Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04.11.09, 03:32   #1
Kullanıcı Profili
Renklerin Dansı
S.Moderators
 
Renklerin Dansı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetRenklerin Dansı
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
Standart TEHZİP (Türk süsleme sanatı)

Tezhip - Tezhip Sanatı

TEHZİP (Türk süsleme sanatı)




"Tezhip, arapça zehep (altın) sözcüğünden türemiştir, tam karşılığı altınlama-yaldızlamadır.
Türk tezhip sanatını, altın kullanarak yapılan kitap süsleme sanatı diye tanımlayabiliriz.

Tezhip, yalnız altın yaldızla yapılan işleri ifade etmez, altının yanı sıra boya da kullanılarak, sadece kitaplara değil, hat levhalarına, fermanlara, hatta ahşap ve deri üzerine geleneksel motiflerimizin uygulandığı tezyinattır.
Tezhip yapan kişilere müzehhip veya müzehhibe denir."

Ancak tezhip sanatının kökeni Uygur Türkleri'ne kadar dayanır. Bay Sungur devrinde Türk ve İran ustalarının eserleri "Herat Ekolü"nü doğurmuştur. Bu Ekol 15. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın başlarına kadar sürer. Bu dönemlerde Baba Nakkaş başta olmak üzere, Saray Nakkaşhanesi'nde yetişen pek çok sanatçı Türk Tezhip Sanatı'nın şaheserlerini ortaya çıkarmışlardır.
Özellikle Osmanlı döneminde saray bürokrasisinde yerini alan tezhip sanatı, ferman, berat gibi resmi evrakların süslemesinde de kullanılmaya başlanmış, böylece gelişiminin arkasına Osmanlı Sarayı'nı alarak en parlak devrini yaşamıştır. Kur'an-ı Kerim'in ilk ve son sayfaları (Serlevha ve zahriye), divanlar gibi el yazması kıymetli kitaplar, levhalar, fermanlar, nağmeler ve beratlar gibi çeşitli eserlerin tezhiplenmesi bir gelenek halini almıştır. Kanuni Sultan Süleyman Devri (1520-1566) tezhip sanatının en parlak dönemlerindendir. Tezhip çalışmalarında, özellikle zahriye, serlevha, sure başları ve hatime sahifelerinde zengin bir işçilik ön plana çıkar. Altının çokça kullanıldığı bu dönemin karakteristik rengi laciverttir.
Zahriye sayfalarında dörtgen, altıgen ve sekizgen formlar göze çarpmaktadır. İşçilik artmış, bordür çeşitliliği fazlalaşmış, özellikle tığlar oldukça zengin bir çeşitliliğe ulaşmıştır. Sazyolu üslubunun ortaya çıkışı da bu döneme rastlamaktadır. Bunu Nakkaşhane'de çalışan doğulu nakkaşlara bağlayanlar çoğunluktadır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü nakkaşları arasında, Şah Kulu ve Kara Memi sayılabilir. 1520-1526 yılları arasında çalışmalar yapan Şah Kulu, Osmanlı sanatında kitap bezemeleri, kumaş, çini ve mücevher gibi alanlara yayılan özgün saz üslubunun yaratıcısıdır. Onun öğrencilerinden olan Kara Memi ise, Osmanlı süsleme sanatının en önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilir. Aslında müzehhib olan Kara Memi, özellikle kitap süslemesinde klasik kuralları esneten ve o güne kadar görülmemiş bir üslubun yaratıcısı olmuştur.
Bu dönemde kullanılan renkler ise altın ve lacivertin uyumu ile birlikte turuncu, yeşil, vişne çürüğü, pembe, sarı, eflatun, siyah ve bu renklerin çeşitli tonlarıdır. Çiçek motiflerinde hemen hemen tüm renklere yer verildiği görülür. Genellikle gül, lale, süsen, nergis, sümbül, haseki küpesi, zerrin ve kır çiçekleri kullanılmıştır.

17. yüzyılda tezhip sanatı, 16. Yüzyılın birikimlerini korumuş ancak üzerine bir şey eklememiştir. Bir anlamda durgunluk dönemi olarak da düşünülebilir. Sadece altın kullanımının biraz arttığı görülür. Osmanlı tezhip sanatı bu dönemden sonra her alanda başlayan Batılılaşma akımları etkisinde bir değişim sürecine girmiştir.

18. yüzyılda III. Ahmed Devri süresince Batılılaşma akımlarının etkisi daha net hissedilmeye başlamıştır. Fransız Rokoko akımı 1721'den sonra Osmanlı sanatlarını etkisi altına almıştır. Neredeyse tüm sanat dallarını etkileyen bu akımdan tezhip de nasibini almıştır. Bu dönemde Avrupa Barok üslubuna Türk sanatının unsurlarının katılmasıyla oldukça zevkli eszerler verilmiştir. Bazı sanat öğreticilerimiz bu dönem sanatına “Türk Baroğu” adını vermekte bir sakınca görmemektedirler.

III. Ahmed döneminde başlayan değişim yaygınlaşıp 19. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Yüzyıl sonuna kadar devam eden süreçle klasik tezhip üslubu oldukça değişmiş ve barok unsurları olan iri çiçekler, buketler, vazo, saksı veya sepet içinde buketler, kurdela ile bağlanmış çiçekler bolca kullanılmıştır.
Ülkemizde, tezhip sanatının öğretildiği ilk eğitim kurumu, 1914'de "Medresetül Hattatin" adı ile açılmıştır. İstanbul’da, Cağaloğlu’nda İran Konsolosluğu binasının arkasındaki yokuşun başında yer alan Sübyan Mektebi binasında eğitime başlayan okulun ilk müdürü hattat Arif Bey’dir. Hat, tezhib, halı, cilt, ebru ve ahar gibi geleneksel sanatların yaşamasını sağlamak üzere kurulan okul, harf devrimine kadar, önce “Medreset-ül Hattatin” sonraki adıyla “Hattat Mektebi” ve sonunda “Şark Tezyini Sanatlar Mektebi” adları altında eğitim vermiştir. 1936 yılında, Osman Hamdi Bey’in kurmuş olduğu "Güzel Sanatlar Akademisi’ne" (Sanayi-i Nefîse Mekteb-iI Âlî’si) bağlanmıştır.

Şark Tezyini Sanatlar Mektebi Hocaları; 1933 yılında, Sümerbank Sanayi Dairesi başkanlarından olan Reşat Eğriboz'un teşvikiyle Ankara'da bir sergi açmışlardır. 2 kasım 1933 günü sergiyi gezen Atatürk eserlerden oldukça etkilenerek, bu alanda öğrenci yetiştirilmek üzere gereken düzenlemelerin geliştirilerek yapılması talimatını verir. Okulun “Akademi”ye bağlanması, bu olay üzerine Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'ın talimatı ile olmuştur.
Bu sırada kadrosunda bulunan öğretim elemanları şunlardır: Yazı Hocası Kamil Akdik (Reis-ül Hattatin), Yazı Hocası İsmail Hakkı Altunbezer (Tuğrakeş), Hakkak İsmail Yümni Sanver, Sedefkar Vasıf Hoca, Müzehhib Bahaeddin Tokatlıoğlu, Mücellid Necmeddin Okyay, Müzehhib Yusuf Çapanoğlu. Bu kadroya Hattat Rakım Unan sonradan katılmıştır. Bu öğretim görevlilerinden oluşan Bölüm Öğretmenler Kurulu, ilk toplantısını Akademi Müdürü Burhan Toprak'ın başkanlığında 20 temmuz1936 tarihinde yapmış ve 1936-1937 öğretim yılı başında eğitime başlanmıştır.
Günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Geleneksel Türk El Sanatları Bölümlerinde tezyini sanatlar eğitimi devam etmektedir.


2. kaynak;



Geleneksel süsleme sanatlarımızın çok yaygın bir kolu olan tezhib Arapça'da altınlama anlamına gelen bir süsleme tekniğidir.

En erken örneklerini yazma kitap sanatındaki Kur'an, dua, bilim ve edebi kitaplarda görmek mümkündür. Türk tezhib sanatçısının yüzyıllar içersinde farklı usluplarda geliştirdiği en mükemmel tezhibleri dini kitaplar için yaptığı kuşkusuz bilinen bir gerçektir. Çalışmalarını ve gelişmelerini devlet himayesinde saraya bağlı nakışhanelerde sürdüren bu sanatkarlar Müzehhip adı altında anılırlar.
Tezhib sanatının vazgeçilmez malzemesi olan altın uzun bir ameliyeden sonra varak (ince levha) halde müzehhipin eline ezilmek üzere gelir. Zamki arabi ile ezilen altın su ile ipekten süzülür, din-lendirilir. Daha sonra kurutularak toz haline gelir. Tatbik edilecek alanlara jelatinli su ile sürüldükten sonra akik taşından yapılmış mühre ile parlatılır. 12. ve 13. yüzyıllarda parlak olarak tatbik edilen altın daha sonraki yüzyıllarda değişik renklerde (yeşil, kırmızı, beyaz) imal edilmiş, bazen mat olarak da tatbik edilmiştir. Altının yanı sıra kullanılan renkli boyaların en ağırlıkta olana koyu mavidir. Çeşitli tonlarda tatbik edilen lacivert lahor çividi, lapis gibi adlarda toprak kökenlı olup arap zamkı ile halledilir. Esas iki ana rengin haricindeki ara renkler kırmızı, yeşil tonlarda kısmen zemin rengi olarak kullanılmıştır. Çiçek motiflerinin renklenmesi de bütün ana renkler ve tonları açıktan koyuya giden kademeli bir biçimde boyanır. Bir yazma eserde tezhiblenen bölümler iç kapak anlamında olan ve kitabın adı, müellifi bazen de kimin için yapıldığını belirten temellük kitabesinin bulunduğu zahriye; sanatçının bütün hünerini gösterdiği ser levha yada boş sayfalar, hattatın isminin konulması nedeniyle ketebe sayfası yada hatime son sayfalar; başlık yada mihrabiye diye adlandırılan Kur'an'da sure, diğer yazmalarda konu başlar; cümle ve ayetleri birbirinden ayırmak için konan nokta yada duraklar; sayfa kenarlarında görülen ve konuyla ilgili açıklamayı içeren gül süslemeleri olup bunlar secde, hizip, cüz ve aşır gülleridir, Tezhib tasarımlarında kullanılan motifler doğadaki bitki ve hayvan biçimlerinin stilizasyonudur. Bitkisel kökenli olan çiçeklere verilen isim Hatayi grubu altında toplanan çoğunlukla hayal mahsulü olan kompozit bir türdür. Hayvansal biçimlerin üsluplaşmasından meydana gelen diğer motif türü ise Rumi adı altında günümüze gelmiştir. Kelime anlamı Anadolulu olan Rumi 12. ve 13. yüzyıllarda mimari süsleme v tezhib sanatında en çok kullanılan motiftir.
Özellikle Selçuklu mimarisinde karakteristik hayvan figürleri ile birlikte tasarlanmış birçok anıtlarda görülür.14. yüzyıldan itibaren hayvansal biçimini kaybeder. 15. ve 16. yüzyıllarda Timuri Safavi ve Osmanlılarda çok çeşitlilik arz eden kompozit biçimdedirler.
12. v 13. yüzyıllarda yapılan tezhiblerdeki tasarımlar Rumi motifi ağırlıklı asimetrik düzendedir. Kısmen Hatayi motifinin de yer aldığı kompozisyonlar çok sade bir biçim ihtiva eder. Bu yüzyılın sevilen başka bir mol türü ise kenar pervazlarda kullanılan zencerektir. XII. yüzyılda kitap sanatına artan yoğun ilgi Konya tezhibinin gelişmesine sebep olmuştur. XIV. yüzyılda kitap sanatının koruyuculuğunda Karamanoğulları ve Germiyan beyleri yapmışlardır.Türk müzehhipleri XV. yy. başlarında etkinliklerini Osmanlı Sultanlarının Koruyuculuğunda Bursa'da sürdürür. Yapılan tasarımlar fevkalade incelmiş Rumi ve Hatayi motifleri çok zengin bir biçimde izlenir. Kompozisyonun gelişme gösterdiği bu yüzyılda Doğu okullarının etkileri (Bağdat, Tebriz,Herat) hissedilir. Kompozisyonda simetri hakimiyeti gözü yormayan karakterli ve sistemlı bir şekilde ekolleşmektedir.

Kompozisyon şemalarının tamamen geometri kaidelere bağlı hat sanatında tamamen geometri kaidelere bağlı hat sanatında olduğu gibi belirli ölçüler dahilinde gelişme gösterdiği izlenir.Hazırlanan tasarımlarda Rumi ve Hatayı motifi ferdi veya karma olarak devrin karakteristik özelliklerini taşır.
Kompozisyon şemalarının tamamen geometri kaidelere bağlı hat sanatında tamamen geometri kaidelere bağlı hat sanatında olduğu gibi belirli ölçüler dahilinde gelişme gösterdiği izlenir.Hazırlanan tasarımlarda Rumi ve Hatayı motifi ferdi veya karma olarak devrin karakteristik özelliklerini taşır.
Bu dönem içinde Türk süsleme repertuarına bulut motifleri de girmiş 16. yy. ve sonrasında hemen hemen bütün kompozisyonlarda sevilerek kullanılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde 1514-15 yıllarında Tebriz'in alınmasından sonra İstanbul'a gelen Tebriz ve Herat'lı sanatçılarla Osmanlı süsleme sanatları yeni bir çehre kazanır. Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatının ilk yıllarından itibaren bütün süsleme üsluplarındaki yenilikler dikkati çeker. Bu devre içinde Saz üsluplarındaki yenilikler dikkati çeker. Bu devre içinde Saz üslubunun yaratıcısı Şahkulu saray baş nakkaşıdır.

XVII. yy. boyunca Türk tezhibinin ustaca olanları genellikle dua kitaplarında yer alır. Tasarım ve düzenleme XVII. yy ortalarına kadar kısmen geleneği korumuştur.
Türk tezhibinin en müstesna örneklerinden biri de Karahisari Kur'anındaki desenlerdir. Üslup teknik ve çeşitlilik açısından Osmanlı süsleme sanatının bir repertuarı sayılan bu Kur'andaki tezhibler akıl almaz bir incelikle Karamemi nakışhanesinin mahsulüdür. Yalnız koltuk desenleri birbirinden farklı 100 deseni ihtiva eder. Farklı renkler ve üsluplarla 600 değişik renk çeşidi ile tezhiblenmiştir.

Bu yüzyıl sonunda Türk tezhibi giderek inceliğini yitirdiğini ve klasik motiflerin özelliğini yavaş yavaş kaybettiğini izleriz. Batı sanat etkisinin kuvvetle hissedildiği 18. yy. da klasik süslemeyle Barok, Rokoko motiflerinin bir arada kullanıldığı tarz dikkat çeker.Dönemin en büyük müzehhibi lake ustası Ali Üsküdar'i dir. Bu sanatçının tüm eserlerinde eski ve yeni akımın en güzel şekilde bağdaştığı örnekleri görmemiz mümkündür.18. yy. sonuna doğru tezhibte Türk rokokosu adı verilen bir bezeme üslubu yaygınlaşır.
Özellikle naturalist çiçek buketlerinden oluşan bu teknik kendini 19.yy. sonuna kadar devam ettirmiştir. 19.yy. sonuna doğru klasik motiflerin yeniden ele alınmasına çalışılmış ve Türk tezhibinde Neo klasik üslup ortaya çıkmışsa da Osmanlı bezeme sanatının en zayıf üslubu olarak kabul edilir. Başından beri Tezhibin yazma kitap sanatlarındaki seyrini inceledik. Tezhibin tatbik edildiği birçok alanlardan biri de murakka yazı levhaları üzerine yapılan bezeme çeşitleridir.
Yaşadığımız yüzyılda levha tarzında gelişimini sürdüren Türk tezhibi, günümüz koşullarına uygun bır sanat ihtiyacına cevap verir.
__________________
TUALİM.NET
Renklerin Dansı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla