına
ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!

25 yaşında
Baba : Bir gün bunun olacağını biliyordum.
İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi.
Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi
takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu
bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor.
Kendi hayalindeki damat değil ya!
Sanki birlikte yaşayacak olan o.

30 yaşında
Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık
biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı
da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden
fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba.
Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.
Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.

40 yaşında
Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi
yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde
düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine
hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı
bütün problemleri bana sorardı.
Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla
asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor.
Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi
son zamanlardahttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgsağlığı da iyi değil ama.
Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman
dilediği gibi bir evlat da olamadım.

45 yaşında
Baba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel.
Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi
kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. Onu
kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep
ihmal ediyor zaten. Allah’ım onu benden alma!

50 yaşında
Baba : Dünyada mutlu kal kızım !
Kızı : Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım.
Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım
edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.
Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben,
arada sırada işaretler yolla mesela.
Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?

55 yaşında
Kadın : Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım.
Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü
"keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum.
Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm
her gün için çok ama çokhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgpişman olduğumu bil olur mu?
Binlerce gözüyle, boşluktaki adam uzanır, düşsel bir
incelikten onu kendi gecesine alır...

Seni çok özlüyorum, dertleşeceğim,
danışacağım kimsem kalmadı baba...
Seni kaybettikten birkaç ay sonra bir oğlum oldu.
Sana olan sevgimi oğluma verdim.
Onda seni yaşıyorum, rahat uyu babacığım.

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:26

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Gel Desemde Gelme Artık

Sana yaldızlı bir yazıyla veda edip, ayrılık alış verişi yapmadan, gölgemi teninden yavaşça çekip, seni derin uykuların kraliçesiyken uyandırmadan ses tellerimi koparıp gidiyorum.
Zor olanı, imkânsız zannettiğimi bu kez ben yapıyorum.
Bana ilk sigarayı içmememe neden olduğun yerde anılarımı sana bırakıp gözyaşlarıma aldırmadan gidiyorum.
Nerdesin, ne yapıyorsun, iyimisin, değimlisin sorularını hafızamdaki Türkçemden siliyorum. Sende benim gibi sil adımı.
Beni artık düşünme.
Çünkü ben düşünmek istemiyorum.
Aldırışlarıma aldırmadan, yakarışlarıma yakınmadan yaşıyor olman bu bedeni her seferinde perçinleyip mevsimsiz göçlere zorladı.
Ruhunun bendenhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpguzaklaşmasına,bana sarılacak bir beden bile bırakmamana tanık olmadan gitmem lazım.

Ne İçimdeki sevginin ağır çekimde tekrarı nede başka bir yerde açılmış bir şubesi yoktu.
Beni doyumsuzca tüketmenin bedelini bitmişliğimle ödemeden, ölmeden senden kurtulmayı ümid ederek gidiyorum.

Hayatında bir kez olsun bana bir iylik yap ve seni unutmam için bana yardım et.
Bundan sonra gizli numaradan açılan hiçbir telefona, attığım pişmanlık dolu mesajlara, kapına isimsiz bırakılan hiçbir mektuba cevap verme.
Şarkımızı, resimlerimizi, adımı sildiğin gibi sil defterinden.

Gel desemde artık gelme...
Biliyorum bu gidişin dönüşü olucak.
Yokluğun beni bir duman gibi savurup yollarına dökecek.
Seni bir kez olsun görmek için çıldırırcasına kendimi parçalara ayırıp önüne atıcam.
Bu yüzden geceleri odanın perdesini iyice kapat ve dışarı bakma.
Sabahları aynı otobüshttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgdurağından okuluna gitme.
Saçlarının sarılığını siyahlarla kapatıp sana aldığım montuda artık giyme.

Seni unutmam için bana dua et ve ne olur karşıma çıkma...

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:27

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Bu Kadar Sevebilirmisiniz

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar.

İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...

Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler… "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak..." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten...

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı.

Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı… Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık..."

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya..."

- "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın…

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında vehttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgbavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.

Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti… Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:

- "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık birhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgsenelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi…"

Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim içinhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım..."

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:29

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Müzayede

Adam zengindi. Hem de birçoklarının hayal edemeyeceği kadar. Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca bir antika meraklısıydı. Elindeki zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu. Çiftlikleri ve arabaları da vardı. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu.

Herkes

‘Keşke onun yerinde ben olsam!’ diye düşünüyordu.

Gelin görün ki o bulunduğu yerden hiç memnun değildi.Her şeye sahip olduğu doğruydu. Ancak içinde bir yerde derin bir boşluk vardı.

Kendisine ‘Baba!’ diye sarılacak bir çocuğu yoktu. Yıllardıreşiyle birlikte bu yalnızlığı bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi. Ama umutla dua etmeye sabırla beklemeye devam ediyorlardı.

Eşi ressamdı.Kadın hayal ettiği bebekleri çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu. Ancak resimleri sadece sergiliyordu. Resmini yaptığı bebekleri çocukları kendi çocukları gibi seviyordu. Haliyle çocuklarını para karşılığı bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi.

Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı. Artık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti. Fakat beklenmedik bir şey geldi başlarına. Ağır bir trafik kazası geçirdiler. Adam hafif yaralı olarak kurtuldu. Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile yoğun bakımda aylarca yattı.

Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı.

Derken doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler.Kadın eve döndü. Ama artık eskisi gibi değildi. Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu.

Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için bir bakıcı hanım çalışıyordu yanlarında. Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi çocukları gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk cıvıltısı getiren iki küçük çocuğunu da torunları bildiler. Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı. Bekleneceği gibi tabloları eskisi kadar başarılı değildi. Yine de kadının eski günlerdeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu.

Yıllar hızla aktı. Kadın bir gün beyin sorunları nedeniyle öldü.Adam bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evlerine gönderdi. Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı.

İlk olarak paha biçilmez antikalar büyük bir müzayedede satışa sunuldu. İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu. Bir özürlünün umutlarını döktüğü ruhunu ortaya koyduğu bu mütevazi tabloya kimse dönüp bakmadı bile. Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu. Satıcının ‘Artıran var mı?’diye bağırışına salondan tek yanıt gelmiyordu.

Salondaki sessizliği müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu. Annesi gibi sevdiği bir kadının çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu. ‘Beş dolar!’diye bağırdı acemice. Daha fazlası yoktu cebinde. Umutla bir başkasının kendi teklifini arttırmasını bekledi.

Sessizlik yine bozulmadı. Müzayede yöneticisinin ‘Satıyorum satıyorum saaaaat…tım.’ demesiyle tablo sadece 5 dolara kadının oldu. Müzayede yöneticisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine çerçevenin arka yüzünü herkesin görebileceği biçimde yukarı kaldırdı. Tablonun arkasında katlanmış küçük bir kağıt parçası vardı.

Yine herkesin gözleri önünde kağıdı aldı ve açtı.Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara gözhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpggezdirdikten sonra kalabalığa döndü. ‘Bayanlar ve baylar; müzayede bitmiştir!’ Sonra kağıt üzerindeki notu seslice okudu.

‘Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.’

Ailemizde birbirimiz için yaptığımız her işin ardında böyle bir not olmalı mı dersiniz? " Karımın benim için yaptığı her şey benim değer verdiklerimden çok daha değerlidir " gibi." Kocamın benim için yaptıkları onun sahip olduklarından çok daha paha biçilmezdir " gibi. Ve çocuklarımızın bizim için sevgiyle yaptıkları kendi ruhlarını taşırıp da ortaya koydukları güzel şeylerin ardında yazılı bu notu okuyabiliyor muyuz?

Dünya belki de bir açık artırma salonudur.Gördüğümüz herşeyebirileri paha biçer. Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzühttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgbizim için en değerli olanları unutarak hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz.

Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri borsalarda ölçülemiyor. Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor.

Oysa hepsi antika... Kimsenin görmediği kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler.

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:30

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Öyle Özledim ki Seni

Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere,
Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.
Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye.
Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.

Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını!
Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı...
Beni sevme şeklini öyle özledim ki...

Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan.
Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef.
Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı...
Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli.

Öyle özledim ki, gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini...
Neden ağlıyorsun derdin, deli misin sen?
Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen,
Sen olsaydın benim yerimde,
mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde.

Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi...
Kuşum derdin, özledin mi beni derdin.
Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye
Nasıl özlediğimi, seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim.

Güzel gözlüm, öyle özledim ki seni...
Yüreğim bir mecal kaldı şimdi.
Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun.
Her gece yalvarıyorum Allah ıma, bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye...
Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime.

A kadınım, öyle özledim ki seni...
Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi.
Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin.
Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm.
Ama gerihttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgdöndüğümde de kokumu içine çekerek öyle bir öperdin ki beni, hep öyle kalalım isterdim.

Sevdiğim, öyle özledim ki seni…
Sesini, nefesini, bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini...
Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi, nasıl zor bir bilsen,

Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor, özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor.
Sensin onunhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgdermanı diyor içimdeki ses her gece.
Canımın taa içi, öyle özledim ki seni...

Her derdini alırdım üstüme, sen üzülme sen yorulma sen düşünme isterdim, ben bakarım çaresine...
Yeter ki gülsün yüzün derdim, ben meydan okurum senin için bu alemin cümlesine...

Kurban olduğum, aşkların en güzeli, bir tanem, gül bakışlım, kalbimin birincisi...
Öyle özledim ki seni, sesini, nefesini...
Haydi geri dön artık ta, mutluluktan kes şu nefesimi...

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:32

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Bana Gözyaşı Borcun Var

Adam genç kadına seslendi:
- Bana gözyaşı borcun var!

Genç kadın sordu:
- Nasıl öderim?

Adam gözlerini kırptı;
- Haydi gülümse!

Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi.
Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.İkisi de bahar kokuyordu...
Biri ilkbahar, diğeri güz.

Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde.

Adam, seslendi yine;
- Bana mutluluk borcun var!

Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?

Heyecanlandı adam
- Haydi yat dizlerime!

Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca.
Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının.
Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu.
Çaresizliğini ördü sırasıra.
Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.
Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice.
Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.

Genç kadının gözlerinin içine baktı;
- Bana yürek borcun var!

Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı.
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?

Adam kollarını uzattı
- Haydi tut ellerimi!

Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın.
Elleri öylehttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgsıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi.

Adam son kez seslendi;
- Bana can borcun var!

Kadın irkildi;
- Can mı?

Sigarasından derin bir nefes çekti adam;
- Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!

Hoşuna gitti sözler kadının
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?

Adam, biraz daha yaklaştı;
- Yum gözlerini!

Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu
kadının titreyen dudaklarına.

- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...

Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi;
- Hayat öpücüğüydü!

Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...

Adam, şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?

Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü!

Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik
ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.

Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına.
- Ne olur iyi bakhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgumut çiçeklerime, solmasınlar...

Genç kadın sümbülleri aldı:
- Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!

Adam sevindi:
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!

Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam,
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!

Haykırışı yağmura karıştı.
Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa...

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:34

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Kendine İyi Bak

“Kendine iyi bak” bir “veda” degil “elveda” cumlesidir cogu zaman. O uc kelimeden cok daha fazlasini gizler icinde...

“Kendine iyi bak. Cunki bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olurda bir gun donersem seni iyi bulmak istiyorum.“

“Kendine iyi bak. Cunki bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni dusunme. Cunki ben de seni dusunmeyecegim artık. Arama sakin beni, yazma, cunki ben yazmayacagim. Sil beni yureginden, cunki ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan guzel seyler hatirina sana yurekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha donmemek uzere gidiyorum.”

“Kendine iyi bak. Aramizda gecen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem cok onemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. Seni bir daha asla gormemek uzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yuzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, cok da fazla umursamiyorum.”

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla soylerler
bunu. Cunki onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, surec cok aci vericidir, yurek parcaliyicidir. Her seferinde azalan umutlarla geri doner ve yine “Kendine Iyi Bak” gozleriyle ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tukeninceye kadar... Taki son elveda mezar sessizligine burunuceye kadar...

Tutkunun otesinde sevenler, bir kez “Kendine Iyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine olumu yeglerler. Onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler.

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sozlerin icinde ihanet yok, hic bir zaman olamaz derler ve giderler. En buyuk ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yuzustu birakip gitmek. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler. Seni parcalara ayirip, en buyuk parcayi yanlarina alip giderler. Seni senden alip giderler.

Daha kotusu suclayamazsin onlari tum bunlar icin. Kendine iyi bak deyip gidenin gecerli bir nedeni vardir elbet. Suclatmaz kendini. Savasmadiklari icin kizarsin ama suclayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri icin kizarsin ama suclayamazsin. Yenildigin icin kizarsin ama suclayamazsin... Ayriligin kacinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. Elinden umutlarini, duslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikca gozyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler.

Arkalarina bakmadan cekip giderler eger yalniz kalmissan, cunki insafsizliklarini gormek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler. “Bitti” diyemedikleri icin , kendine iyi bak derler. “Kirildim ve affedemiyorum” diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. “Seni istemiyorumhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgartık, hayatimdan cikaracagim ama bil ki hic unutmayacagim” diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. “Biliyorum cok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum” diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. Vicdanlarini rahatlatmak icin kendine iyi bak derler, cunki o kan uzun sure akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler.

Kendine iyi bak bir noktadir cogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kotulukler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gozumdeki isik, dudagimdaki tebessum, sen icimdeki sevincssin. Sen hayatima renk katan, sen yuregimdeki carpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gonul yoldasim, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma.

Keske boyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem... Keşke dondurebilsek zamani geriye. Keske bugunku aklimizla yasasak herseyi bastan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken, ben nasil tam olurum? Senden kalanhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgboslugu kimlerle doldururum? Savassak aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani buyuk asklar her turlu engeli asardi, hani gercek dostluklar her sinavi gecerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? Hani hayatta hic kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en buyuk zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan mi? Sahiden, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi?

Peki o zaman... Senin istedigin gibi olsun... Oyleyse sen de “Kendine Iyi Bak.”

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:35

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

İki Kelimeydi Sana Söyleyemediğim

İki kelimeyi bir araya getiremeden yaşadım yıllarca ! Ben ne zaman konuşmak ya da yazmak istesem Ali topu at kadar saçmalaşırdı cümleler... Konuşmama hakkımı kullanırdım herzaman... Bu yüzden okul yıllarında kara tahtada ismimi konuşanlar listesinde kimse göremedi.Konuşamadığım gibi yazamıyordum da ! Sırf bu yüzden kompozisyon sınavlarının açıklanan sonuçları alay konusu olurdu elli kişilik sınıflarda ! Ama dönem ödevlerini çok severdim bir tek o zaman yazabiliyordum çünkü ! Cümleler korsan oluyordu... Yaldızlı bir ansiklopedi kurtarırdı beni her defasında ! İŞte bu şekilde beceriksiz cümleler kullanarak bitti bitmez dediğim lise !

Bu iki kelimeyi bir araya getirememe durumu ikili ilişkilerimde de her defasında bir depreme yol acardı! ne zaman bir kızdan hoşlansam iki kelime edemeden çeker giderdi yanımdan... Kısa keserdik cümleler gibi aşklarıda her seferinde ! yarım düşerdik sevdalara yarım kalırdık ! Benim bu yüzden hiç yazılmış şiirim olmadı defter aralarında... ya da adım geçmedi bir kitapta ! kimse yaşadığım ilişkinin dedikodusunu yapmadı,benim anlatacak hiç aşk hikayem olmadı... çünkü ben ne zaman konuşmak istesem ali topu at kadar saçmalaşırdı cümleler !

Liseden sonra bitti askerlik... derken bir kız çıktı karşıma…yeni doğmuş bir bebek kadar masum televizyonda gördüğüm mankenler kadar güzeldi.Bu kez cümleler gibi kısa bitsin istemiyordum çünkü ben adını bile söyleyemediğim bu kıza aşık olmuştum. Her gece uzatırdım evimin yolunu zira evi ters bi yerde olduğu halde ! Tek düşüncem onu bir daha ne zaman ya da ne kadar görebileceğimdi ! Geceleri yatağıma uzandığımda artık süperman gibi uçmayı değil onunla geçicek bir ömrü düşlemeye başlamıştım. Tam aynayı güneşe doğru çevirmiştim ki o şirin kız da diğerleri gibi kısa kesip bir kelime bile söylemeden çekip gitti...

Oysa ben ona tam iki çift söz etmeye hazırlanıyordum ama tek kelime bile edemeden yarım kalmıştı yine cümlem ! Ama bu cümle diğerlerinden farklıydı bu kez ! İlk defa aşık olmuştum ! Üzerime giydiğim kıştan kalma gömleği çıkarıp ilkbaharı asmıştım omuzlarıma ! Ama onun bu kısahttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgkesmişliğiyle ben kahrettim kendimi ! Dünyada insanlar için yaratılan hiçbir nesne beni mutlu etmeye yetmedi ! Hatta babamın doğumgünümde aldığı o pahalı hediye bile...

Günler ayları,aylar yılları getirdi... Geçip giden günlerle bende değiştim !Bugün iki şeyi farkettim ! İlki şuydu : Onun gidişiyle binlerce kelime gelmiş aklıma ! Meğer kısa kesmek gerekirmiş bir aşkı yazabilmek için ! Şu sıralar binlerce kelimeyle evliyim ama bu kez sen yoksun ! Keşke yanımda olsaydın ! Artık iki kelimeden fazlasını konuşabiliyor hatta uzun cümleleri dahi tek nefeste söyleyebiliyorum. Ama son cümlesi eksik kalmış bu sevdamdan uzun zaman geçmişti. Ama ben dün onu sahilde yürürken gördüm... Gözlerimin o şirin kızı gördüğünde yaşadığı çocuksu heyecanı kelimelere dökebilseydim eğer kalın bir romanda sadece bu kısımdan bahsetmem gerekirdi ! Yanına gidip ona o iki kelimeyi söyleyecektim.Evet bu kez yapacaktım bunu ! Kendimi topladım ve hızlı adımlarla yanına gittim ama heyecandan olsa gerek ellerinden tuttuğu kişiyi farkededemedim ! Ayaklarıma ağır gelmiş olucam sendeledim biraz ! Şuurum bir süreliğine izine çıktı herhalde o an ! Çünkü ne yaptığımı tam olarak hatırlamıyorum…Tek bildiğim kendime geldiğimdehttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgbenim çimlerin üstünde oturuyo oluşum onunsa orada olmadığıydı ! Kimbilir bir gün bu yazıyı sende okursun belki inanmazsın bu kelimelerin tek sahibi oluşuma ! Ama senin kısa kesmişliğinden sonra bunun gibi birçok şey yazdım... Aklıma gelen ikinci konuysa : Senin romanlarımda yazılacak kadar uzun,anlatılacak kadar da kısa olmadığınmış ! Neyse kısa kesicem senin gibi ! Sana son cümlesi eksik kalmıştı dediğim bu sevdanın diğer yarısını okuyacaksın biraz sonra ! Sana iki kelime söyleyememiştim ya şimdi alt satıra yazıcam onu bu kısmı sadece sen oku olur mu ?

Benimle evlenirmiydin...?

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:37

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Bekleyişin Öyküsü

Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,
ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...

Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi,
her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış
her kaldırım taşında senin adını aradım.
Sen yoktun...

Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı.
Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken
beni enkazın altından çekip alacak elini aradım.
Sen yoktun...

Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra,
kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.
Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...

Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi,
geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen
atışlarıyla açtım. Sendenhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgbaşka duyduğum her seste hep aynı
hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...

Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına
uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun
beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece
merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...

Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar
yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı.
Ben senin özleminlehttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgsırılsıklamdım her mevsim.
Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra
gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm.
Sen yoktun...

Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara
vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış
kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...

Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim
bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan.
Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.
Sen yoktun...

Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana
kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin
öyküsünü kimselere anlatamadım.
Nice fırtınalar koptuhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgyüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi.
Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım.
İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...

Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer
birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim.
Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup
aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama.
Sen yoktun...

Ömer Köroğlu

Şiir Renk 29.10.12 01:47

Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
 
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri

Ölen Sevgili

Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri degil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.

Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteligi bitirecekti.

Aslında bunu yapmakta geç bile kalmıştı.
´Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsız uyanış bitmeli.´
Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdi de bekletmemeliydi. Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu.

Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi
´Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor. Onlar bile ağlıyor
halimize...´

Buluşma Vakti

Artık Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden sonra
karşıdan kız arkadaşının geldigini gördü. Şimdi midesindeki agrı daha da artmıştı.

Beşiktaş´a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız,
sevgilisinin bu durgunlugunahttp://www.tualimforum.com/images/nkt.jpganlam verememişti. Nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarının çalacagını...

Beşiktaş´a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı
sevgilisinin kendisine bir şey söylemek istedigini.
´Bana bir şey mi söylemek istiyorsun´ diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak
´Evet´
dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek
´Söylesene, ne diye bekliyorsun´ dedi.
Genç adam içini çektikten sonra
´Sence biz nereye kadar gidecegiz?´ diye sordu. Genç kız,
´Bunu sorma geregini niye duydun?´ diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı...
´´Birkaç ay önce akşam 23:00 civarında sana telefon açıp senin için
yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana
´Sırası mı simdi canım yaa, işin gücün yok mu?´demiştin. Biliyormusun o an nakavt olan bir boksörhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpggibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra da bu şiiri benden hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştügümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş,
Meralin
´Sen şanslısın, sevgilin sana bakar´ sözüne İsim yok da sana mı
bakacagım, annen baksın´ demiştin. Hatırladın mı?´´

Duygusallığı Sevmem

Genç kız,
´Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakıcı gibi
göründügümü de kimse söyleyemez´ diye yanıtladı. Genç adam güldü,
´Evet canım haklısın. Zaten olmak istesen de bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı, hemşire falan olamazsın.´
Genç adam devam etti...
´Bana şimdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel
sözcüklerden oluşan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin.
Duygusallığı sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanları da mutlu
etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdıgımdan beri her sabah, her akşam, her gece yani seni andıgım her saat tatli bir mesajım vardı senin için biliyormusun?
Seninle ben Akla Kara gibiyiz.´
Genç kız anlamıştı,
´Yani ne istiyorsun benden şair olmamı mı?´ Genç adam tekrar gülümsedi
içinden. Dün gece verdigi ayrılık kararının ne kadar dogru oldugunu
düşündü.
´Hayır´ dedi,
´Şair olmanı istemiyorum. Olamazsın da...

Biz Ayrılmalıyız

Ayrılırsak ikimiz için de en
hayırlısı olacak.´ Genç kız şaşırmıştı,
´Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdigini saniyordum.´
Genç adam iç çekerek
´Hayır canım, sen beni sevdigini sanıyorsun. Eger beni sevseydin şimdi başka şeyler konuşuyor olurduk´ dedi. Genç kızın gözleri yaşarmıştı. Genç adam
cebinden çıkarttığı mendili uzattı, genç kız gözyaşlarını silerek
´Sen bilirsin, umarım beni bir başkasi için bırakmıyorsundur...´ dedi.
Genç adam
´Nasıl böyle bir şey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun
zaman da olacagınıhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgsanmıyorum´ yanıtını verdi. Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturdukları masada artık iki yabancıydılar. Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra Genç kız,
´Kalkalım istersen´ dedi. Genç adam
´Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin´
diye
yanıtladı. Genç kız
´Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim´ diyerek elini uzattı. Genç
kızın sesi ve eli titriyordu. Genç adam,
´Istersen arkadaş kalabiliriz´ dedi ve birbirlerine son kez sarıldılar.

Ben Doğru Yaptım

Genç adam dogru yaptığına inanıyordu. Eve döndügünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasına girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip işe gidecekti, uyumalıydı. Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı.

Sabah 7´de saatin ziliyle uyandı. Evden çıkacagı zaman cep telefonuna baktı, mesajhttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgve 10 cevapsız arama vardı. Yorgun oldugu için duymamıştı telefonun sesini.

Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesaji açtı, şunlar
yazıyordu:

SADECE ONLARI SEVMEYİ SEVDİM,
HEPSİNİ ONLARSIZ YAŞADIM DA,
BİR SENİ SENSİZ YAŞAYAMIYORUM,
BU AŞKI TEK KALPTE TAŞIYAMIYORUM,
SANA YEMİN GÜZEL GÖZLÜM, BİR TEK SENİ SEVDİM,
VE SENİ SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BİRTANEM...

Genç adam şaşırmıştı. Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyordu
ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı. Heyecanla onu aradı, telefonu yabancı bir ses açtı. Genç adam
´´Nalan´la görüşebilir miyim?´´ dedi. Ama karşısındaki ağlıyordu,
hıçkıra hıçkıra hemde...
´Ben onun annesiyim yavrum, kızım bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu. Sabah odasının ışıgını sönmemiş görünce girdim.
Yavrum kendini asmıştı...´

Yığılıp Kaldı...

Genç adam beyninden vurulmuşa döndü. Bir gün önceki mide agrısının iki katını çekiyordu şimdi. Oldugu yerde yığılıp kaldı...

Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede. Doktarlardan biri
digerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu. Doktor yanıt verdi...
´Haaa o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kız intihar
etmiş. O günden sonra cep telefonunu elinden hiç bırakmamış. Devamlı bir şeyler yazıp birinehttp://www.tualim.net/images/nkt.jpgyolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayı aradım. Numara 3 ay önce iptal edilmiş. Gelen mesajlarda bir şiir var.
Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş...

“ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARIN NE HISSETTİĞİ YA DA NE DÜŞÜNDÜGÜNDEN O KADAR
EMİN OLMAYIN, BAZEN BİR KALBİN, İÇINDE NELER SAKLADIGINI ÖGRENDİĞİNİZDE HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ OLABİLİR...”

Ömer Köroğlu


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:30.

Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.