Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.06.09, 15:57   #1
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart Geleneksel Türk Tiyatrosu

Geleneksel Türk Tiyatrosu
Türk tiyatrosu yüzyılı aşkın süredir,kendi insanını kendi ulusal sorunlarını, kendine özgü renk ve tarzıyla seyircisine aktaracak bir biçem arayışı içerisindedir.Tanzifatla birlikte başlayan batılılaşma eğiliminin katı bir biçimde reddettiği ,karşısına aldığı ve imparatorluğun içinde bulunduğu yozlaşmanın birer belirtisi olarak yorumladığı 'kukla', 'karagöz', 'ortaoyunu', 'meddah' , 'çengi' gibi geleneksel seyirlik sanatlarımız, bu güçlü sahip çıkmayış karşısında, baş döndürücü bir değişim süreci içerisinde son gösterilerini yaptılar.

Özellikle İstanbul'da odaklanan bu geleneksel seyirlik sanatlarımızdaki bu susuş öyle hızla oluştu ki, zaten yazılı metine dayanmak alışkanlığı olmayan bu gösterilerden yola çıkarak yeni bir biçem bileşimine yönelmek isten genç kuşak sanatçıları için, değil otantik bir biçimde yaşatılan bir örneği izleyip incelemek; Eski ustalarla konuşup bilgi alışverişinde bulunma olanağı bile kalmamıştır.
Kaybolan bu sanatlar üzerine toplanan belgeleri,malzemeleri,film,fotoğraf,video,ses kaydı gibi yöntemlerle saptanan bilgileri bir araya getiren bir 'Geleneksel Seyirlik Sanatları Müzesi' henüz kurulmuş değildir.
Şimdi 'Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun seyirlik oyunlarını inceleyelim.


TÜRK SEYİRLİK OYUNU
Türk seyirlik oyunları söze dayanan ve sözsüz oyunlar olarak ikiye ayrılır:
a) Sözsüz Oyunlar: Söze dayanmayan oyunlardır. Cambaz (İp üzerinde ve dikili direkler üzerinde canıyla oynayanlar);Gözbağcılar (bunların içinde yumurtabaz,hokkabaz,sihirbazlar da bulunmaktadır);Dansçılar : köçek , çengi , kasebaz , curcunabaz, mıtrakbaz cinaskeri ;Güçgösterisi : Zorbaz, gürbaz,çanakbaz,sinibaz,parandebaz,şişebaz, ; Hayvanlarla gösteri yapanlar : Maymunbaz,köpekbaz,ayıbaz, yılanbaz,; Fişa,eklerle gösteri yapanlar :ateşbaz..Bir de anlamı tam olarak kestirilemeyen pehlivan-ı kağıtbaz, pehlivan-ı kumarbaz vardır. Bunların da şans oyunları olup seyirlik oyunlar içerisinde yeraldığı sanılmaktadır.

b) Sözlü Oyunlar: Sözsüz oyunlar kadar çeşitli olmamakla beraber, tüm hikaye anlatıcı türleri,ortaoyunu ve benzeri oyun türlerini, karagöz ve kukla oyunlarını bünyesinde toplar
Bunların dışında dramatik nitelikte iki oyun türü daha vardır: tulumcular ve savaş oyuncuları.
Tulumcuların iki görevi vardı.İlki şenliklerde oyun yeri ile seyirciyi birbirinden ayırmaktı ; fakat bunu yaparken asık suratlı bir kolcu gibi değil, şenlik havasına uygun bir biçimde güler yüzle,izleyicilerle şakalaşarak yaparlardı.Deriden don ve külahlar giyer, ellerinde keçi derisinden bir tulum taşırlardı.Bu tulumlar yağ,hava yada su ile şişirilirdi ve hiç can yakmazdı.Tulumcular bu tulumları orta oyunundaki şakşak gibi kullanarak seyircilerle şakalaşırlardı
Dramatik özellikteki diğer bir gösteri türü de yalancı savaşlardır.Bu savaş oyunları karada yada suda dekor olarak hazırlanan kaleler,gemilerde hasım kesime ayrılan savaşçılarla yapılıyordu.Bu oyunlar dramatik bir gösteri gibi önceden hazırlanmış olaylar dizisine uygun olarak kimi kez bir yapıntı, kimi kez tarihteki bir savaşı canlandırarak yapılıyordu. Oyunlar hep Osmanlılardın kazanıp düşman kalesine bayrağını dikmesiyle sonuçlanırdı.
Türk seyirlik oyunlarının sözlü olanlarında birtakım ortak özellikler görülmektedir
- Taklit en önemli yeri tutuyordu,başlıca çatışma ve kişileştirme yöntemiydi.İlk anlamıyla bir oyunun taklidi yapılmaktadır.Pişekar ortaoyununa başlarken 'falan oyunun taklidini aldım' der ve söz konusu olan bir oyunun yada olaylar dizisinin taklididir.Diğer bir anlamda da İnsanların,hayvanların,kimi zaman cansız nesnelerin,hareketlerine,davranışlarına,görünüşler ine benzemek,benzetmektir. Bazen de çeşitli ağızların,dillerin ,kusurlu kişilerin taklidi yapılırdı.Bu taklit çoğu kez alayedici,aşağılayıcı,taşlayıcı bir yoldan yapılırdı.
- Genellikle karşıtlıktan yararlanılıyordu.Söyleşen iki kişi arasındaki karşıtlığın vurgulanması en önemli öğelerden biriydi.Oyunlarda 'dişi konuşan' diye adlandırılan kişi karşısındakine nükte yapmak fırsatını verir.Buna 'anahtar verme' denir.Karagöz'de Hacivat;Ortaoyununda Pişekar 'dişi konuşan' kişilerdir.Buna karşın 'erkek konuşan' diye adlandırılıp' laf yetiştiren kişi,Karagöz'de Karagöz, Ortaoyununda ise Kavuklu'dur.
- Müzik, şarkı, dans, şaklabanlık ve soytarılık bu oyunların tümünde birbirine karışırdı.
- Eski seyirlik oyunlar iç içe geçmişti. Karagöz oynatanın meddahlık ettiği,ortaoyununa çıktığı görüldüğü gibi, pek çok seyirlik oyunun içerisinde başka seyirlik oyunlara da yer verildiği görülmekteydi.Ortaoyununda hokkabazlık yapılır,karagöz oynatılırdı
- Oyunlar belirli bir metne dayanmadan doğaç oynanırdı.Örgütlenmiş tiyatro gibi belirlenmiş oyun yerleri bulunmazdı.Ortaoyununun 19.Yy.da sahnede oynanması denenmiş,ortaoyununu batı tiyatrosuna uygulamak için denemeler yapılmış,bu arada 'tuluat tiyatrosu' ortaya çıkmıştır.

A. HOKKABAZ
Hokkabazlık, el çabukluğu, gözbağcılığı gibi bir hüner gösterisidir.Diğer yandan da usta ile çırak arasındaki uzun ve komik söyleşmelerle Karagöz, Ortaoyunu gibi sözlü oyunlara benzer.Bu oyun adını ''hokka oyunu'' ndan alır: Üç hokkadan birinin içerisine top konulur ve hokkalar tersine çevrilirdi. Hokkaların yerleri el çabukluğu ile değiştirilirdi.Altı boş gösterilen hokkanın içerisinden top çıkması yada içi boş olduğu sanılan hokkanın boş çıkması oyunun başlıca şaşırtmasıdır.
Farklı numaralar da vardı: Dikine eğik tutulan bir sopa üzerinde bir yumurtayı sıçratıp oynatmak,,paraları yok edip değiştirmek,sağdan soldan bakır paralar çıkarak,boş tastan su dökmek gibi.
Hokkabazlığın, el çabukluğu yanında dil çabukluğunu da gerektirmesinin yanı sıra Türk hokkabazlığının önemli bir özelliği de yanındaki yardımcıları başka adıyla yardakçılarıyla söyleşmeleridir.Bu yardakçılar oyun boyunca saklanıp gülünçlükler yapıyor, oyunun hilesini çözmeye çalışıyormuş gibi yaparak seyirciyi güldürüyorlardı.Asıl amaç oyun sırasında seyircinin ilgisini başka yöne dağıtarak oyun hilesini örtmekti .


B. ÇENGİLER - KÖÇEKLER - CURCUNABAZLAR
Bunlar tıpkı bale sanatı gibi dramatik özelliği olan sahne dansı gösterileriydi.Dansçıların çengi,köçek,tavşan , kasebaz, beççe gibi adları vardı. Çengi ilk başta tüm dansçılara verilen bir isimdi.aha sonra yalnızca kadın dansçılara çengi denmeye başlandı.Erkek dansçılara ise daha çok köçek yada tavşan deniliyordu.
Çengi,köçek ve tavşanlar kendi içinde kollar meydana getiriyordu.her kolda sarı çizme giyen bir kolbaşı ve kolbaşının yardımcısı,'sıracı' denilen dört kişilik bir çalgı grubu,yardakçılar bulunuyordu.Temsil verilen yerde çengileri hamam ustaları ve soyguncu denilen kadınlar soyup giydirirler,makyajlarına ve süslerine yardım ederlerdi.
Çengiler üstlerinde 'camadan' denilen altınlarla işlenmiş kadifeden kısa kolsuz bir üstlük,altlarında 'üçetek' adı verilen ipekli sırmayla süslü bir entari,göğüslerini yarı açık gösteren hilal şeklinde yakalı bir gömlek,bellerinde altın ve gümüşle süslü bir kemer,ve saçlarında altınlarla bezenmiş bir tepelik ile sahneye çıkarlardı.
Çengilerin çoğu tıpkı köçekler gibi cinsel sapkınlardı.Kadın kadına sevişir,erkek kılığına girip 'zeybek,kilci kalyoncu' gibi oyunlara çıkarlardı.
Köçekler ise kadın tavırlı,profesyonel genç dansçık erkeklerdi;Kız gibi giyinir saçlarını uzatırlardı.İpek kumaştan bir fistan,sırtında ipek bir gömlek, başlarında hasır bir fes giyerlerdi. Bunar da cinsel açıdan sapkınlardı.Zenginler köçekler için varlarını yoklarını döker, yeni çeriler arasında köçekler uğruna kavgalar çıkardı.
Tavşanlarsa köçeklere benzer, fakat etek yerine şalvar giyer ve başlarına külah takarlar
Köçek,çengi ve tavşanların dansları göbek atma,gerdan kırma,omuz titretme,bel kıvırma gibi hareketlere dayanırdı.

3. MEDDAH
Meddah, anlatı bölümlerinin arasına söyleşmeli,taklitli,kişileştirmeli bölümler yerleştirdiği için o da diğer dramatik türlere benzerlik göstermektedir.karagöz oyunlarına çok yakınsa da çok zengin kaynaklara dayanması,hikaye dağarcığının çeşitliliği,güldürmenin yanı sıra çeşitli olayları da yansıtması ile onlardan ayrılır.Dede Korkut,Köroğlu gibi geleneksel Türk kaynaklarından gelen konular,İslam geleneğinden gelen dinsel konular,Hz. Ali'den gelen konular,İran geleneklerindeki efsaneler içinde değişik mizaçları yansıtırdı.
Karagöz ve ortaoyununun salt gösterimci birer tiyatro olmasına karşın,meddahların seçtiği konulara göre benzetmeci,gerçekçi tiyatroyu zorladığı görülür.Karagöz ve ortaoyununda seyirci için oyun oyundur, oyuncu da oyuncu; o nedenle oyun sırasında bir özdeşleşme,oyunun havasına kendini kaptırma göremeyiz.Oysa meddah,seçtiği konuya göre seyircide bir coşkunluk,üzüntü,merak,acıma duygusu yaratır.
Meddahlar hikayeye başlar ve bitirirken çeşitli söz kalıplarına başvururlardı.Kimi kez çeşitli ağızlardan kısa taklitler yapılarak hikayeye başlanır,hikayeden önce çeşitli tekerlemeler görülürdü.Daha sonra meddah hikayesini anlatır ve hikayenin sorumluluğunu hikayenin kaynağına bırakıp özür dilerdi.
18.Yy.dan bir tanık , meddahların kahvede hikaye anlatırken kimi zaman resmi bir haber kaynağı gibi ,hükümet çevrelerince siyaset yapmaları için görevlendirildiğini söylemiştir.


KUKLA
Geleneksel Türk Tiyatrosu üzerine pek çok araştırma yapılmış ancak bunlarda kukladan pek az bahsedilmiştir.Bunun başlıca nedeni kukla üzerine olan kaynakların bir çoğunun gölge oyunu sanılmasıdır.Diğer bir nedense kukla gösterilerine,eldeki kaynakların kukla adını vermesi 17. Yy.da başlamasıdır.Ancak ortaoyunu nasıl çok eskilerde başlamasına rağmen adını 19.Yy.da aldıysa, kukla da 17.Yy.dan çok daha eskilere dayanır.
Türkiye'de yüzyıllar boyunca çeşitli kukla türlerinin bilinip oynanmış olmasına karşın;kukla hiçbir zaman karagöz gibi ağırlığını belli etmemiştir. Yaygın olarak kullanılan üç çeşit kukla vardı.

İSKEMLE KUKLASI: Göğüslerinden yatay ip geçen bu kuklalar,çalgılar eşliğinde,aşağıdan ipleri çekilerek sıçratıp dans ettirilir.Bu kuklaları daha çok sokak göstericileri kullanırdı.
EL KUKLASI : Başları ve kolları tahtadan ,gövdeleri bezdendir.Kuklacı elini kuklanın içerisine sokar ; İşaret parmağıyla başını,baş ve orta parmağıyla da kollarını oynatır.
İPLİ KUKLASI : Yapımı el kuklasına göre daha zor olduğundan pek yaygın değildi. Kuklanın eklem yerlerinin bir ip ile bağlanması ve bu iplerin 'T' şeklinde bir tahta parçasına tutturulması ile yapılırdı.
Türk kuklasında kişilerin özellikleri karagözdeki gibi keskin çizgilerle belirtilmemiştir.Kukla oyununda karagözdeki gibi iki birincil kişi buluruz.Bunlar 'İbiş' ile 'İhtiyar' dır.İbiş hep uşak olur. Adı, efendisine bağlılığından ötürü 'sadık' tır.Ayrıca ''Durmuş,Tombul,Fıstık, Kıvrak, Kışkış'' gibi isimler de alırdı.İbiş kurnaz ve hazırcevaptır.Biçimsiz bir fesi vardır,püskülü sağa sola kayar.Yanlış anlaşılmalar,çift anlamlı deyimler, açık saçık sözler kullanır.diğer baş karakter olan İhtiyar ise çiftliğin sahibi varlıklı bir kişidir. Bu iki karakter dışında ikincil kişiler de vardır. Bunlardan biri genç aşık delikanlı ,diğeri de onun sevgilisi olan kızdır.
Kukla oyunu konusunu Ortaoyunu ve Karagöz'den yada aşk hikayeleri ve halk efsanelerinden alırdı.


KARAGÖZ
Gölge oyununun Türkiye'ye ne zaman ve nasıl girdiğine baktığımız zaman,16.Yy.da Mısır'dan girdiğini öğreniyoruz.17.Yy.da ise Karagöz'ün tam şeklini aldığını biliyoruz.Asıl merak uyandıran tartışma konusu Karagöz ile Hacivat'ın gerçekten yaşamış kişiler olup olmadığıdır.Gölge oyununun bu iki kahramanı,halk tarafından öyle sevilmiştir ki onları yaşamış kişiler olarak görmek istemişler ; Bazı söylentilerle onların yaşadıklarını ileri sürmüşlerdir.Bu söylentilerden biri: Sultan Orhan çağında Hacivat'ın duvarcı, Karagözün ise demirci ustası olduğu; Bursa'da bir cami yapımında çalıştıkları;ancak söyleşmeleri ile diğer işçileri de oyalayarak cami yapımını geciktirdiklerinden dolayı Sultan Orhan tarafından ölümle cezalandırıldıklarıdır.
Karagöz'ün piri ve yaratıcısı Şeyh Küsteri sayılmıştır.Gerçekte oyunun kurucusu ve yaratıcısı olduğu kesin değildir.Fakat önemli olan,Karagözcülerin ,bulunmuş ve kurulmuş oyuna Şeyh Küsteri'yi önder,koruyucu ve kurucu olarak seçmiş olmaları ve Şeyh'in adıyla oyuna ciddi,yapıcı,eğitici,ibret verici bir temel bulmalarıdır.


KARAGÖZ'ÜN GELİŞİMİ
17.Yy da kesin biçimini alan Karagöz, daha sonraki yüzyılda büyük bir ilerleme göstermiş,Türklerin en sevilen gösterisi olmuştur.
Ne var ki Karagöz'ün gelişimi içerisinde iki önemli sorun olmuştur.Bunlardan biri Karagöz'ün toplumsal eleştiri ve taşlaması, diğeri de açık-saçıklığıdır.Karagöz'ün ortadan kalkmasında batı tiyatrosunun Türkiye'ye girişi kadar bu iki özelliğin de etkisi olduğu söylenebilir.
Karagöz oyunu açık bir biçimdir.Her olaya, her amaca kendini uyduran bir yöntemdir.Üstelik Karagöz'ün kendine göre bir dokunulmazlığı vardır.Dönemin din adamları ,kendi yönetimlerine ters düştüğü halde Karagöz'ü hoş görecek bir neden bularak ona özel bir dokunulmazlık alanı yaratmışlardır.
Yabancı kaynaklar daha çok Karagöz'ün açık-saçıklığı üzerinde durmuşlardır.Şüphesiz Karagözün utanmasız bir yanı vardı.Sımsıkı,kapanık bir toplumda; Baskının yarattığı kımıltısızlık içerisinde, bu yoldan bir kaçamak aranması,topluma soluk verecek bir delik olarak kullanılması ancak Karagöz'ün lehine yorumlanabilir.
Karagöz'ün bolbol siyasi taşlamalara başvurduğunu söylemiştik.Yine böyle bir oyun Abdülaziz'in ilk yıllarında yaşlı devlet adamlarını çok ağır bir biçimde alaya alaraktan oynanmış;fakat bu sefer yapılan taşlamalar fazla keskin bulunmuş ve Karagöz oynatma izni kaldırılmıştır.Perdeye devlet ileri gelenlerinin çıkarılmasının ağır cezalara bağlanmasıyla beraber, Karagöz, ilginçliği,anlamı olmayan; kaba, bayağı bir güldürü durumuna düşürülmüştür.
Karagöz'ün siyasal taşlama ve açık-saçıklığına devlet ileri gelenlerinin tepki göstermesi bir yandan da Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girmesi nedeniyle, Karagöz'ü sınırlayan bir tutumun gitgide geliştiğini görüyoruz.


KARAGÖZ'ÜN BÖLÜMLERİ
a) Mukaddime
İlk olarak müzikle boş perdede gösterimlik denilen ,limon ağacı,çalgıcılar,deniz kızı gibi, çoğu kez konuyla ilgisiz görüntüler olur.Daha sonra tefin ritmine uygun bir biçimde perdenin solundan Hacivat gelir,bir semai okur.Semai bitince Hacivat ''off..hay Hak'' diyerek perde gazeline başlar.Perde gazelinde;Karagöz oyununun bir öğrenek yeri olduğu,gazelin tasavvufi felsefi anlamı ve kurucusunun Şeyh Küşteri olduğu belirtilir.Perde gazelinde padişaha yakarış da yeralır.Çağın padişahını anmanın yanı sıra çoğu kez yönetim biçimi de belirtilirdi.
Hacivat tüm bunlardan sonra bir beyit okuyup kendine kafadengi bir arkadaş aradığını söyler ve arkadaşın özelliklerini saymaya başlar.. konuşmasını ''Bu gece işimizi Mevlam rastgetire! Yar bana bir eğlence,aman bana bir eğlence'' diyerek bitirir.
Bu sırada perdenin sağ köşesinden Karagöz gelir.İkisi dövüşürler.Dövüşte Hacivat kaçar, Karagöz yere boyluboyunca uzanır ve bir tekerleme söyler.Bu, ''kılıklama'' yada ''kılıklı zırva'' diyebileceğimiz,aralarında hiçbir mantık bağlantısı olmayan sözlerin bir anlam taşıyormuşçasına birbiri ardına getirilmesidir.
b) Muhavere
Bu bölüm Karagöz ve Hacivat arasında geçer.İki kişiden fazla kişinin de bu bölümde yer aldığı görülmüştür.
Muhavere konularına örnek verelim: Yalan küpü muhaveresi şöyledir.Çelebi en iyi yalanı söyleyecek olana ödül verecektir.Hacivat karagöz'ü salık verir.Karagöz, Çelebi'nin babasının kendi babasına borcu olduğunu söyler.Çelebi bu borcun varlığını kabul etse babasının borcunu ödemek zorunda kalacak, yalan olduğunu söylerse de ödülü Karagöz'e vermek zorunda kalacaktır.
Bazı muhavere konularında da tıpkı ortaoyunu tekerlemelerinde olduğu gibi önce olmayacak bir olay gerçekmiş gibi anlatılır daha sonra da bir düş olduğu anlaşılır.
c) Fasıl
Fasıl, oyunun kendisidir.Bu bölümde Hacivat ve Karagöz'den başka olay kişileri de bu bölümde görülür,oyuna katılırlar.17.yy. dan itibaren fasıl konuları belirli bir olaylar dizisine uymaya başlamıştır.Fasıl isimlerinden birkaçını sayalım : Ağalık,Bahçe sefası,Eczane,Sahte esirci,Hamam, Ferhat ile Şirin,Kanlı kavak,Kanlı Nigar,Kütahya,Leyla ile Mecnun,Sünnet, Şairler,Yangın,Yazıcı
d) Bitiş
Karagöz oyunun bittiğini haber verir,kusurlar için özür diler, gelecek oyun duyurulur.Karagözle Hacivat oyun sırasında kılık değiştirmişlerse eski kılıklarında dönerler sahneye.Aralarında kısa bir söyleşme geçer bu söyleşme sırasında oyundan çıkarılacak ders de belirtilir.Daha sonra oyunda yapılan hatalardan dolayı özür dilenerek oyun bitirilir.


KARAGÖZ'ÜN TEKNİĞİ
Karagöz görüntüleri kalın deriden , çoğu kez deve derisinden yapılır.Kullanılacak deride aranan özellikler saydamlaştırmaya yatkın ve ısıya dayanıklı olmasıdır.deri bir dizi işlem sonucunda işlendikten sonra üzerine kalıp konularak çizilir ve bu çizilen yerlerden sivri uçlu bıçakla kesilir.Gerekli yerlerinde ters tarafından delikler açılır; ve çini mürekkebi ile renklendirilir.Oynak eklemeli parçalar birbirine kiriş ,kursak,tel ile bağlanır.
Perdenin boyutları 2m ye 2.5 m iken 1.10 a 0.80 olmuştur.Perdenin tabanında ve arkasında perdenin çevresine iplerle tutturulmuş peş tahtası denilen bir raf bulunur.Buraya perdeyi aydınlatan meşale konulur. Peş tahtası üzerinde sıra sıra delikler bulunur. Bu deliklere gerekince hayal ağacı denilen çatal sopalar sokulur. Bu daha çok, perdede iki veya daha fazla görüntü bulunduğu zaman kımıltısız duran görüntülere destek olması içindir. Bu görüntülerin ayakları perdenin çerçevesinin tabanına değer. Sopası da hayal ağacının hayal ağacının çatalı içine yerleştirilir. Görüntüleri hareket ettirmeye el peşrevi adı verilir. Değnekler 60 cm. boyunda gürgenden olurdu.
Karagöz,yatay çubukla oynatıldığından görüntüler tek yönlü hareket ederdi.Karagöz tek sanatçının gösterisidir. "Hayali" yada "Hayalbaz" denilen ustadan başka bir de çırak vardır.Çırak, perdeyi hazırlar,oynanacak faslın görüntülerini seçip sıraya koyardı.Aynı zamanda ustanın yanında sanat öğrenmeye çalışırdı.
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla