Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12.06.09, 16:22   #2
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart

K – Yapma be. İsmail ben ne önemli adammışım. Benim insanım işte bu İsmail! Benim köylüm, benim memurum, benim işçim benimle ilgilensin ha, gözlerim yaşardı. Bu sinir krizi artık vız gelir tırıs gider.
P – Sinir krizi mi?
K – Evet.
P – Aman neyse bende bir şey zannettim önemli değilmiş.
K – Olur mu İsmail. Eski mahallede iş bulamadım belki buralarda vardır diye kalkıp geldim. Sen muhtarmışsın aman aklında olsun unutma.
P – Sen merak etme Hasan Efendi.
K – Bizim evi göstereyim beni arayınca orada bulursun. Bak şu ev.
P – Hani nerede?
K – İşte şu ev.
P – Hangi ev?
K – Şu kahverengi boyalı ev.
P – Hangi kahverengi ev?
K – Saçmalama İsmail şurada bir paravan var. Ona yenidünya derler, evin yerine geçer. Hatırlasana Ortaoyunu oynuyoruz. Hadi ben gidiyorum. Bize de beklerim.
P – Gelir bir acı kahveni içerim.
K – Tabi tabi çayda demlerim.
P – Seni pinti herif seni. Hiç değişmemiş. Hadi kal sağlıcakla.
( Pişekâr ortaya gelirken Zenne şarkı söyleyerek meydana gelir. “Aman doktor” )
G – Ah ah! Ben şimdi İsmail Efendiyi nereden bulacağım. Kime derdimi anlatacağım. Kimler derdime derman olacak ah, ah!
P – Hayrola hanım kızım!
G – Ay! Siz miydiniz İsmail Efendi, korkuttunuz. İyi insan lafının üstüne gelirmiş.
P – Hayrola hanım kızım nedir seni böyle muzdarip eden dert. Söyle de derman olalım.
G – Ah İsmail Efendi ah!
P – Kızım adımımı ezberliyorsun orasını anladık. Derdini söyle.
G – Annemin çok selamı var. Abime ait bir iş için beni size gönderdi.
K – Ne gibi iş efendim?
G – Ne gibi olacak abimin hali zaten malum. Biliyorsunuz abim Tuzsuz Deli Bekir içkici, ayyaş, serserinin tekidir.
P – Bilirim kızım bilirim. İçip içip etrafı rahatsız eder. Herkes ondan şikayetçi.
G – Son zamanlarda iyice azıttı. Her akşam evde bize eziyet ediyor. Gece gündüz içiyor bir dakika ayık gezdiği yok.
K – Çok fena, onu bu halden vazgeçirmenin bir çaresine bakmalı.
G – Annem bunu düşündü. Nihayet evlendirirsek belki bu halden vazgeçer dedi.
K – Aman hanım kızım bu halde bir adama kim kız verir.
( Tuzsuzun narası duyulur. )
P – Bu da ne yangın mı var?
G – Eyvah abim! Bu abimin sesi nerede olsa tanırım. Saklanalım İsmail Efendi beni sizinle
konuşurken görmesin bacaklarımı kırar.
P – Korkma kızım, bir şey olmaz, baban yaşındayım. Tuzsuz evladım beni sever, sayar, hürmet eder.
G – Siz bilirsiniz efendim. Ben şuraya saklanıyorum.
( Tuzsuzun narası duyulur. )
P – Kızım düşündüm de yalnız başına saklanman doğru değil. Dur beraber saklanalım.
( Tuzsuz ortaya gelir, sarhoştur. Şarkısını söyler. “On yedi tek düz” )
T – Eyt! Dağ başında duman yiğit başında hal eksik olmaz eyt! ( Nara atarak çıkar. )
G – Gördünüz abimin halini. Neredeyse yıkılacak. Haline, kılığına bakmadan evlenmek isterim diye bize baskı yapıyor.
P – Hangi kadın ona kız verir, hangi kız onu kocalığa kabul eder. Bu imkansız kızım işiniz gerçekten zor.
G – Bizim değil efendim sizin zor.
P – O ne demek o?
G – Annemle düşündük. Abim evlenirse belki bu hallerinden vazgeçer. Annem, Tuzsuza göre bir kızı, bulsa bulsa Pişekâr İsmail Efendi bulur dedi. Kızım git ona selamımı söyle, abine münasip bir kısmet bulsun dedi.
P – Bu imkansız, mümkün değil, ihtimal veremiyorum, olanaksız, olasılık bile değil, söz konusu edilemez, mümkünatı yok.
G – Efendim annem size bu keseyi gönderdi.
P – Hay hay efendim, tabi hanım kızım. Yalnız çok zahmetli olacak nasıl olur bilmem ki...
G – Şimdilik bununla masrafları karşılar dedi. Devamı gelecekmiş.
P – Siz hiç merak etmeyin efendim ben en kısa sürede size haber veririm efendim. Zaten Tuzsuz evladım da temiz çocuktur. Vakti gelmişti.
G – Para insana neler söyletmez ki...Utanmasa abimi ermiş ilan edecek.
P – Efendim hanım kızım?
G – Mühim değil. Kalın sağlıcakla. ( Çıkar. )
P – İyi de ben şimdi nereden bir kız bulacağım. Kimin başını yakacağım. Aklıma bir çare gelmiyor. Nasıl birini istiyordu bu Tuzsuz kara kaşlı, karagözlü, mini mini, çıtı pıtı...Allah Allah! Aklıma bir çare gelmiyor. Kara kaşlı, karagözlü...Kara kaş, karagöz...Kavuklu Hasan Efendi! Çok iyi fikir. Bu sayede kimsenin başını yakmayız. Hem üç beş kuruş kazanırız hem de Tuzsuz yaptıklarına pişman olup tövbe eder. Şimdi gidip Hasan Efendiyi buna razı edeyim. ( Gidip kapıyı çalar. ) Tak tak tak! Hasan Efendi Hasan Efendi! Gel seninle önemli bir konu konuşacağım.
K – Olmayan kapımı yıktın be İsmail. Hayrola nedir bu kadar önemli mesele.
P – Destur erkek var!
K – Ona ne şüphe hem de erkek güzeli. Bunu kime söyledi ya?
P – Hanım kızım burada senden başka kimse var mı tabi sana dedim.
K – Hanım kız, ben mi? Saçmalama İsmail benim ben Kavuklu Hasan Efendi tanımadın mı?
P – Efendim kırk yıllık ahbabımın kızını tanımaz olur muyum. Haspa ne kadar güzelleşti gelinlik çağa geldi.
K – Bu herif çıldırdı mı? Kız kim benim ben. İsmail aklını başına topla.
P – Aklım başımda. Kızım diye ben de sana söylüyorum. Çıplak sokağa çıkılmaz ayıptır.
K – Yahu sen beni çağırdın ben de geldim.
P – Hoş geldin hanım kızım. Lakin başını ört de öyle sokağa çık.
K – Eyvahlar olsun! Bu herif zıvanayı iyice gevşetmiş beni kız sanıyor. Yahu kız diye kime söylüyorsun?
P – Hanım kızım sana söylüyorum. Maşallah geldin yetiştin. Tam gelinlik zamanın. Böyle açık saçık sokağa çıkmak sana yakışır mı?
K – Ben kızım ha...Ben de kendimden şüphelenmeye başladım. Acaba kız mıyım dersin? Gökkuşağının altından geçip farkında olmadan kız mı oldum acaba. Böyle şaka olmaz doğru söyle İsmail.
P – Elbette kızsın, bu şimdi olma değil. Anadan olma bir şey.
K – Galiba ben de çıldıracağım. Bu burma bıyıklara ne diyeceksin?
P – Onlar senin saçların. Kuyruk olduğu için aşağı doğru sarkmış.
K – Haydi buna bir kulp buldun. Ya evdekine ne diyeceksin?
P – Evdeki kadın senin yengen.
K – Ya çocuklar?
P – Onlar senin yeğenlerin.
K – Şunun alt tarafı ne olacak onu söyle.
P – Seni evlendiriyorum.
K – Oh oh güzel. Kiminle?
P – Tuzsuz Deli Bekir’le.
K – Oh oh oha! Şimdi saçmaladın o adam beni keser.
P – Bir şey olmaz korkma arkanda ben varım.
K – Bende ondan korkuyorum ya.
P – Korkma rahat edersin hanım kızım.
K – Ey artık saçmaladın kerata.
P – Vay utanmaz, baban yerinde olduğum halde el kaldırıyorsun öyle mi?
K – Al aklın başına gelmezse tekme bile yiyeceksin.
P – Yazıklar olsun kızım sana.
K – Ne olursa olsun yine dayak.
P – Dinle Hasan Efendi.
K – Ha şöyle! Canım cennetten çıkma nasıl işe yarıyor. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar. Yalan mıydı Yaşar.
P – Beni iyi dinle ister kız ol ister erkek
K – Erkek olurum arkadaş.
P – Şimdi sen de bir para yok değil mi?
K –Yok ne gezer. Tıngır tıngır oturuyorum.
P – Şimdi birader beni dinle geçen gün bir hanım kız ile görüştüm.
K – Ne var hayır ola İsmail.
P – Ne olacak onun bir biraderi var. Gece gündüz sarhoş, hiç ayık gezmez ve kendisini bilmez. Şimdi evlenmek istiyormuş. Derken annesi bana bir kız bulsun diye haber göndermiş. Ben de düşündüm taşındım aklıma sen geldin. Seni gelin gibi giydiririz kuşatırız kadın gibi sokağa koyarız. Belki bu hal Tuzsuza bir ders olurda eski hallerinden vazgeçer.
K – Tutun bir hoca dersini versin canım.
P – Ama bunun sonunda çok para var.
K – Ne, çok paramı...İsmail düşündüm de bu Tuzsuza bir ders vermek lazım. Eğitim seferberliğine bizim de bir katkımız olsun değil mi ya.
P – Aferin Hasan Efendi.
K – Haydi bu oldu diyelim ya bizim evdekine ne diyeceğiz.
P – Canım iş ona kalırsa o kolay.
K – Ben bu dolmaları yutmazdım ama mademki işin ucunda para var, sen krize dua et. Haydi kız oldum. Şimdi ne olacak?
P – Olacağı gidip damat beyin evine haber vereceğim. Görücüler gelip seni görecekler.
K – Gene sapıttın ha. Kadınlar beni böyle görürlerse mahalle bekçisi diye kiralık ev sorarlar.
P – Seni böyle görmeyecekler. Üstünü başını değiştireceksin. Haydi sen eve gir üzerini değiştir ben de gidip görücülere haber vereyim.
K – İyi de İsmail, bir dakika, ben... ( Pişekâr dinlemez çıkar. ) Gitti. Lafı ağzıma tıkadı. Ne olacak daha başımıza neler gelecek bakalım. Hayır bir iş kazasına kurban gitmeyelim. Ay yoruldum içime bir sıkıntı çöktü. Şu kapımın önünde biraz soluklanayım.
( Denyo gizlice gelir.)
D – Merhaba Hasan amca teyze!
K – Höst! Ne dedikoducu mahalleymiş! Ya Rabbim şimdi konuştuk. Evladım bana teyze deme çocuğum, amca de.
D – Tamam Hasan amca teyze.
K – Yine teyze diyor. Evladım teyze deme amca de.
D – Tamam Hasan amca.
K – Bak hâlâ amca diyor. Evladım, çocuğum kaç kez söyledim. Bana amca deme, teyze de. Tüh Allah müstehakını vermesin, beni de şaşırttın. Ne var ne istiyorsun?
D – Hoppala cuppala versene on para.
K – Ne parası evladım?
D – Düğün parası.
K – Ne düğünü?
D – Sen evleniyor muşsun ya.
K – Kim dedi?
D – Pişekâr İsmail amca dedi.
K – Vay dedikoducu vay! Sorarım ben ona.
D – Haydi paramı ver.
K – Git başımdan para mara yok.
D – O zaman ben de gider herkese senin evlendiğini söylerim.
K – Git kime söylersen söyle.
D – Mahalleli, mahalleli...
K – Gel bakayım buraya. Aman sus kimseye bir şey söyleme.
D – Sende paramı ver. Ben sana şarkı söyleyeyim sen bana para ver.
K – Kurtuluş yok. Tamam söyle.
D – Anama ana diyesin babama baba diyesin sen bize gelin gelesin nerde kaldın kibar gelin...
K – Kes tamam kes! Gözümün içine baka baka bize gelin gelesin diyor. Yürü gözüm görmesin seni.
D – Tamam ver paramı.
K – Haydi yallah! Para mara yok.
D – Ben de gidip herkese senin evlendiğini söyleyeceğim.
K – Haydi git başımdan.
D – Mahalleli, mahalleli.
K – Anlaşıldı gel buraya. Senin sesin güzel harcanma buralarda. Al şu kartı.
D – Aldım ne olacak?
K – Unkapanı’na git.
D – Gittim ne olacak?
K – Plâkçılar çarşısını bul.
D – Buldum ne olacak?
K – Orada Karasu’dan topal Hilmi’yi bul.
D – Hangi topal Hilmi?
K – Elinin körü Hilmi. Hani uzaylı kardeşi var ya.
D – Ha anladım bizim Hilmi.
K – Ya sizin Hilmi. Bu kartı ona ver, selamımı söyle Hasan Efendinin yakınıyım, deme, Pişekâr İsmail Efendinin yakınıyım de.
D – Ben ondan niye yakınıyım?
K – Evladım öylesi değil, akrabasıyım diyeceksin. Onlarda sana kaset yapsın.
D – Bana kaset yaparlar mı?
K – Tabi çocuğum, “r” özürlü kimlere kaset yapmadılar ki...
D – Ben hemen gideyim.
K – Dur hele dur. Şu düğünden de kimseye bahsetme.
D – Hangi düğünden?
K – Hani ben evleniyordum ya.
D – Senin evlendiğinden kimseye bahsetmeyeceğim!
K – Oğlum bağırmasana!
D – Ben bağırmıyorum ki!
K – Ne yapıyorsun?
D – Yüksek sesle konuşuyorum!
K – Defol şuradan zevzek. Kimseye söyleme.
D – Kimse bilmeyecek. Buraya gelirken bir camide, bir de kahvede söylemiştim.
K – Ne! Allah’ın cezası velet kaçma gel buraya! ( Denyo çıkar. ) Bittim, mahvoldum! Hayır, maşallah aslan gibi adamım bir şeyden korkmam da... Bu işin sonunda bir iş kazasına kurban gitmekte var. Ay! İçime bir sıkıntı çöktü. Oturup hava alayım da kendime geleyim.
( Çingene falcı şarkı söyleyip dans ederek gelir. “Ah çeribaşının gelini” )
F – Nohut bakla açarım, fal bakarım, falcı geldi hanım! İşler pek kesat daha siftah yok. Amanın şurada biri oturur. Gideyim falına bakayım. Ne oturursun burada böyle üzgün süzgün kırmızı biberim. Yoksam Konya’da gemilerin mi battı?
K – Ühü ühü! Komiksin ya.
F – Bak gülünce yüzünde güller açtı. Ver elini de bakayım falına, kızılcık şerbetim.
K – Git başımdan benim derdim bana yeter.
F – Neden dertlenirsin bahçe domatesim? Bakayım falına söyleyeyim her bir şeyciği.
K – İstemez git başımdan. Bundan kaç tane var, nereye dönsem o. Al bir tane daha.
F – Abi evde şoparlar aç , ekmek beklerler.
K – Uydurma, sen bekarsın çocukların yok ki...
F – İlerde oda olur inşallah! Kısmetimize dur işareti olma.
K – Çattık!
F – Abi seni sevdim ver elini de bakayım. Neyse halin çıksın falın.
K – Çıkar mı?
F – Fotokopi gibi çıkarırım renkli baskım, kırmızı kuşe kâğıdım.
K – Sen a dörde siyah çıkar yeter.
F – Ver bakayım.
K – İyi bak.
F – At bir onluk da ekran açılsın.
K – Dekoder mi alıyoruz, ne yapıyorsun. Gider kahvede seyrederim daha iyi.
F – Tamam at bir beşlik.
K – İstemez kalsın.
F – Ver bir iki buçuk.
K – Bir tekliğe bakıyorsan bak.
F – Tamam ver. Of , ne görürüm.
K – Ne görürsün kız?
F – Bir vakte kadar mı desem, iki vakte kadar mı, sana üç vakte kadar yol görünür.
K – Oh çok şükür, kaçıp kurtuluyorum.
F – İşte deniz yolu, kara yolu, hava yolu.
K – Yollar karıştı.
F – Yolun sonunda sana bir kısmet görünür.
K – İşte bu iyi haber.
F – Güzel bir gelin görürüm kara kaşlı, karagözlü...
K – Aman ne güzel.
F – Bu ne?
K – Ne?
F – Bu gelinin fazlalıkları var.
K – Olsun, spora göndeririz, rejim yapar.
F – Öylesi değil. Kaytan bıyıkları var.
K – Fark etmez, epilasyonla aldırırız.
F – Tövbe tövbe. Hiç böyle şey görmedim amma cenabet adamsın. Ver öbür eline bakayım. Amanın bu nasıl bir mahlukat yamru yumru ne biçim şey? Ha, şöyle göründü.
K – İyi de benim kol ikiye bölündü.
F – Akıntı çağanozu kılıklı sarsak bir herif, yengeç gibi yan yan yürüyor.
K – Nasıl da bildi.
F – İçip içip naralar atar, etrafa korku salar, sarhoş gezer.
K – Ah kardeş sorma neler çektiğimi, Allah bilir. Bir de sen gördün. Bir dakika ayık zamanı yok ki ayyaşın.
F – Acayip ama bu senin kısmetin. Sen bu adama dikkat et!
K – Orasını biliyoruz, sen onu geç. Asıl sonunda ne oluyor onu söyle.
F – Adam? Senin kısmetin? Burada bıyıklı bir gelin, burada sarhoş adam... Fal karıştı. Bunca yıllık falcılık hayatımda böyle şey görmedim. Allah’ım neler oluyor bize, başımıza taş yağacak, imdat! Canını seven kaçsın, imdat!
K – Yahu dur sonunda ne olacak onu söyle. ( Falcı çıkar. ) Sonunu söylemedi. Falcı hepsini bildi de sonunu söylemedi. Sonumuz meçhul, Allah hayra getire. Mübarek arkası yarın. Maria Mercedes. Ah İsmail, bunların tek sorumlusu sensin. ( Gidip paravanın önünde tabureye oturur. )
( Bolulu Himmet Usta şarkı söyleyerek gelir. “Süt içtim dilim yandı” )
B – Amanın, amma zor geldik buracığa şimdi nereden bir insan evladı bulacağız da düğün evini soracağız.
K – Bu da kim geldi dikildi. Paytak ördek yavrusu hoş geldin.
B – Suda pişmiş balkabağım boş geldin.
K – Bana ha?
B – Ha sana ha Hasan’a.
K – Benimle eğleniyor musun?
B – Haddime mi düşmüş ağam.
K – Ha şöyle yola gel.
B – Ağam bana bak sen insan evladı mısın?
K – Hoppala buyur bundan da beş paralık. Ağzından çıkanı kulağın duysun.
B – Kızma ağam ne dedim.
K – Daha ne diyeceksin çamı ortaya devirdin.
B – Yok ağam ben oduncu değilim. Bolunun meşhur helvacı ustası Himmet derler bana.
K – E niye geldin?
B – Burada bir düğün evi varmış onu soracaktım.
K – Kimlerdenmiş, belki tanırım.
B – Damadın adı tatlı mı tuzlu mu bir şeydi amma, çıkaramadım.
K – Tuzsuz Deli Bekir.
B – He ağam es sahtan o.
K – Vay oğlan evi gelip beni istemeden düğün dernek kuruyor.
B – Bir yol söyle ağam gidip kızın anasıyla görüşeceğim.
K – Bana söyle. Biz kız tarafıyız.
B – Damadın anası dedi ki düğün helvasını kız tarafı yapacakmış. Evin tadı tuzu olurmuş.
K – Hay olmaz olaydı.
B – Kaç kazan yapacağız?
K – Ne kazanı bir tencere yap yeter.
B – Bir tencere helva kime yeter. Yapmışken kazanla yapmak lazım.
K – Tamam bildiğin gibi yap.
B – Yap demeyle olmaz. Yağ, un, şeker, fıstık lazım.
K – Yağsız olsun.
B – Yağsız helva mı olur. At taş diye adamın kafasını yar.
K – Ununu az koy.
B – Unsuz helva olur mu. Cıvık cıvık çorba gibi.
K – Şekersiz olsun.
B – Şekersiz helva nerede duyulmuş.
K – Bu diyet helva.
B – Damat gibi tatsız tuzsuz bir şey olacak. Hiç olur mu?
K – Bari fıstığını koyma.
B – Helva dedin mi her bir şeyciği tam, malzemesi bol olmalı, malzemeden çalamam.
K – Ne olurdu müteahhitlerde senin gibi düşünselerdi de şu güzelim şehir ayakta kalsaydı. Tamam bildiğine göre yaparsın.
B – Kazanı ateşe oturtcan, oturttun mu? Tereyağını kazana koycun, koydun mu? Tereyağı mis gibi eriyince karıştıracun karıştıracun. Aman dikkat et yanmasın! Ununu serpeleyecen serpeleyecen, karıştıracun karıştıracun. Un mis gibi sarardı mıydı, aman dikkat et yanmasın! Şekerini ilave edecen karıştıracun karıştıracun, aman dikkat et yanmasın! Ateşten alıp kenara koycun. Al işte sana mis gibi düğün helvası afiyetle ye. Hih hih hih!
K – Tamam Himmet Usta sen git biz yaparız.
B – Hiç olur mu onun patenti bende. Şimdi kazanı ateşe oturtcan, oturttun mu? Tereyağını kazana koycun, koydun mu? Tereyağı mis gibi eriyince karıştıracun karıştıracun. Aman dikkat et yanmasın! Ununu serpeleyecen serpeleyecen, karıştıracun karıştıracun. Un mis gibi sarardı mıydı, aman dikkat et yanmasın! Şekerini ilave edecen karıştıracun karıştıracun, aman dikkat et yanmasın! Ateşten alıp kenara koycun. Al işte sana mis gibi düğün helvası afiyetle ye. Hih hih hih!
K – Pişekâr İsmail Efendiyi tanıyor musun?
B – Tanırım.
K - Git Pişekâr İsmail Efendiye, düğün masraflarını o karşılıyor. Helvanın parasını ondan alacaksın.
B – Tamam efendim. ( Çıkarken )
K – Himmet Usta, Himmet Usta!
B – Ne var?
K – Yağın var mı?
B – Var var.
K – Unun var mı?
B – Var var.
K – Şekerin var mı?
B – Var var.
K – Ne duruyorsun?
B – Ne yapayım?
K – ( Beraber ) Helva yapsana helva yapsana, helva yapsana vay vay helva yapsana! ( Bolulu şarkı söyleyerek çıkar. ) Amma neşeli adam yahu! Ay moralim yerine geldi. Gönül rahatlığıyla biraz kestireyim. Sıcak bastı çıkarayım şunu.
( Rumelili şarkı söyleyerek gelir. “Alişimin kaşları kâre” )
R – Te be kalktım geldim Tekirdağ’dan buracazlara. Varmış burda pelvan güreşleri. Şimdi nerden bir kızan bulcaz da sorcaz nerdedir bu pelvan güreşleri.
K – Ha maşallah geldi enine boyuna çınar ağacı.
R – Bana bak sen ne diyersin oralarda sussak kafalı.
K – Yok canım konuşmadım bile.
R – De bakayım nerdedir bu pelvan güreşleri?
K – Sen yanlış geldin, burada güreş müreş yok.
R – Seni kelçin ağızlı bizde yanlış olmaz. Gösteriver hele nerdedir güreş?
K – Bugün tersten kalktım anlaşıldı.
R – Sen kime diyersin teres?
K – Yok yanlış anladın ters dedim.
R – Şimdi sığır tersi diyer, vay edepsiz.
K – Arkadaş yanlış anlamada Karagözü geçtin. Bugün işlerim aksi gidiyor dedim.
R – Sen bana aksi mi diyersin?
K – Dediysem ne olacak. Dayımısın kardeşim!
R – Evet!
K – Yengem nasıl?
R – Soyunmuş dökünmüş maşallah pelvana benziyorsun, kalıp yerinde.
K – Eh okuldayken güreşmiştik az buçuk.
R – Hele hele.
K – Rakip tanımazdım.
R – Bak sen.
K – Böyle tuttum muydu ııh, ( Rumeliliye el ense atar, kımıldatamaz. ) bırakırdım.
R – Aferin gel benimle bir güreş tut.
K – Yok olmaz.
R – Niye be pelvan?
K – Canını yakarım, sonra annen kızar.
R – Hadi hadi gel. Bir paça kasnak, bir künde...
K – Sağ ol tokum, paça yiyemem ama sen künefeyi oyundan sonra getir.
R – Bir sarma...
K – Akşam şişkinlik yapıyor.
R – Haydi zeytinyağlı...
K – Zeytinyağlı yiyemem aman basmada fistan giyemem aman...
R – Hayda bre! Ne kaçarsın kedi kılıklı, te be miyav, te be miyav. ( Kavukluyu kaptığı gibi havada döndürür, yere bırakır. Kavuklu dışarı doğru emeklerken yakalayıp içeri çeker, sarmayı vurur. )
K – Ah kardeşim manyak mısın bırak.
R – Sen alcadın ödülü he. Ben bırakır mıyım be yav.
K – Ne ödülü adam, haddimize mi düşmüş. Zihni Usta bile kaç yaşından sonra aldı. Hem ortada bir kavuk lafıdır dolaşıp duruyor ama bir bizim kafaya konmadı. Kim kaybetmiş ödülü de biz bulduk.
R – Davran be yav çok konuşma.
( Pişekâr İsmail Efendi gelir. )
P – Aman Hasan Efendi boş bırakmaya gelmiyorsun, hemen güreş tutuyorsun.
K – İsmail bu benim hobim oluyor. Boş kalınca hemen güreş tutarım, özel merakım. Manyak mısın İsmail, ben kaçamadım, o tuttu. Kurtar beni bu delinin elinden.
P – Ha gayret adamı eziyorsun.
K – Havada bir ağırlık var, üzerime de ağırlık çöktü. Neden acaba? İsmail kurtar senin gelin gidiyor. Eşhedü en la a...
P – Tamam dur! Hüsmen evladım, sen kazandın.
R – Aldım ödülü be yav!
P – Al şunu hadi doğru köyüne. ( Pişekâr para verir, Rumelili çıkar. ) Sana ne demeli.
K – Öldüm ben! Sen ne diyorsun.
P – Hâlâ giyinmedin mi? Görücüler haber göndermiş gelecekler. Sen nelerle uğraşıyorsun. Çabuk git giyin.
K – Şurada bir parça soluklanayım, dinleneyim sonra gider giyinirim.
P – Tamam oyalanma, habersiz yakalanmayalım. ( Pişekâr çıkar. Kavuklu kıyafetleri dağınık, ortalıkta bırakır. Bitkin bir halde tabureye gidip oturur. )
( Yahudi eskici sırtında torbasıyla şarkı söyleyerek gelir. “Balat kapısından girdim içeri” )
Y – Eskici geldi eskiler alıyorum eskici. ( Yerdeki elbiseleri görür. Onları takip ederek Kavuklunun yanına gider. Kıyafetlerini inceler. ) O şurada eski elbiseler var iyi, güzel! Şu şalvar, şu mintan, şu fistan iyi, güzel.
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla