Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30.07.09, 00:34   #1
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart Amadeo Modigliani

Amadeo Modigliani

1884 İtalya’nın Livorno kentinde doğdu. Ailesi Sefardim Yahudisi idi.

1895 kışında¸ Modigliani, akciğer zarı enfeksiyonuna yakalandı.

1898 Tifo hastalığına yakalanması sonucu liseyi bırakmak zorunda kaldı. Guglielmo Micheli ile resmi sanat eğitimine başladı. Micheli, Macchiaioli’nin (Empresyonizm’in Italya’daki karşılığı) başı olan Giovanni Fattori’nin öğrencisiydi.

1901 İkinci kere vereme yakalandı ve Napoli, Capri ve Roma’da tedavi gördü.

1902 Floransa’da, Scuola Libera di Nudo’da (Çıplağın Serbest Okulu) Fattori’nin atölyesine girdi.

1903 Venedik’e gidip benzer bir akademiye kaydını yaptırdı. Orada, Fütürizm’in öncüleri olacak sanatçılardan ikisiyle tanıştı: Umberto Boccioni ve Ardengo Soffici. Daha da önemlisi, uyuşturucu ve içki alemine ilk girişini yaptı. Modigliani, bu üç şehirde, müzeleri gezme, antik sanatı ve Rönesans sanatını inceleme fırsatını yakaladı.

1906 Paris’e gitti, oradaki anti-semitizmin sonucu olarak, kendisi gibi Yahudi olan Soutine, Kisling, Lipchitz ve Max Jacob gibi sanatçılarla arkadaş oldu, ayrıca Maurice Utrillo, Jean Cocteau gibi, avangardın büyük isimleriyle tanıştı. Picasso’nun stüdyosuna ise hiç uğramadığı söylenir. İlk işleri, yeni başlayan Kübizm’e duyulan hafif bir ilgiyi gösterir fakat Steinlen, Lautrec ve Picasso'nun Mavi Dönemi ile yakınlıklar taşır ("Yahudi Kadın", 1908). Modigliani, aşırılıklarıyla çabucak ün yaptı ve takma ismini Dedo’dan Modi’ye çevirdi (bu, Fransızca’da lanetlenmiş anlamına gelen ‘maudit’ kelimesini çağrıştırıyordu.

1907 Grand Palais’deki, avangard sanata ayrılan Salon d’Automne’un (Sonbahar Salonu) sergisine katılıdı. Sergide, Matisse ve Dérain gibi, Fauves akımının sanatçıları baskındı. Yine de, dönemin en önemli sanat eleştirmeni ve yazar Apollinaire, Salon üzerine yaptığı değerlendirmede Modigliani’ye de yer verdi. Dr. Paul Alexandre adında bir koleksiyoncu, Modigliani’yi destekledi, onun resimlerini aldı, siparişler verdi ve onu, Paris’in yüksek sosyetesiyle tanıştırdı.

1908 “Yahudi Kadın”, “Çıplak”, “Çalışma”, “Idol” adlı resimleriyle Salon des Indépendants sergisine katıldı.

1909 Hasta ve yorgun olarak Livorno’ya çekildi. Döndüğünde, sanatçıların yeni semti olan Montparnasse’a taşındı ve yön değiştirip heykeltraş olmaya karar verdi. Ustası Brancusi’ydi ve işleri, onun, Salon des Indépendants’da ve önceki sene de, Modigliani’nin işleriyle aynı zamanda, Salon d’Automne’da gösterilen güçlü, idol gibi heykelleri kadar, Picasso, Matisse gibi sanatçılarda da açıkça görülen Afrika ve Okyanusya etkilerini yansıtıyordu. Bunlar, yassı ve geometrik biçimlere, oval, uzun suratlara ve stilize burun, ağız ve gözlere sahipti. Antik heykelin ve Afrika sanatının etkisi, bu stilizasyonda ve biçimlerin basitliğinde izlenebilir. Bu sanatlar, doğallık, sadelik, açıklıklarıyla, I. Dünya Savaşı’ndan önce, medeniyetin ilerleyişine yöneltilen eleştirilerde önemli bir rol oynuyordu. 19. yüzyılda, sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkan teknolojik ve maddeci dünya, hayatın gittikçe artan bir hıza ulaşması, Einstein’ın 1905’te görecelik kuramını yayınlaması ve bunun yol açtığı güvensizlik ve belirsizlik duygusu, sanatçıların ilgisinin, içgüdü tarafından biçimlenen bu Avrupa-dışı veya erken-Avrupa sanatlarına yönelmesine yol açmıştır.

1914 I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla Paris’teki inşaat durdu ve Modigliani, heykelleri için çalabileceği taş bulamaz hale geldi. Portre ressamlığında uzmanlaştı ve hayatının gei kalan kısmını özellikle portrelere adadı. Bu resimlerdeki stilizasyon, çizgisellik ve sadeleştirme, heykeltraşlık döneminin etkilerini yansıtıyordu. Antik dönemden aldığı karyatid biçimini, köşeli figürlerini değişik bakışı açılarından çizen kübist sanatçıların aksine, ince, dolambaçlı çizgiler, akıcı konturlarla betimledi ve iki boyutlu olanı vurguladı. Genç sanat taciri Paul Guillaume ile çalıştı. Guillaume, henüz pek tanınmayan, Goncharova, de Chirico, Picabia gibi sanatçıların işlerini sergiliyordu. Modigliani, Londra’daki Whitechapel Gallery’de, “20. Yüzyıl Sanatı” adlı sergiye katıldı. Savaşın ilk yıllarında, İngiliz gazeteci Béatrice Hastings’le ilişkisi oldu. Fakat ikisi de çok içiyor ve kavga ediyorlardı. Bir keresinde Béatrice’i pencereden attı.

1916 Ressam Lejeune’ün atölyesindeki bir sergiye katıldı ve orada tanıştığı Polonyalı bir şair olan Leopold Zborovski’den destek gördü. Béatrice Hastings’den ayrıldıktan sonra Zborovski’nin dairesinde çalışmaya başladı. Bu dönemin, kübizmden etkilenen portreleri, katı bir kompozisyona, kesin çizgilere ve geometrik stilizasyona sahiptir. Modigliani’nin Paris’teki avangard çevreye girişinde etkili olan Jacques Lipchitz, Jean Cocteau, Picasso, Max Jacob, Chaim Soutine, Henri Laurens gibi sanatçıların portreleri bu döneme rastlar. Bu dönemde, kadın çıplaklar daha sıklaşmış; kadın vücudunun hatları ritmik melodiler haline gelmiştir (Uzanan Çıplak, 1917).

1917 Modigliani, bir süredir, Académie Colarossi’de çizim çalışmaktaydı ve burada, o sırada 19 yaşında olan Jeanne Hébuterne ile tanıştı. Birlikte yaşamaya başladılar. Jeanne’la itişip kakışmaları ve onu sokakta sürükleyecek, çekiştirip, Luxembourg Bahçeleri’nin demirlerine çarpacak kadar haşin davranışları, Montmartre’da, Beatrice ile ettiği kavgalardan daha meşhur oldu. Arkadaşı Zborowski’nin cesaretlendirmesiyle, Modigliani, Paris’teki Berthe Weill Gallery’de ilk sergisini açtı. 32 resim ve çizimden oluşan bir koleksiyon sergilendi ve sadece birkaç çizim alıcı buldu. Sergi, “uygunsuzluk” nedeniyle, açıldığı gün kapandı.

1918 Paris’teki şartlar o kadar kötüleşmişti ki, Zborowski, Güney Fransa’ya taşınmaya karar verdi. Şimdi, Modigliani’nin yanında, Soutine, Kisling ve Japon sanatçı Foujita’nın resimlerini sergiliyordu. Modigliani de, hem mali nedenlerden hem de kötüleşen sağlığından dolayı Nice’e yerleşti; aileyi Zborowski destekliyordu. Fakat Akdeniz iklimi ve manzarası ona çekici gelmiyordu. Yerel dükkan sahipleri ve onların çocuklarının portrelerini yapıyordu.

Jeanne hamile kaldı ve az süre sonra ayrıldılar. Bebekleri doğmadan tekrar biraraya geldiler. Modigliani, çocuğu Jeanne Modigliani’yi kayda geçirmek için giderken yolda sarhoş oldu ve çocuk resmen babasız kaldı. Daha sonra sanatçının İtalya’daki ailesi tarafından evlat edinildi.

1919 Sevdiği tek çevre olan Paris’e döndü. Tekrar hamile olan Jeanne ise şimdilik arkada kalmıştı. Modigliani, onunla evleneceğine söz veren bir belge imzaladı. Zborowski'nin çabaları sayesinde, Modigliani'nin resimleri iyi fiyata alıcı buluyordu.

Osbert Sitwell’in yardımıyla, Zborowski, Londra’daki Mansart Gallery’de, bir Fransız sanatı sergisi açtı. Sergi başarılı oldu ve en yüksek fiyata ulaşanlardan biri de Modigliani’nin işlerinden biri oldu. İşleri, ayrıca Londra’daki Hill Gallery’de ve Paris’teki Sonbahar Salonu’nda da sergilendi. Modigliani ve Jeanne, Grande Chaumière Sokağı’nda, bir zamanlar Gaugin’in oturduğu dairenin bir üstündeki ilk gerçek evlerine taşındılar. Fakat Modigliani’nin sağlığı gittikçe bozuluyor, alkol komaları sıklaşıyodu. 1920 Yeni yılı iyi durumda kutladı, fakat 15 gün sonra böbrek sancılarıyla yatağa düştü. Birkaç gün sonra, yine bir ressam olan alt kalttaki komşusu Ortiz de Zarate onu ziyarete geldi. Modigliani’yi çılgın bir halde, şiddetli bir başağrısından şikayet ederken buldu. Yatağı, boş şişelerle ve yarı açık, yağları örtüye damlayan sardalya kutularıyla doluydu. Yanında, 9 aylık hamile olan Jeanne oturuyordu. Ortiz de Zarate hemen bir doktor çağırdı. Doktor, durumun ümitsiz olduğunu, Modigliani’nin veremli menenjit olduğunu söyledi. Modigliani, bilincine tekrar kavuşamayarak 24 Temmuz’da öldü. Bütün Montmartre’ın katıldığı muazzam bir cenaze töreni yapıldı. Anne babasının evine götürülen Jeanne ise, Modigliani’nin ölümünden iki gün sonra, kendini beşinci kat penceresinden attı ve hem kendini hem de henüz doğmamış çocuğunu öldürdü.


Hacimsel etkiye önem vermeyen Modigliani, resimlerini renk düzlemlerinden oluşturmuş ve onlara, ikonalara has bir ifade kazandırmıştır. 14. yüzyıl İtalyan ressamlarının, bu dünyadan öte bir gerçekliği yansıtmasına benzer bir kopukluk ve dış gerçeklik ötesi bir deneyimi ifade etme arayışı ile, bazı resimlerinde karakteristik siyah konturu da terketmiş, renklerin hissettirdiği duygular, vücutların kıvranışları ve yüzlerdeki dalgın ifadeye odaklanmıştır. Onun sonsuzluğa bakan figürleri, onlarla aziz betimlemeleri arasındaki bağı kurar ve onları öte bir dünyaya ait kılar.
__________________
TUALİM
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla