Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12.06.09, 16:22   #3
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart

K – Salomon Efendi beğendi.
Y – Amanın elbiseler dile geldi.
K – Elbiseler değil Salomon Efendi, içinde ben varım.
Y – Yoksam sen içinde misin?
K – Salomon “ben ne adamlar gördüm üstünde elbise yok, ne elbiseler gördüm içinde adam yok” ama ben buradayım. Beğendin mi?
Y – Beğenmedim, neyini beğeneyim uğursuz bir herifsin.
K – Beni değil canım, elbiseleri.
Y – Beğendim. Ne istersin bunlara?
K – Satılık değil. Görmüyor musun üzerimde giyiyorum.
Y – Eskimiş bunlar. Eline para geçer, yenisini yaptırırsın.
K – O da doğru ya. Düğün bahanesiyle yeni kıyafetler yapılır. Şunları satıp kurtulayım. Ne verirsin bunlara?
Y – Hepsine bir yüzlük vereyim.
K – Mendil mi alıyorsun Salomon Efendi çık çık.
Y – Hepsine vereyim iki ellilik.
K – Az bu çık biraz.
Y – Hepsine vereyim helalinden dört yirmi beşlik.
K – Pazarlık nasıl yapılırmış görün. Kayserili misin mübarek! Çık biraz daha Salomon Efendi.
Y – Senin gül hatırın için son kez söylüyorum vereyim hepsine on tane onluk.
K – Anlaştık. ( Salomon parayı verir. ) Düğün sonrası gel al elbiseleri.
Y – Ne sonrası ben beklemem öyle.
K – Neyi beklemezsin?
Y – Anlaşma anlaşmadır efendi. Çıkar elbiselerimi.
K – Tamam anlaştık dedim ya, düğünden sonra gel.
Y – Ben anlamam kuzum. Çıkar elbiselerimi.
K – Salomon Efendi ne laf anlamaz adamsın. Düğünden sonra vereceğiz dedik ya!
Y – Yok öyle alışveriş. Şimdi saydım onlara on tane onluk.
K – Bak sinirleniyorum!
Y – Sen kime sinirleniyorsun uğursuz oğlu uğursuz!
K – Yeter! Şimdi görürsün gününü. ( Kavuklu kollarını sıvayıp ayağa kalkar. Yahudi yaygaraya başlar. )
Y – Amanın yetişin adam öldürüyorlar. Ümmeti Muhammet cankurtaran yok mu!
K – Ne oluyor yahu? Sen dur unutmadım seni. Bir tokat, bir tekme. ( Salomon uzaktan bağırır. )
Y – Amanın Müslümanlar yetişin.
K – Al bakalım bunuda.
Y – Ne vuruyorsun be kuzum ellerin kırılsın.
K – Ekler kenetler gene döverim. Al bunu da!
Y – Amanın kafam gözüm yetişin!
( Pişekâr İsmail Efendi koşarak gelir. )
P – Ne oluyor bu ne şamata, bu ne gürültü?
Y – Yetiş İsmail Efendi! İnsafsız beni dövüyor.
P – Ne yaptın Hasan Efendi. Salomon efendi ahbabımızdır, kan revan içinde bırakmışsın.
K – Dur o bir şey değil. Al şunu.
Y – Amanın kafam! Hiç insaf yok mu sende?
K – Gördün mü dayağı İsmail?
P – Hangi dayağı?
K – Olmayan dayağı canım.
P – Ben bir şey görmedim.
K – İyi ya işte. Yaygara yapıyor. Ortada dayak falan yok.
P – Aman Salomon Efendi korkuttun beni. Sesiniz arka mahalleden duyuluyor. Mesele nedir?
Y – Pazarlık yaptık, anlaştık. Elbiseleri isterim vermez. Düğünden sonra gel al diyor. Nereden bulacağım ben onu kuzum. Bir de insafsız dayaktan öldürecek beni.
P – Dayağı geçelim efendim.
Y – Haksız mıyım İsmail Efendi?
P – Haklısınız efendim.
K – Ne oluyor yahu! Okkanın altına mı gidiyorum?
P – Hasan Efendi, bu konuda Salomon Efendi haklı. Elbiselerini çıkart ver.
K – Aman İsmail ne yapıyorsun? Burada herkesin içinde çıplak mı bırakacaksın beni?
P – Nasıl olsa kılık değiştireceksin. Haydi bir an önce giyin hem kıyafetlerini yeni sahibine teslim ederiz hem de görücüler gelecek onlara hazırlanmış olursun.
K – İsmail kırk yıllık arkadaşını bir Yahudiye değiştin.
P – Hayır efendim haklıyı korudum.
K – Bırak yahu bir eskici parçasına hak verdin.
Y – Gördün mü İsmail Efendi “beni aşağıladı, işimle alay etti, kazancımı hor gördü, kötüledi. Neden yaptı bunları peki? Ben Yahudi’yim de ondan.”
K – İsmail ne dedi bu?
P – William Shakespeare, Venedik Taciri, Shylock, üçüncü perde birinci sahne.
K – Ha?
Y – “Yahudi’nin gözü yok mu? Yahudi’nin elleri yok mu; organları, boy posu, duyuları, duyguları, heyecanı yok mu? Aynı yiyecekle beslenmiyor mu, aynı silahla yaralanmıyor mu, aynı hastalıklara yakalanmıyor mu, aynı yollarla iyileşmiyor mu, aynı kışın ve yazın üşüyüp ısınmıyor mu? Farkı ne Müslüman insandan? Etimizi kesince bizimde kanımız akmaz mı? Gıdıklanınca gülmez miyiz? Zehirlenince ölmez miyiz? Peki ya bize haksızlık ederseniz öcümüzü almaz mıyız? Her şeyde size benzediğimize göre, bunda da benzeyeceğiz tabii.”
P – Aman Salomon Efendi alıngan olma. Hasan Efendi kızgınlığından öyle söyledi. Burası Shakespeare İngiltere’si değil, Türkiye! Burası adil bir ülke efendim. Burada dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir hoşgörü var. Burada Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Manav, Gürcü, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum kardeşlik içinde yaşamış ve yaşıyor bilmez misin. Bunu bozmaya çalışanlar olsa da bu gerçek elbette değişmez. Aramıza kimseler giremez.
Y – Sağ olasın İsmail Efendi kardeşim.
P – Haydi sen git ben elbiseleri sana getiririm.
Y – Yo madem dürüst davrandın, versin on bir tane onluk elbiseler onda kalsın.
K – İyi ama sen on tane onluk vermiştin.
Y – Sana geri satıyoruz, ticaret yapıyoruz.
K – Hay canıma minnet Salomon al paranı. Biz zararlı çıktık ama olsun.
Y – Ande ben gidiyorum Balata. ( Çıkar. )
K – Ayakların kokuyor kerata.
P – Hasan Efendi uğraşma etrafla. Görücüler haber bekliyorlar seni görmeye gelecekler. Hazırlanmamışsın hala. Çabuk git hanıma söyle seni giydirsin.
K – Bana hanımdan dayak yedireceksin.
P – Hanımın lafımı olur canım. Sen bir kükredin mi herkes tir tir titrer.
K – Öylemi olur?
P – Tabi efendim hatırlasana çocukken herkesi döverdin.
K – Aklımda yanlış kalmış ben hep dayak yerdim.
P – Hadi kuru gürültüye pabuç bırakma, sen kazak erkeksin gir içeri.
K – ( Kavuklu gidip kapıyı çalar. ) Tak tak tak!
KK- Kim o?
K – Aç ben geldim.
KK- Sen açsında biz tok muyuz sanki. Dur patlama geliyorum. Ne var ne istiyorsun? Elimi bulaşıktan çıkardım da geldim.
K – Hanım nasılsın?
KK- Kırk yıl sonra hatırımı sormak nereden icap etti?
K – Seninle önemli bir konu konuşacağım.
KK- Dinliyorum, söyle.
K – Hanım ben evleniyorum.
KK- Ay komşular yetişin kırk yıllık kocam üstüme kuma getiriyor! Ben senin için saçımı süpürge edeyim sen bana bunuda mı edecektin. Herif boyun posun devrilsin. Şimdi ben nerelere gideyim ne yapayım. (Karısı bağırırken Kavuklu ona laf anlatmaya çalışır. )
K – Canım, hayatım, tatlım, aşkım, balım...E yeter kes!
KK- Peki kocacım.
K – Evleniyorum ama kiminle evleniyorum bir sor.
KK- Kiminle evleniyorsun kocacım?
K – Tuzsuz Deli Bekir’le.
KK- Ay! Komşular yetişin kırk yıllık kocam hötöröf çıktı. Ben sana Mısır Çarşısından boşuna mı taşıdım o kuvvet macunlarını.
K – İsmail yetiş senin kazak yelek oldu.
P – Korkma ben burada duruyorum. Sen öyle gürültüye pabuç bırakma. Yine deminki gibi söyle, sözünden dönme.
K – Ben öyle masal dinlemem. Beni halayık gibi evin içinde çalıştır. Gün yok ışık yok. Ben koca isterim koca, laf dinlemem.
KK- Ey herif kendine gel. Yoksa kafanı gözünü patlatırım.
K – Herif kim ben kızmışım martta geçti ama yine kızmışım. Ben koca isterim.
KK- Herif kime kızdın. Kızdınsa dama çık.
K – Kime kızmış olduğumu ben de bilmiyorum. Galiba gelecek paralara hırslandım. Hem ben laf dinlemem koca isterim koca.
KK- Ay bayılacağım sen herif değil misin? ( Eline merdane alır. )
K – Dur yahu dur! Mesele çatallaştı. Biz gelin derken galiba paralanacağız. Ben bu işten vazgeçtim.
P – Canım öyle söz olur mu, iş kolaylaştı. Haydi sen yine gürültüyü bas ben buradayım.
K – Beni böyle gürültüyle mi korkutacaksın. Ben başkasını bilmem koca isterim koca.
KK- Eyvah herif çıldırmış a dostlar komşular hu...
K – Komşular geliyor. İş alevlendi
P – Haydi haydi lafından dönme.
K – Ben deli meli bilmem beni kocaya vermeli vesselam.
KK- Amanın komşular Habibe Molla, Rabia Dudu, Ebru Hanım, Nazlı Hanım hu! Bizim herif delirdi. Gelirken mahalle bekçisine de haber verin. Ah herif boyun posun devrilsin.
K – İsmail çabuk yetiş. Komşular geliyor.
P – ( Gelir. ) Canım bu gürültü ne Allah’ını severseniz.
KK- O buyurun İsmail Efendi. Canım bu herif çıldırdı. Ben koca isterim deyip duruyor.
P – Nasıl herif efendim o kız değil mi ya!
KK- Ay! Üstüme iyilik sağlık İsmail Efendi de aklını bozmuş. Şimdi yangın var diye bağıracağım.
K – Ah fitne kutusu. Zorla benim başımı derde sardı anlatsana yahu anlatsana!
P – Durun efendim telaş etmeyin. İşin doğrusunu ben size anlatayım. Ne Hasan Efendi çıldırdı ne de bendeniz. Hani şu arka mahallede meşhur Tuzsuz yok mu?
KK- Evet var ne olmuş.
P – İşte o evlenecek. Tuzsuzun kız kardeşini annesi, oğluna bir kız bulsun diye bana göndermiş. Böyle adama kim kız verir. Hem de efendim o gözü evde barkta bir adam değil. Kimin başını yakalım. Sonunda aklıma Hasan Efendiyi kadın kıyafetine koyup Tuzsuza bir
numara yapmak geldi. Hem bir kaç kuruş kazanırız hem de belki Tuzsuz bu hallerden vazgeçer. Bizde ecre girmiş kimsenin başını yakmamış oluruz dedim.
K – Yanan baş benim olduktan sonra ne fark eder değil mi ya.
KK- Aman İsmail Efendi bula bula bizim herifi mi buldun.
K – Neyim varmış benim. Aslan gibi adamım. Benden iyisini mi bulacaktı.
P – Efendim bunda bir şey yok. Bir fenalık olsa hiç ben araya girer miyim a canım...
KK- Aman bilmem İsmail Efendi. İşte siz işte o, ne yaparsanız yapınız başına bir felaket gelmesin de...
P – Merak etmeyin efendim. Yalnız bu hususta yardımınıza muhtacız.
KK- Elimden gelen bir şey ise hiç merak etmeyin.
P – Siz Hasan Efendiyi giydirin. Ben de gideyim onlara gelinin evi küçük olduğundan sizi kapının önünde bekleyecek diyeyim. Münasip değil mi efendim?
KK- Pek ala efendim pek güzel. ( Pişekâr çıkar. )
K – Rezil olduk aleme.
KK- Dur sen. Şimdi bir giydiririm sana, inan kimse tanıyamaz.
K – Oh lafı da giydirdi.
KK- Al şunu bağla beline.
K – Niye?
KK- İnce dursun. Kütük gibisin.
K – Sağ ol canım sen böyle iltifat et.
KK- Şunları da koyalım.
K – Amanın bunlar da ne?
KK- Greyfurt.
K – Onu anladık. Ufağı yok mu bunun, al bunları götür limon getir.
KK- Olur mu efendi böylesi makbul.
K – Desene başa gelen çekilir, çifte bela.
KK- Al şu feraceyi giy bakayım.
K – Ver.
KK- Ay herif ters giydin.
K – Şurada kadın olalı ne oldu ki ben acemisiyim.
KK- Şunu da giy hele. Tü maşallah! Seçkin nadide sultanlara benzedin.
K – Zaten bunlarla başka bir şeye benzesem şaşardım. Ne gülüyorsun komik mi şimdi bu? Biz burada sanat için giyiniyoruz.
KK- Herif şimdi yolda sana kısmette çıkar.
K – Ay kız gözün kör olmasın. Ben senin bildiğin kızlardan değilim. Saçmalama hanım saçmalama. Para kazanma uğruna neler yapıyoruz. Gir koluma İsmail bizi Küşteri meydanında bekleyecekti. Sağa sola bakma kafanı gözünü patlatırım. Kardeşim ne bakıyorsun şurada hanım hanımcık yürüyemeyecek miyiz? Karıştırdım karı koca diyecektim.
( Kavuklu ortaya gelirken Pişekâr meydana girer. Kavuklunun yanından tanımadan geçip gider; evinin kapısını çalar. )
P – Burada bir hanım var. Güzelce bir şeye benziyor. Kimlerden acaba.
K – Hay sersem herif beni tanıyamadı. ( Sözsüz oyun. )
P – Vay Hasan Efendi bu sen misin?
K – Evet benim. Konuşurken yüzüme bak.
P – Aman ne kadar güzel olmuşsun. Kıyafette pek yakışmış.
K – Maşallah de sonra nazarın değer.
P – Maşallah kırk bir buçuk kere maşallah!
K – Benimle konuşurken yüzüme bak İsmail. Gözlerin kaymasın.
P – Görücüler yolda geliyorlar Kartopu Hanım.
K – Kartopu Hanım kim?
P – Kim olacak sensin efendim.
K – Vay ben şimdiye kadar adımı bilmiyordum. Benim adım Kartopu öyle mi?
P – Evet efendim öyle.
K – Ben bu adı sevmedim.
P – Niye?
K – Sonunda top mop var.
P – Efendim bırak zevzekliği. Nur topu gibi, kartopu.
K – Niye, ben adımdan memnunum.
P – Hiç olur mu. Senin adın artık Kartopu Hanım. Çünkü ben onlara öyle söyledim.
K – Başka isim bulamadın mı.
P – Onu geç. Onlar gelince ne diyeceksin?
K – Buyurun hanımlar Çınaraltına, bir acı kahve içelim derim.
P – Sonra da benim yüreğime indirirsin, aman Hasan Efendi sakın ha.
K – Bunda sakınacak ne var sanki.
P – Şimdi Kartopu Hanım gibi sesini incelterek abu canım abu de bakayım.
K – Yaparım.
P – Haydi bakalım.
K – ( Kalın sesiyle ) Abu canım abu.
P – Aman efendim bu adeta kavun karpuz satar gibi oldu. Biraz incelt sesini.
K – Abu canım abu.
P – Biraz daha.
K – Abu canım abu.
P – Biraz daha.
K – Abu canım abu.
P – Biraz daha.
K – Pah! Greyfurtlarım patlayacaktı artık yeter.
P – Geliyorlar, haydi göreyim seni.
K – İsmail dur, bir yere gitme.
( Pişekâr çıkar. Görücüler önde Kayınvalide Hanım, onun arkasında Görümce, en arkada Arap Bacı olduğu halde “Şehnaz Sirto” eşliğinde gelirler.)
KV- A kızlar gelin ardım sıra gelin.
K – Gelin gelinde halimi görün.
KV- Gele gele geldik buracığa daha gönlünüz nereciğe.
G – Annecim siz önde kösemen koyun bizde arkada eli bağlı kuzu.
K – Bu hesaba göre bende burada çoban köpeği oluyorum.
KV- Kız yol bilmemekte ne fena şeydir. Daha gelinin evi uzak mı acaba!..
G – Annecim gelinin evi Hacı Hüsrevde bizi kapıda bekleyecekmiş.
B – Aman sizde Allah’ını severseniz, kocaya varacak kızın öyle kapının önünde görünmesine hiç iyi mana veremem.
K – Gündüz feneri daha şimdiden şom ağızlığa başladı.
KV- Kimi bulup da Kartopu Hanımın evini soracağız.
G – Annecim önünüzde biri duruyor.
KV- Baksana kız önümüzde bir şey duruyor.
G – Evet efendim önünüzde bir kız duruyor.
KV – Kız, burada bir kız duruyor. Bari gelinin evini bundan soralım. Pek de çıtır.
K – Hadi yeni geldi fırından akşam simidi! Çıtır simit çıtır!
KV- Simitçi evladım versene bize şuradan üç tane susamlı çıtır.
B – Ayol bunun neresi çıtır. Yirmisine kadar çıtır, yirmi beşine kadar kıtır, otuzundan sonra
bu peksimet olur vallahi. Bandır bandır ye.
K – Sen sus gece karanlığı.
B – Bak şu edepsize.
G – Anne bu simitçi değil.
KV- Kız bu simitçi değil. A kızım hu!!...
K – Ku ki ru kuu! Söyle hanımanne.
KV- Anlamadım evladım.
K – Abu canım abu.
KV- Biz Kartopu Hanımın evini arıyorduk. Biliyor musun çocuğum?
K – Tam üstüne bastın hanımanne kaldır ayağını.
KV- Anlamadım evladım. Yoksa aradığımız Kartopu Hanım siz misiniz?
K – Değilim ya haydi diyelim ki benim ne olacak.
KV- Yine anlamadım.
G – Ne yapacaksınız diyor?
KV- Oğlum için görüp bakacaktık.
K – Kömür gibi yakacak mıydınız. Elin fukaracığına yazık değil mi?
G – Çok kanı sıcak bir taze. Kardeşim ağabeyime alacağızda.
KV- Hayır kızım oğluma alacağım gelinim olacak.
K – Siz bu işten vazgeçin. O sorduğunuz kız gayet tembeldir.
KV- Oh pek güzel.
K – Yerinden kımıldamağa üşenir.
KV- Çok iyi, fevkalade.
K – Çirkindir.
KV- Aman ne güzel!
K – Ne desem boş galiba.
B – Senin nene lazım vükela biliyorsan söyle.
K – Sen karışma mehtapsız gece.
KV- Tam aradığımız kız.
G – Hiç şüphe yok ta kendisi. Ben çok beğendim tam ağabeyimin dengi.
K – Galiba ağabeyinle beraber arabaya koşacaklar. Abu canım abu.
G – Efendim aradığınız Kartopu Hanım benim diyor.
KV- Ah güzel evladım sizi gökte ararken yerde bulduk. Maşallah şu endam, şu boy pos, şu kara kaşlar, karagözler aynı benim gençliğim.
K – İyi bir göz doktoru tanıdığım var, herhalde gözlerin bozuk hanımanne.
KV- Tü tü maşallah! Kırk bir buçuk kere maşallah!
G – Tü maşallah!
B – Hak tu!
K – Birde kese atsaydınız. Tükürmeyin be. Suratım tükürük hokkasına döndü. Karının tükürüğü buraya suratıma kadar geldi.
B – Maşallah dil pabuç gibi.
K – Sen sus karanlık kadın.
B – A terbiyesiz.
KV- Uğraşmayın güzel kızımla. Kızım seni çok sevdim. Allah’ın emri peygamberin kavliyle seni oğlum Tuzsuza istiyorum.
K – Ben orasını bilmem. Siz gidin beni Pişekâr İsmail Efendiden isteyin.
KV- Olmaz, evladım iyisi mi biz gidip seni Pişekâr İsmail Efendiden isteyelim. Mahalleli gelsin hala hula heyle bu işi tamam edelim, seni gerdeğe katalım.
K – Hah pişmiş aşa su katın. Beni ateşlere atın.
G – Annecim yaktık abimin başını dil pabuç gibi, laf yetiştiriyor.
K – Kızım burası sahne. Maydanoz yetiştirecek halimiz yok ya burada, tabi laf yetiştireceğiz.
B – Sen gel bize gösteririm ben sana gününü.
K – Yürü torba kömürü.
( Görücüler çıkarlar. Pişekâr İsmail Efendi yanında Mahalleli olduğu halde meydana gelir. Diğer tipler, görücüler ve Tuzsuz onları takip eder. )
P – Buyurun efendim buyurun.
K – Bu da kim, nerden buldun?
P – Bizim bekçi Mustafa kahvede otuyordu, kaptım geldim.
K – İyi de bu adam dua bilmez.
P – Hişt! Hasan efendi idare et böyle olur bu oyunun duası.
M – Buraya bu iki güzide...bu iki insanın evlilik merasimi münasebeti gereği sebebi dolayısı yüzünden toplanmış bulunuyoruz..
K – (Tekme atar) Kısa kes!
M – Ah! Hay hay! Hep beraber hay hay diyelim.
H – Hay hay!
M – Şimdi değil kefallar duayla birlikte. Euzu bit tavşaniküm yahniküm zerde!
H – Hay hay!
M – Allahümme zükkaka zükkak!
H – Hay hay!
M – Allahümme abdal bekçi, abdal çolak!
H – Hay hay!
M – Allahümme kazlar, aklı fikri azlar!
H – Hay hay!
M – Bu duaya amin diyen kaz oğlu kazlar!
H – Hay hay!
M – Bu duaya amin diyen zevatı kiramı Dış kapıya mandal, Çatladı kapıya hamal, Kız Kulesine bakkal eyleye!
H – Hay hay!
M – Aksaray dan çıktım Fatih’e!
K – Ben senin ettiğin duaya.
P – Bırak Hasancım çaktırma, sen oynamana bak. Haydi çalsın sazlar.
( Hep birlikte oyun havasına eşlik edilir. Oyun arasında sırtına vurularak Tuzsuz gerdeğe sokulur. Sırtına hızlı vurulunca sinirlenen Tuzsuz narayı basar, ortalıkta titreyen Kavuklu dışında kimse kalmaz. )
T – Eyt! Teker teker, üçer beşer gelin. Gelin taze gelin.
K – Taze kalmadı.
T – Eyt! Anamı kesen ben!
K – Vay hayırlı evlat!
T – Babamı kesen yine ben!
K – Babasının oğlu canım, belli oluyor.
T – Kız kardeşimi lokma lokma doğrayan yine ben!
K – Zavallı kız pek de güzeldi.
T – Beyoğlu’nda gezerim hatunları süzerim. Kıroyum ama para bende.
K – Allah söyletiyor.
T – Var mı bana yan bakan?
K – Haddime mi düşmüş abi.
T – Hadi ben içtim sallanıyorum, sen ne diye sallanıyorsun.
K – Hava lodos oldu mu ben böyle sallanırım. Bunun suyuna gitmek lazım. ( Hareketlerini Tuzsuza uydurur. )
T – Aferin sevdim seni gelin hanım. Dik dur ciğerimi ye.
K – Ay alkol oranı fazla. Midem ağzıma geldi. ( Sözsüz oyun. )
T – Gelin nihayet yalnız kaldık. Artık sabrım kalmadı. Duvağını kaldır da mah cemalini bir göreyim.
K – Sen benim cemalimi zor görürsün.
T – Naz etme civanım aç yüzünü.
K – Eyvah artık kaçış yok. Açmam açamam.
T – Niye?
K – Yüz görümlüğü isterim.
T – O ne ya?
K – Adettendir bilmiyor musun kıro!
T – Eğ başını.
K – Allah! Ben demiştim bu adam beni keser diye. Gitti kelle...Eşhedü...
T – Gelirken katır boncuğu almıştım. Tak bakayım şunu boynuna.
K – Sen git de onu babanın boynuna tak.
T – Anlamadım gelin hanım.
K – Abu canım abu.
T – Aferin tok gözlüymüşsün. Aç bakayım yüzünü.
K – Burun görümlüğü isterim.
T – Eğ bakayım kafanı.
K – Bu sefer kesin gitti kelle.
T – Şu beşi bir yerdeyi takalım boynuna.
K – Oh cebellebe.
T – Aç bakayım yüzünü artık sabrım sınır ihlali yapıyor.
K – Kulak görümlüğü isterim.
T – Böyle saçmalık olur mu be! Aç yüzünü.
K – Sen istedin. ( Yüzünü açar. )
T – Vay bu ne?
K – Adam! Ayıldı şaşkaloz.
T – Hasan efendi bu sensin.
K – Tabi benim ya ne zannettin.
T – Ne demek oluyor şimdi bunlar?
K – Sen içip içip etrafı rahatsız ediyordun. Burnunun ucunu göremiyordun ki beni sana gelin
diye yutturdular naber!.. Gördün mü içkinin sana ettiğini.
T – Bundan sonra kadehi elime almayacağım.
K – Sen şişeden içersin.
T – Elimi sürmeyeceğim.
K – Damardan alırsın mereti. Güzel yemin et.
T – Tamam içkiyi bıraktım tövbe.
K – Hah yola gel.
T – Rezil oldum yedi mahalleye, Şeker mahalleye.
K – Bunu önceden düşünseydin.
T – Ayıp oluyor.
K – Hem ne öyle Beyoğlu’nda gezerim hatunları süzerim.
T – Akrabalar izliyor ayıp oluyor Hasan Efendi.
K – Ha ne demek kıroyum ama para bende.
T – Arkadaşlar var ayıp oluyor.
K – Hem sen delikanlılığın kurallarını biliyor musun? Bir, nefsi müdafaa haricinde kimseye silah çekmeyeceksin. İki, gazozuna bile kumar oynamayacaksın. Üç, kimsenin namusuna yan gözle bakmayacaksın. Hayda rinna, rinna rinna, rinanay! Birde senin gibi adamların...
T – Deşerim dedim!
K – Allah kaçanın anası ağlamaz. ( Greyfurtları Tuzsuza verip kaçar. )
T – Bu delikanlılığın kitabına sığar mı be. Aynalıya, Mir oğluna haber vereyim şu kitabın yeni baskısını tekrar gözden geçirelim. Ne kitap be yaz yaz bitmiyor. İçkiyi de bıraktık, şimdi efkarlandım iyi mi. Fena fikir değil hani, akşam arkadaşları toplayayım içkiyi bırakmamı beraber ıslatalım. ( Nara atarak çıkar. )
( Pişekâr İsmail Efendi gelir. )
P – Hasan Efendi gel Tuzsuz gitti.
K – Geliyorum, çamaşır değiştiriyorum
P – Gel ne gerek var oyun bitti.
K – Anlayan anlıyor, geliyorum. ( Gelir. ) Görecektin İsmail Tuzsuz beni karşısında bulunca bir ayıldı ki sorma. Sinirlenince bıçağa sarıldı. Greyfurtları eline verdiğim gibi yallah! Haydi şu söz verdiğin paraları görelim.
P – Düğün masraflarına harcadım.
K – Ne para yok mu?
P – Aldığın yüz görümlüğüne say.
K – Sorarım ben bunun hesabını.
P – Efendim oyunumuz burada sona erdi. Umarım hoşça vakit geçirmiş eğlenmişsinizdir. Memnuniyetinizi eşiniz, dostunuz ve komşularınızla paylaşın ki biz her zaman sizlerle beraber olalım. Efendim “oyuna gelmeyin tiyatroya” gelin. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse af ola!

Hasan Hüseyin KARABAĞ
ÜSKÜDAR 2001
__________________
TUALİM
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla