Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23.09.09, 19:00   #2
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart




Aynı eserden seçtiğimiz bir diğer minyatürde, yazar Şükri’nin ifadesiyle pek çok zorluktan sonra İskederiye limanına ulaşan Osmanlı donanması (y.254a) tasvir edilmiştir. Gümüş rengi ve ince fırça darbeleriyle işlenerek, balıkları ve dalgalarıyla resmedilmiş denizde Osmanlı donanması içlerinde birer, ikişer ve üçer figürün yer aldığı üç kadırga ile temsil edilmiştir. Limanı kuşatan surlar üzerinde Osmanlı bayrakları yer almaktadır. Surlara açılan kapı önünde ise Mısır’ın fethini gerçekleştiren Yavuz Sultan Selim tasvir edilmiştir. Ayrıca, burçların gerisinde Osmanlı askerinin başları seçilir.

Osmanlı Sarayında 15. yüzyıldan itibaren Firdevsî Şehnâmesi’ne duyulan ilgi, 16. yüzyılda Osmanlı sultanlarının tarihlerini Firdevsî Şehnâmesi vezniyle ve Fars dilini iyi bilen bir şaire yazdırmalarıyla sonuçlanmıştır. Bu durum, Kanunî döneminde resmî karakter kazanan şehnâmecilik görevinin oluşmasına yol açmış ve şehnâmeci tarafından yazılan Osmanlı tarihleri, dönemin yetenekli nakkaşları tarafından resimlendirilmiştir.





16. yüzyılın ortalarında Kanunî tarafından Saray şehnâmecisi olarak atanan Arifî mahlaslı Fethullah Arif Çelebi’nin yazdığı beş ciltlik Şehnâme-i Âli Osman adlı eserin Osmannâme adını taşıyan dördüncü cildinde (İtalya, özel koleksiyon) ilginç bir tasvir vardır. Eserde Osman Gazi’den Yıldırım Bayezid’e kadar hüküm sürmüş padişahların saltanat yıllarının önemli olayları anlatılır. Osmanlıların Aydos Kalesi’ni alışlarını gösteren bu minyatürde (y.70b), kaleye tırmanan kişi Gazi Abdurrahman’dır. Aydos Kalesi’nin alınışının Neşrî Tarihinde de nakledilen hikâyesine göre, Aydos tekvurunun sevimli kızı bir gece düşünde çukura düştüğünü ve kendisini buradan güzel yüzlü bir gencin kurtardığını görerek uyanır. Rüyasında gördüğü gencin hayali gözünün önünden gitmez. Birgün hisarın civarına Türkler gelir, kız burçtan aşağı bakınca aralarında düşünde gördüğü Abdurrahman’ı tanır, derhal Rumca bir mektup yazar ve bunu taşa bağlayıp burçtan aşağıya atar. Mektup Gazi Abdurrahman’ın önüne düşer. O da bu mektubu Rumca bilen birine okutur. Mektupta tekvurun kızı, kaleyi kendilerine alıvereceğini yazmıştır. Vaat edilen vakit gelince Gazi Abdurrahman birkaç güvenilir adamıyla gece yarısı kaleye gider. Onu bekleyen kız aşağıya kement sarkıtarak Abdurrahman’ı yukarı çeker. Böylelikle Türkler Aydos Kalesi’ni ele geçirirler. Yavuz Sultan Selim’in Tebriz’i aldıktan sonra İstanbul’a getirdiği Heratlı nakkaşların üslubuyla yapılmış olan bu minyatürde, tekvurun kızının burçtan aşağıya sarkıttığı saçına tırmanarak yukarı çıkan Gazi Abdurrahman ve kalenin dışında bekleyen adamları tasvir edilmiştir. Heratlı nakkaşların Tebriz üzerinden İstanbul’a taşıdıkları bu tasvir üslubunda, figürler ince, uzun, naif görünümlüdür. Uçları kıvrılarak uzayan serviler, dalları sağa, sola uzamış, kimi zaman servilere dolanmış bol çiçekli ağaçlar, bir taş etrafında kümelenmiş yaprak ve çiçekler bu tasvir üslubunun kalıplaşmış doğa özellikleridir.


.

Bu olayı tasvir etmeye çalışan nakkaş, Firdevsî Şehnâmeleri nüshalarında resimlenen ünlü kahraman Rüstem’in annesi Rudabe ve babası Zal’in buluşması konusunun tasvir kalıbını kullanmış ve tekvurun kızını kaleden kement yerine saçını sarkıtır durumda resmetmiştir. Seçilen bu örnek, Osmanlı nakkaşlarınca 1545 civarında aynı üslubun sade bir yorumuyla resimlenmiş olan Şerif’e ait Tercüme-i Şehnâme’dedir (TSMK, H.1520, y.48b).

Arifî’nin yazdığı Şehnâme-i Âli Osman’ın, Süleymannâme adını taşıyan beşinci cildinde (TSMK, H.1517) Kanunî döneminin 1520-58 yılları arasında yaşanan önemli olayları konu edilmiştir. Bu eserde bizzat Kanunî’nin komuta ettiği doğuya ve batıya yapılan seferlerin önemli savaşları ve kuşatmaları, adı bilinmeyen beş ayrı nakkaş tarafından tasvir edilmiştir. Eseri resimlendiren nakkaşlardan özellikle ikisinin, konumuz olan savaş ve kuşatma sahnelerini farklı kişisel yorumlarıyla yansıttıkları görülür. Bunlar arasındaki ilk önemli tasvir 25 Ağustos 1521’de yapılan Belgrat’ın kuşatılmasını (y.108b-109a) konu alır. Kent kuşatma sonucunda 29 Ağustos 1521’de düşmüştür. Çift sayfa halinde kurgulanmış olan bu minyatürde, soldaki sayfada padişahın Belgrat dışında kurulmuş olan otağ-ı hümayunu görülür. Karşı sayfada ise, askerler ve papazlarla dolu kuşatma altındaki şehir, kuleleri ve kiliseleriyle birlikte seçilmektedir. Kompozisyonun her iki yarısını ön plânda akmakta olan Tuna nehri birbirine bağlar. Kanunî sefer tahtına oturmuş, ellerini ceplerine sokmuş halde heyecanla kuşatmanın seyrini izlemektedir. Nehrin kıyısındaysa ellerini önlerinde kavuşturmuş halde duran üç vezir, solda üç içoğlanı, tahtın gerisinde altı Hasodalı ağa ve ordugâhın içerisinde bazı görevliler kuşatmayı seyrederler. Bu çift sayfaya yayılan kompozisyon, farklı kişisel üsluplarıyla eserin resimlenmesinde görev aldığı belirlenmiş adı bilinmeyen beş nakkaştan en yeteneklisinin elinden çıkmıştır.
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla