Tualim.net

Tualim.net (http://www.tualim.net/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Akgün Akova Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/2212-akgun-akova-siirleri.html)

Renklerin Dansı 15.08.10 02:50

Akgün Akova Şiirleri
 
Ağzında Girit Yasemini

senin ülkende cüceler vardı
boyları hüzünden kısalan
donmuş gözyaşları
kurumuş otlar
ve adını anımsamadığım
bir sürü hüzünlü şey vardı
bilgisayarlara bile
hüzün programlanmıştı be
babanın bir beyin cerrahının
tamir çantası olduğu söylentisine gelince
bence kuru iftira
ama yukarılık kompleksini
kimden kaptığı bilinmiyor
annense bir şişenin içinde
batık gemileri bekleyip durmuş yıllarca
kiralık kardanadamlarla çıkmış
küf rengi yolculuklara
ve kadınlar hamamında
ayyaş bir ayı gibi bayıldığı gün
seni doğurmuş hiç yokken sen hesapta
a benim caretta carettam *
a benim yürek vuruğum
buna da şükür
çünkü
bir yılkı atı gibi
bırakmışlar seni çocuk çocuk
suluboya çıkmaz sokakta
keyiflerine bakmışlar
gelsin eğlence gitsin ça ça ça
sen küçücükmüşsün
insanlara bakmışsın bakmışsın
her yan sönük yıldızlar ormanı
bir şeyleri sevmek istemişsin alışırken dünyaya
dişlerini göstermişler
kırmışlar termometreni
insan insanın kurduymuş bre
kesekağıdına sarmışlar seni
narbülbülün kafese ayçiçeğin çöplüğe
bir duvarın sıvası gibi dökülürken
bana rastlamışsın
dur demişsin dur hadi dur
yaşamım sil baştan
ben demişim

" severim severim sevmesine de seni
eski bir hüzünle
durmadan büyür içinde bir Girit yasemini "

yaklaşmışım
ve deniz atmışım dudaklarımla dudaklarına

* Caretta Caretta :

Bir tür deniz kaplumbağası.
Sürekli sessiz ve hüzünlü.
Ben düzerken bu şiiri kadınım için,
o, var olma savaşında, Dalyan'da.
Vinçler büyük, yumurtaları küçük.
Yasa bu, yutar küçük balığı büyük olan.
Ve hüzünle seyreder caretta carettalar
kıyıdaki inşaatları,
sonra yavaşça yitip Akdeniz mavisinde,
girerler ansiklopedilere.

Akdeniz, onlarsız hüzündeniz.

1997
Kaynak: Aşk ve Kuyrukluyıldız

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:54

Ancak Karıncalara Merhaba Derken Diz Çökeriz
 
Ancak Karıncalara Merhaba Derken Diz Çökeriz

başımızın beladan bir türlü kurtulmayışı sevgilim
bu taralelliliklerle
usta işi sevişmelerle günde üç dört beş
kanla canla
insan olmanın hakkını vere vere yaşamamızdan

uğradıkları onca bozguna rağmen
bebek yüzlü düşmanların
üstümüze üstümüze gelmeleri komiğime gidiyor
bizim
ancak karıncalara merhaba derken
diz çökeceğimizi
orangutanlar bile anlardı vallahi...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:54

Aşk Ve Kuyrukluyıldız
 
Aşk Ve Kuyrukluyıldız

gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler
söz birliği etmişcesine
"aşk hastalığıdır bunun adı
ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra"


oysa ne yalan söyliyeyim,
ben yalnızca
bir kuyrukluyıldıza
çarptığımı sanmıştım
yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken
yüreğim bir patlamayla aydınlanınca...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:54

Ateşböcekleri
 
Ateşböcekleri

ışıkla ilgili bir yazı okuyordum, elektrikler kesildi
boğazından geçerek midesine indi kent gecenin
mum aramadım, oysa vardı
pencereye gittim kalkıp çalışma masamdan
iki sevgiliden söz ediyordu ağaçlar fısıldaşarak bahçede
ağaçların yalnızlıklarından korktum
sonra yollardan söz açtılar, düşledikleri yollardan
işte o zaman ateşböceklerini,
birbirini kovalayan iki yanarsöner ışığı gördüm
gezinen son yıldızlarıydılar yeryüzünün
çaldıkları ağustosböceklerini tahta kafeslere dolduran
bir hırsız çetesi geçti sokaktan
ay siliyordu, siliyordu camlarını terleyen evlerin
bir ırmak kente geri dönmeyeceğini bildiren
bir mektup yazıp akıp gitmişti sudan gerekçelerle


yerçekimini aşk yoksunlarına bırakıp
bir bir çıkardım giysilerimi
ve kapısını araladım uyuduğun odanın
sonra açılmak için dokunmamı bekleyen
pembe gülleri gezdirmeye gittik
ağaçların gözlerini yumduğu küçük koruda
gökyüzümü sarsıyordu ıslak kelebek kanatların
ve geceyi
şu ısırıp durduğun geceyi
gitgide derinleşen karanlıkta gitgide sertleşen geceyi
yıldızların gökfişekleri gibi içimizde patladığı geceyi
çiğlenmiş sabahla birleşen ve küçülen geceyi


her güne böyle başlayalım sevgilim
böyle, ateşböceklerine teşekkür ederek...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:55

Ay Parçası
 
Ay Parçası

geceyi uyandırdık
yanık ay
kimsenin bahçesine ayçiçeği ekmediği kentte
çizgi roman duyarlıkları
uzayın okşayışlarıyla
ergenlik çağına giren yıldızlar
ve kağıt tavşanlar imparatorluğu

geceyi uyandırdık
yarık ay
alkolün kana karışmasıyla
kadınlara sulanan türlü tüylü adamlar
kimsenin kumruları rahat bırakmadığı kentte
kafesteki tek gözlü kobralar için
ceplerden çıkarılan ormanlar
karanlığa dağılan arka balkon hırsızları

geceyi uyandırdık
yatağa yapışık ay
radyo düğmelerinde televizyon ısırıkları
aynaların karaborsaya düştüğü kentte
belediye bandosundan firari
acemi saksafoncular
ve at sırtında dolaştırılan sünnet çocukları
sokaklarda

çekip blucinimi
uzandım gecenin üstüne
gecenin içinde bana bakarak soluyordu
yapış yapış ay
çekip altından yerçekimini
çektim çekmecesini...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:55

Baba Bana Bağırma
 
Baba Bana Bağırma

yol ıslanmasın diye
şemsiye açanlara...

baba bana bağırma
bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan
kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun
kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler
tenorlar kaçtı ses tellerinden
çevreye saçıldı yavru diktatörler
seni ne sopranolar istedi de vermedik baba

baba bana bağırma
bayrak direklerine konan kartalları anlat
uzun uzadıya
nasıl da göremediler avcıları
o keskin gözleriyle vah hah ha
şans yıldızlara özgü bir yalan baba
yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna

yalanları yazdım defterime hiç unutmadım
radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları
çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen
doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların

hiç unutmadım
sakallarını yüzlerinde
yüzlerini sakallarında unutan adamları
ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını
Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın

hiç unutmadım
uzak yakın tüm tuzakları baba
yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen
bir gam ağacısın
kar yüküne dayanamayıp kırılan
ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin
geri getirmediler
güneşin başına gelenleri
biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba

baba bana bağırma
bir kulağımdan giriyor sözlerin
öbür kulağımı tıkıyor
Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden
Eva'nın peronunda
karanlıktan kuşlar çalan bir tren
bir bıçak kaçağı
tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte
ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
burada
bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde
burada, tam karşında
hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman
hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi
yol alırdı saatler
karılarının namuslarını dillerinde saklayan
adamlar vardı bir taraflarda
televizyon kanallarında yitirilen çocuklar
gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar
ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı
Sovyet Rusya'da
kafandaki duvarları
niye cebine koymuyorsun sen baba

baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir kara delik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için

baba bana bağırma
bacağından vurulursa bir şiir
nereye kadar gidebilir
bana bağırma baba
kendine bağır
yoksa her şey bitebilir...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:56

Bak Fena Olur
 
Bak Fena Olur

bir gün ayrılırsak
sevilmekten eskimiş bir renk sanırım kendimi
gözbebeğime bakarım senin yüzüne özgü
gece gece
abone olduğumuz o parkta bulurum kendimi
köşe bankta sırt üstü yatıyorumdur
söylemem gerek mi bilmem, zırlıyorumdur
rıhtımlar dolusu narçiçeği sen
birkaç ton körkütük ben
bir öyle bir böyle sanıyorumdur kendimi

bir gün ayrılırsak
gülkurum, çılgın diye an beni
de ki bulutlanarak, onu sevdim gibi
kellesi kulağı düşüktür şimdi ayrılmışlıktan
göğün beline keman teli sarıyordur
her zamanki gibi
de ki
kulağına doldurduğu denizler seslenip gidiyordur
sözcükleri muz gibi soyuyordur ortalık yerde
yine Şiirzade Akgün Efendi sanıyordur kendini

bir gün ayrılırsak
dövünen çok olur, sevinen daha da çok
takla atanlar olur haber üstüne
göbek atanlar
ülseri azanlar olur
bir gün ayrılırsak
bak fena olur...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:56

Barış Nedir Sevgilim?
 
Barış Nedir Sevgilim?

barış nedir sevgilim
biliyor musun
bir köPage Rankingü müdür üstüne gölgeler düşünce
çöken
halka açılamadan batan bir şirket
iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış
yoksa
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun
söyle sevgilim
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır
barış yoksa

söyle sevgilim
de ki
tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati
ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek
çıkaran bir melek
de ki
aptalların türküsü
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin
sirkinde

de ki sevgilim
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların
barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir
defterdir
barış
kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın
barış
halkının üzerine devrilen bir devlettir zor
dönemeçlerde
açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur
barış
patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada

bunların hiçbiri
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:56

Bebo
 
Bebo

neden bebo
bu çatısı uçuk eve
bu tuz camı ellerime
başlarını duvarlara vuran
bu kan gölü meleklere
neden çağırdığımı bilmiyorum
sevgimin yanlış uzayına seni
yüreğimin yırtıcı kuşları takılınca
gözlerinin ağlarına
ısıttığımız evlerden
balkonlar arttı bebo
çağlayanlar ve selüloz,
şebnemli haritalardan
yollardan çok leyla bisikletler arttı
gözbebeğimde bisikletinle gezinmesen
ben neyim ki zaten
Büyük Şiir Ebediyesi'nin sözcük çöpçüsü
şiir direklerine
tırmanma güçlüğü çeken maymun
ayakkabılarım bitse de gelirim sana
saray tırtılım, uykulu Asyam, kıpırtılım
vazelin gecelerine
çocuk esirgeme kurumlarına üye yap beni
süpür beni,
elektriklerimi kes,
yakın çekimde izle
çok ısınmış bir kalorifer peteğisin sen
bebo
bırak güneş
kentin kremli tüylerini yalasın
sen beni bebo
sen beni Cafe Petrograd'da

memelerini sayıyorum
gece ve yıldızlar eriyene kadar
memelerin bebo
masal,
cüce ve prenses tadı ağzımda...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:57

Bengal
 
Bengal

gözlerime yükledim seni gözlüğüm tutuştu
omurgası çatladı zamanın gelecekten düşünce
onu götürdüğümüz hastanenin
en acil servisinde
o bal rengi bacaklarına dinamitlendi içim
küçüğüm, küçük kadınım
transistörlü radyomda
geceler boyu aradığım
bir gidip bir gelen
yitik bir uzun dalga istasyonu gibisin
nisan
evet o mirmoruk nisan
şemsiye sürüleri düşler
peynir ekmek sesine uyanırken
pomfuruk mayıs
alev halkalı küpelerini sıyırırsın
gülümseyerek
evden kaçan Bengal kaplanlarının
sıçrayarak içinden geçtiği küpelerin
en son onlar yoldan çıkar
ve kınalı aralığı ağzının
küçüğüm, küçük kadınım
yanında,
teninde ve kahkaha çiçeklerinde
içlerinde sıkışıp kaldığım
saat camlarının
tüy bahçendeki cin saçlarının
ve çeliğin üstündeki diş izlerinin
ve yaklaşan ölümün
kaçınılmazlığında
bir yumuşakça gibi saklarım
altmış dört yaşımı güneşten

küçüğüm, küçük kadınım
sevdamız çıngıraklar
ve alarmlar günlüğü
sürekli deri değiştiren
ve sıyrılan etekler kitabında ben
ilkbahar bankası soygunlarına giderim
küçüğüm, küçük kadınım
dudağını dayadığın o buzlu camlara
hohluyorum
aramızdaki kırk beş yaş farkı
ve ellerimi
yıldızlarının üstüne koyuyorum
( dring...drong...
dring...drong...
sayın ziyaretçiler
huzurevimize
gonca gül sokulmaması
önemle rica olunur
dring...drong...
dring...
yitik...
bir...
uzun dalga...
istasyonu... )

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:57

Bir Kıyı Kahvesinde Uyandık
 
Bir Kıyı Kahvesinde Uyandık

bir kıyı kahvesinde uyandık
üç aşağı beş yukarı her şey denizdi
sesimiz: iki çay, biri şekersiz
çıkınımız çadır bezinden, ilmiği eksik
masamız ters dönmüş gümüş kalyon

bir kıyı kahvesinde uyandık
sizi sabah yıldızı sordu dediler
el ele tutuştuk dışarı çıktık
avuçlarımız göğe kapanırken
elimiz bile denizdi karman çorman

( okura yıldırım telgraf :
bu şiir bitmeye varınca sezinledim
stop
deniz de sevda gibi
stop
tüm şiirlerde sözü edilse bile
eskimiyor
stop )

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:57

Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız
 
Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız

sigarasını söndüren berber darman duman dinliyor
söylediklerimi
elindeki makası nerdeyse dünyaya düşürecek
yani biz ayrılınca dünya nereye gittiyse
"kökünden kesin saçlarımı" diye yineliyorum
"sonra toplayıp verin bana, bir ayrılığın andacıdırlar"
dokunurken saç tellerime parmakları titriyor
her zaman özene bezene taradığı
siyah, kıvırcık bir sel boşanıyor ardından
gözlerini yumarken aynalar
yalnızca makasın sesi duyulan
ve kanat çırpışı
kafesinde çılgına dönen sakanın


sevgilim
açtığında postacının getirdiği paketi yarın
içinde senin yüreğini kaldıran dağlar
benim gözlerimi dolanan sis
ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız
birden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı
gibi
yüzlerce nilüferin
ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman
kendine gelince olmadık anda
vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden
yeniden dalgalar
yeniden limanlar
yeniden sonu olmayan şarkılar
hepsi
yine birbirine karışsın diye saçlarımız


o zaman yine saçlarını topla sevgilim
ve yüreğinde beklettiğin martıları sal...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:58

Boyanamaz Hiçbir Kafes Maviye
 
Boyanamaz Hiçbir Kafes Maviye

horoz kiraladığımız iyi oldu di mi
çalar saat yerine
güneş koktu mu namussuz binbir borazan
hadi kadınım kaçırmayalım
papağan mırıltılarını
anahtar deliklerinden evlere giren
cin peri masallarını
kaçırmayalım davultozu minaregölgelerini
ve ayak seslerini
kırkayakların
ne kadar erken başlarsak özgürlüğü savunmaya
o kadar iyi
ne kadar çabuk kemirirsek
paraları kur farkı gözetmeden
ne kadar hızlı taş atarsak
forsaları kurtarmak için
akvaryumlara
o kadar iyi

maymun iştahsız sürekli bir baharsa
aranıp durduğun
musluktan bahar damlıyor kadınım,
işte tam zamanı
yürü telörgülerin ve duvarların üstünde
olduğun gibi, böyle çıplak ayakla
başkaları da vardır mutlaka bizim gibi
ve efelenmektedirler
boyatmamak için kafeslerini maviye...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:58

Bütün İtfaiyecilerin Derin Uykulara Düştüğü Saat
 
Bütün İtfaiyecilerin Derin Uykulara Düştüğü Saat

bütün itfaiyecilerin
derin uykulara düştüğü saat
sen çalgılı çengili
sen çırılçıplak
son sigaram söner sönmez kadınım
şiirden kıskandığım
nazardan sakladığım
gözün aydın ha'di uzanmışsın yanıma
saçımın ipek yoluna bir el kibrit çakmışsın
ben cayır cayır
ben çırılçıplak
bu oda dişlenmiş
yasemin kokuyor hayret doğrusu
övünmek gibi olmasın çiçeklerden anlarım
eee az çiçek koklamadım ben aşklara gide gele
bak bu sen çiçeği
bak bu ben çiçeği
armudun iyisinden de anlarım
orasını karıştırma
ama aklımın lodosu poyraza seninle döndü kadınım
açık deniz kuşlarım
seni yurt bildi daha uçmadan
dur bir dakika
işitiyor musun
bu ne bu, deprem sesi mi
göktaşı mı
mutluluğa attığımız düğümü mü çözüyorlar
yoksa hay allah

bütün itfaiyecilerin
derin uykulara düştüğü saat
biz Afrika yangını
biz çırılçıplak
çarşaflar buruş buruş
yaz kış dört mevsim
hastasını şaşırmış virüs gibi aramızda
aşk
evet eminim,
bu oda dişlenmiş yasemin kokuyor
biri ağzının kıyısında çiçekler büyütmüş
bizden habersiz
sus kadınım sus
bir şey söyleme
biliyorum
bu ayrılık kokusu başkasının olamaz
zaten ipe sapa gelmez bir aşktı bizdeki
noktasız virgülsüz kural dışı
yolunu beklerdi el değmemiş kızlar
bir dışarı çık
orospular adınla ağlardı akşamlar kırmızı kırmızı
seni okşarken
buzdağlarının eridiğini duyardım
Kuzey Kutbu'nda
başıbozuk bir aşktı yağmur
sızım yanı bizdeki
nerde akşam orda sabah
ustura ağzı bir aşk için yaşadık
sabahları hiç sevmezsin ya,
bak sabaha az kaldı
son kez ağart elini
geceyi bir çeyrek uzat
ona göre sevişelim kadınım
yarınsız günaydınsız çılgın çıplak...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:59

Caz Çiçeği
 
Caz Çiçeği

bilinmez, belki son öpüşümdür bu seni
bir kadına bir nehri son ekleyişim
bilinmez, bahçene ektiğim son çiçek hırsızıdır bu
bomba konmuş tren istasyonlarına
arzunun titreyen yollarına
son adım atışım, belki bu da bilinmez

bilinmez, baharın ensesine bir kuşun
ilk kurşun sıkışıdır bu
bir kedinin yağmurda ilk yıkanışı
bir kadını merdivene ilk benzetişim, sen gidiyorken
arka sokak otellerine ilk rastlayışı bir sarayın
güzelliğin aynaları tehdit ediyor sevgilim
hüzünü unutuşun bu gece, belki sözü edilmez
bilinmez, belki yanıbaşımdadır o kaygan sevdan
bu şiir kuştüyü elini ilk özleyişimdir senin

( sanki ilk sendin bu kanayan alnıma duran
çarpışan gemilere adını verdiğim ilk sendin
ardından kırık camlara çizdiğim
bir Piaf şarkısı geçerken parmak ucumdan
anladım ki ilk sendin

caz çiçeğim,
nasıl denir
içimde çatal mısın bıçak mısın bilinmez )

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:59

Çiçeğe Durur Gibi Uyanışım
 
Çiçeğe Durur Gibi Uyanışım

sabah sabah
bir uyandım bir uyandım sormayın
çarşafım yeni ya biraz ondan bilindi
güneşti camdan vuran serseri kılıklı, kar bile yağsa
belki bir meleğin sırtını kaşımış
ya da kafayı üşütmüştüm sağımdan kalkarak
hepsi olabilirdi
bugün aybaşı, maaş alacak
talih kuşu başına konacak, ondandır dendi
biri de tutturdu düşümde cenneti görmüşüm
boşversene sen arkadaş
öyle olsa cenneti bırakır da uyanır mıyım hiç

hiçbiri değil dostlar hiçbiri değil
çiçeğe durur gibi uyanışım
akpak sevdamdan
ve böyle bir günün say say bitmez güzelliği...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 29.09.11 23:59

Çince
 
Çince

ayrıldık ya, ateşini söndürdüm, uçuçböceklerini yaktım
içim cız etmedi mi, etti, allah kahretsin
gözlerime uçaklar düşmedi mi, düştü, allah kahretsin
gül yapraklarını tuvalet kağıdı yaptım, yıldızların
bodrumda
Nuh'un gemisi sırtımda paramparça
cami kedilerinin yalnızlığından geçindim ve daha bilmem
nelerden
seni unutmak istedim bunca kıskançlığımla
ezogelin çorbanı, arapsaçını
sigara külünü unutmak istedim
unuttum mu, unutamadım, allah kahretsin

ayrılık taş duvar
ayrılık Çin Seddi aramızda
Çin Seddi ne kadar uzun, allah kahretsin...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:00

Düşerken Bile
 
Düşerken Bile

uzun bacakli bir yaban hayvaniydi aşk
haril haril onu ariyordu Istanbul, duyuyorduk
Galata Kulesi'ndeydik, başin omzumdaydi
Kule döne döne içimizdeki gökyüzüne akiyordu
sevgilim
yüregimin ipleriyle dudaklarina indim senin
gözbiliminden tenbilimine dönüşürken aşkimiz
Kule'den aşagiya firlattim beynimi
"Dalgin şair!" dedi Einstein, Niels Bohr'a dönerek
"Baksana, unutmuş beynine kanat takmayi!"
"Yürekle beyin arasindaki en büyük belirsizliktir aşk"
diyerek söze karişti Heisenberg
"Belki de, iki yüregin ayni dalga boyunda buluştugu bir salinimdir o!"
dedi Louis de Broglie
"Aşk, bir kara cisim işimasi degil midir?"
böyle sordu Max Planck da
dayanamayip
işik tozuna bulali gözleriyle
"Kendinize geliniz efendiler!" diye söylendi Takiyüddin
"Bilimle açiklanamaz aşk, şiirle açiklanabilir ancak!
O, uzun saçli bir yildizdir; yüregin içinde taranir"
bence sevgilim
söylendikçe bizim olan bir şarkidir aşk
dikey bir şiirdir bütün kuşlari ayni anda havalandiran

Galata Kulesi'nden aşagiya firlattim beynimi, söylemiştim
bana bakan
uzun bacakli bir yaban hayvaniydi aşk
aşagi tükürsem Dördüncü Murat
yukari tükürsem Hezarfen Ahmet Çelebi
agzimin içinde dilin, bulutlarimi islatan gökirmak
sonsuzlugu ikiye bölmektir aşk,
kasigina yazdigim ak yazi
sevgilim
agzina düşerken yanardaginin
kanatlarim ol benim
kafeslerinden soyundur kuşlarimi
baliklarimi çiplakla tuzdan
Cenevizli boynumu sev, Venedikli sirtimi
Osmanli kokan saçlarimi
Anadolu'dan gelen gözlerimi
Perali bakişimi sevgilim, Istanbullu ellerimi
bana beni animsat
sensizken yitirdiklerimi

Kule'den aşagiya firlattim beynimi, bir yerlerde yazmiştim
bak işte
bir çift martinin yanindan geçiyor düşerek
irice olani, "Herifin biri kafayi yemiş yine!" diyor
yanindakine
"Sen aşktan ne anlarsin koca gaga!" diye söyleniyor digeri
sevgilim onlara aldirma sen
yalnizligin kabuguna çekilip
kendi içime düşerken bile
kanatlarim
kanatlarim
kanatlarim ol benim...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:00

Eleni
 
Eleni

eldivenleri ertele, ellerin kar görsün
korkma buralarda ısırgan büyümez şubat ortası
şimdi n'oluyor sen gidiyorsun, yoksun, seni eksiksemeyi
bırakıyorum bir kenara
ellerini bıraktığımı sanma söyle hangi gün bıraktım
seni sevmeyi bıraktım mı bir köpek gibi ölürüm çünkü
çöp kutularının dibinde gelincik arayan toza bulalı
bir köpek gibi
ardından yalnızlık vurdu başıma bir Rum güzeliyle yattım
uçurumu sarışın, manastırı sarışın, adı Eleni
Eleni büyük bir rakı gibi, içtin mi şaşırtıyor
Eleni Kızkulesi
Eleni kiralık katil
Eleni çalar saat
sonra yok daha neler Eleni
yapma Eleni yeter
yeter dedim Eleni görmüyor musun şiir yazıyorum
ne zaman geldin sen ayak seslerini duymadım
istersen git odalara bir bak sana alışsınlar
dünya hali bu
ucunda kalmak da var bir gün tek başına
tek başına Eleni
çoğulluğu kim bombardıman etti
kim Eleni...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:01

Elmas
 
Elmas

duymuşsundur Kaşıkçı Elması'nı bir kaşık suda boğdum
yazdığım şiire girmek istedi piç kurusu
alısmışmış aşk şiirlerine
var mı öyle yağma be
üstümüzde ne hakkı var ne iyiliğini gördük
ne değeri var Hiroşima 8.15'de
Kurtuluş Savaşı'nda, Vietnam'da, mayın tarlalarında
duymuşsundur Topkapı Sarayı'ndan kaçırıp boğdum Elmas'ı
herkes hak ettiğini
bak hak edilmiş cazgır sevinçlerim oldu mu
ille de yanıma seni isterim
gel beni kadınla, beni ateşle, beni demle
sözcüklerimin izini sür
sıyır kabuğundan gerçeği
porselen kırığımı, yazboz tahtamı
Fenike alfabemi çöz götür milattan önce çok eskiye
hüznümün parantez içini aç, genişe aç, sessize aç,
belleyip yabanotları yeşille

yalnızlık nöbetime geldi mi sıra
beni ikizle, beni kedile, beni sevgile
biliyorsun yaşamak zorundayız kimseye boyun eğmeden
iki kişi de olsak, çoluk çocuk da olsak
oysa gökyüzünün kuş mezarlığına döndüğü doğru
insanların şikayet kutusu olduğu
denizin ucu kaçmış su olduğu
cellatların büyük ilanlarla arandığı doğru
işte sırtımı sana dönüyorum öldüreceklerse sen öldür beni
yaşayacaksam sen yaşat
sen adala, sen dalgala, sen ıslat

duymuşsundur ömür boyu hapis yedim bir kadının boynuna...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:05

Esmeroloji
 
Esmeroloji

"...Ve şimdi bana elmaslar ve pas öneriyorsan
Çoktan ödedim bedelini "
JOAN BAEZ, Diamonds And Rust

çengelli iğneyle tutturdum bıyığıma geçmişi
yaralı atları vurdum cinlerim tepemdeyken
papatya yaprağı koparır gibi
kopardım melek kanatlarını
seviyo' sevmiyo' seviyo' sevmiyo'
düştü çayımın demine endülüs esmerliğin
bağbozumun
delişmenliğin
özlemin flamenko gitarda patlayan bomba
ulan üstüme gül koklarsın ha...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:05

Flora
 
Flora

göllerimi bırakıp denizlerine gelirim
sevişmek için seninle
Flora, çağlayanın karnında çırpınan kayık
isteğin masalı
tenime dağılan mıknatıs
yüzükoyun yatmasan göremezdim
sırtında bir bahçıvanın makas izleri
Sevdalılar Parkı'nda ağır yaralı
dudakların boynumun altında patlayan
yavru papatya
sokaklar bile göç ediyor Flora
saatler ıslanıyor
Tamburi Cemil Bey çalıyor seni anımsatan şarkıları
kente kanadı kırık melekler yağıyor
sevdamız yüksekten uçurdu bizi
sevdamız, siste dolaşan tavuskuşları

biz sevişirken ölmeliyiz Flora
köPage Rankingülerin üzerinde, çatlayıp bizi ikiye bölen
erimiş bilgisayarlar bulmalılar çöp kutumuzda
oyuncak mağazaları için soygun planları
tahtlar, somun altından
biz sevişirken ölmeliyiz Flora
birileri haber vermeli bunu muhabbet kuşlarına...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:05

Geriye Dönmeyecek
 
Geriye Dönmeyecek

birden duruyor, "yola her çıkışımda" diyor
"bir kız vardı gözleriyle beni bekleyen
bir kız topsuz tüfeksiz çıkartma yapan yüreğime
bir kız vardı tıpkı uçuçböceği kanatlarından ürken"

( derinde Fenike gemileri
kanadı kopuk uçaklar gibi andaç oldu ayrılık
solgun olsa da
yere düşen bir gül nasıl gene bir gülse
boşadır ayrılığı anlatmaya çalışmak
anlarsa ancak yüreği anlar bir çocuğun
annesinden ayrılmışsa )

çıkıp gidiyor şiirden, yollarda bir suskunluk
hele kutup yıldızını görseniz o nasıl suskunluk

suskunluk, geriye dönmeyecek diye...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:05

Güvercinli Güvercinli
 
Güvercinli Güvercinli

çiçekçilere soruyorum, kupa papazlarına, kumrulara
eğreltiotlarına
kimya kitaplarına
karpuz satıcılarına soruyorum balkondan bağırarak
bilmemek ayıp değil ki öğrenmemek ayıp
ama sevdamızın her şeyden bir fazla oluşuna kimsenin
aklı ermiyor
okul kırmış çocuklardan bir fazla uçarı
Adem'le Havva'dan bir fazla çıplak
gerçi esmeriz ya, Marilyn Monroe'dan bir fazla sarışın
bir fazla İstanbul efendisi yaşlanmış çınarlardan
İstanbul dedim de aklıma orda olduğun geldi
karı muhabbetlerinde mi her allahın günü
carıl curul mu yine tatlı kaçık İstanbul
ne halt edersen et en çok sedef bakışını arıyorum
senden ayrıyken
en çoktan çok da dünyaya meydan okuyan gülüşünü
şiirim diyorum ona, bu sözü bir fazla hak ediyor
bütün şiirlerimden
yaban gülüm diyorum
çılgınlığım
vazgeçemediğim
birden güvercinli güvercinli gülüyorum
bak
sevdamıza bir numara dar geliyor sanki şimdi yeryüzü...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:06

Harikulagiyerde Kadınlar
 
Harikulagiyerde Kadınlar

aşkımızı tavuklar horozlar gagalıyor sevgilim
yumurta kapıya sıkıştı
mikrodalga fırınlar kuşattı dört yanımızı
ütüler TV'ler müzik setleri
film koptu kopacak, bütçemiz kırık akordeon
evlenmeden boşanma durağındayız
insek mi
inmesek mi
aklımda "la cumparsita ", çok katlı pasta
ve düğün salonu
ama bi' demet gök meleğisin sen en havalısından
içimdeki sıcak çorbasın
ben çok şekerden dişleri çürük çocuk
karşısına lunapark kurulduğu için evimizin
her yıl sınıfta kaldım
"pekiyi" aldığım tek ders gözlerindi bilirsin
ölmeye gidip geldim yerleşim bölgelerinde bedeninin
subahçem, gözekondum
piyango biletçisinin
yılbaşı çekilişini beklediği özlemle bekledim seni
kimselere kaptırmam kimselere öptürtmem seni

ama aşkımızı tavuklar horozlar gagalıyor sevgilim
yumurta kapıya sıkıştı
Eros'u anaokuluna gönderelim, camdan yağmura baksın
okunu Hürrem Sultan'a saplasın ve damlasın şebnem
ve öldüğünü bildirsinler porno kumsalında
güneşlenirken aşkın
tam bir vız vız bu
aşkı kelle terzileri makaslamışlardır büyük olasılıkla
ölçüsünü bile yanlış almışlardır
bence anahtar deliğinden her zaman güzel dünya
her zaman harikulagiyerde kadınlar

aşkımızı tavuklar horozlar gagalıyor sevgilim
yumurta kapıya sıkıştı
biz yine ışıkları uçuk bırakıp çıkalım
herkese iyi geceler...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:06

Havaalanında
 
Havaalanında

anımsıyorum
çarpışan iki uzunyol otobüsü gibi son anda gördük birbirimizi
yürek boşluğuma girdiniz uzayda sürüklenen uydu hızıyla
bakışlarınız
kocanız ve bavullarınızdan korkusuz
yıldırım aşkı naklen yayınında bakışlarıma
benimkiler size çilingir
'gitme kal' a bilet kesiyor

anımsıyorum
uçağınızla havalandı Amazon ormanları da
tüyleri diken diken
geceye kaldı sincap...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:06

Her Gece Hergele
 
Her Gece Hergele

avcısının gözlerinden su içen geyik
çocuk orman
ayakları dünyanın ayaklarından çok üşüyen kadın
uçan halımı
kuru temizleyiciye vermeseydim eğer
bi' güzel gezdirirdim seni
gökyüzünün ışıl inci yatağında
yıldızlarının camını kırar derinlerine inerdim
ipikırık güneş o sıra
uzayın karnında parasız yatılı yaşamaktadır
bedeninden bedenime
aşk tarihinin
en büyük şiirkopter saldırısı
başlamaktadır

( yaldızlı ışığında
kanaryanı öptüğüm
ay ablam
ağzında sakız
her gece hergele )

hadi güzelim bi kere daha...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:07

İçimde Bir Sıkıntı
 
İçimde Bir Sıkıntı

Ümit'e

işin doğrusu
önce sarıyı gördüm, sonra hepsini birden
düşe dalmış bebekti gök oyuncağıyla

ilerde adamla çocuk
yürüyorlardı ikisi de tavşan uykusunda
uzaktan yakından ilgileri yoktu gökkuşağıyla

yemin ederim
içimde bir sıkıntı o günden beri
çocuğa yedi rengi
bir arada işaret edemediğimden...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:07

İpler Ve Ekler Biriktirirken Yüreğim
 
İpler Ve Ekler Biriktirirken Yüreğim

ipek böcekleri
ipek böcekleri
çin gibi çocuktum kozalarınızı biriktirdim
japon bahçelerimi tırtıllar yedi
kore'ye uçtu kelebeklerim
ipek böcekleri
ipek böcekleri
kanaryalayamayan kapı zilleri biriktirdim
ve yalnız kalabalıklar taç yapraklarımda
kokulu zarfların içinde
dudaklarını
yürek yollarıyla postalayan kadınlar
ve sularını denizlerin sömürdüğü göller
onları da biriktirdim büyük bir özenle
Boğaz Kö p rüsü'nde nöbetçi polislerden
topladığım intihar mektuplarını
ve kırık kollu dilenci çocukların dizlerime bıraktığı

"Düşmez kalkmaz bir Allah'tır. Verem hastasıyım,
hiçbir yerden gelirim yok. Üç çocuk ailem ve ben
aç, sefil ve perişan durumdayız. Yardımlarınıza
muhtacız. Bizlere yardım ederseniz Allah'ın rıza-
sını ve bizlerin duasını kazanmış olursunuz."

yazılı yıpranmış kağıtları

şimdi burda, tüy birikintilerine çarpıp martıların
denize köpük tüküren şehir hatları vapurunda
şimdi burda, kulağınızın ipek yollarında
yakıp kül edin diye söyleniyorum ölünce beni
şair kemikleri biriktiren birinin eline
düşerim endişesiyle
ateşi yeğliyorum toprağa

ipek böcekleri
ipek böcekleri
büyük aşklar büyük sevişmeler yaşadım
örgünüzün inceliğinde unutun beni...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:07

İstanbul'da Gül Devri Başlıyor
 
İstanbul'da Gül Devri Başlıyor

al işte bu da gözlerinin içine senli benli bakan İstanbul
tüm güller ölmüş de İstanbul'da, bir sen kalmışsın
bu kadar güzel
alkol kokusuna alışık çamaşır ipleri balkonlarda
Boğaz'da gümbür gümbür bir yeşil
akşamcılar, eskiciler, körkütük dolmuşlar
güzelliğini bütün millet duymuş sevgilim,
hangi elbisen anlattıysa
senin için kalkmış kadehler, İstanbul bu yüzden çin çin
kulak kabartırsan
Galata Kulesi'ndeki caz patlamasını duyacaksın
bir şarkı aşağı atlamış ordan, bizi öpüşüyor görünce
martılar on dokuz mayıs gösterilerini falan bırakmışlar
haydi yallah gökten limana inmişler
deniz çok bozulmuş bu işe ama ses etmemiş
neden olacak
efendiliğinden

hah işte bu da vapur arkası cümbüş köpük İstanbul
tüm yürekler kirlenmiş de İstanbul'da
bir seninki kalmış bu kadar beyaz
bir kız gitmiş KöPage Rankingü'nün çelik telli saçını örmüş
bir çocuk iki kere iki eşittir senin adın yazmış karatahtaya
adamın teki tutmuş kötü şeyler söylemiş yürüyüşüne ek olarak
ben bu kadarına dayanamamışım
kızmışım heyt oğlu heyt şiddetinde
tepesi atmaksa tepesi atmak
kıskanmaksa kıskanmak
önce İ'yi duman etmişim, sonra S'yi
ardı sıra A'yla N'yi Tanzanya'ya sürmüşüm
B, U, L de sizlere ömür bulvarın başlangıcında
İstanbul üç kurşunla Bizans harabelerine dönmüş
cinayetse cinayet
kansa kan olmuş şehir senin yüzünden
nice zaman sonra kendime gelmişim
bir pişmanlık bir ağlama tutturmuşum aman allah
tüm gözler kurumuş da İstanbul'da
bir benimkiler kalmış bu kadar ıslak
emektar saatim düş gördüğümü anlamış
basmış yaygarayı
zır da zır zır da zır
zır da zır
altıyı vapur geçe

( uyandım işte bu da düş görmemden sonraki İstanbul
başın göğsümde sevgilim böyle sıcak uyuman bir başka
tüm uykular uyunmuş da İstanbul'da
bir seninki kalmış bu kadar uzun
bir gül geldi durdu pencerenin önüne, içeri bakıyor
İstanbul'da tüm güllerin ölmediğini anlıyorum şimdi onunla
oh be
çocuklar gibi seviniyorum
İstanbullulardan özür diliyorum aklım başıma gelmişken
çöp arabalarında, evde kalmış kızlarda
kayıkhanede bu ilkbahar
yosmaların uykusuzluklarını biliyorsanız onlar da
yasadışı öpüşmelerimizde bizim
bir gül kokusudur sürüp gitsin diyorum
ve gül devrini başlatıyorum İstanbul sokaklarında
sürüsüne bereket )

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:08

İzin Verirsen Artık Bize Taşınmak İstiyor
 
İzin Verirsen Artık Bize Taşınmak İstiyor

alev almış yıldız sesiyle çalınca herhangi bir telefon
sanadır
durma aç
alooo'na karşılık bir tanıdık koku duyarsan,
gönül borcu var gibi
hani mummutluymuş, sevinçten dili tutulmuş gibi
anla sevdiğim
o'dur
telefon kulübesine ektiğimiz karanfil
büyümüş de, evlendik mi onu soruyor...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:08

Kanat Terzisi
 
Kanat Terzisi

her şeyi
anladılar
sevgilim
seviştiğimiz
yatakta
unutulmuş
bir çift
kanat
bulunca

terzilerine
gidiyor
kentteki
kadınlar
kendilerine
kanat
diktirmek
için
o günden
beri

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:09

Kar Altı Yalnızlığı
 
Kar Altı Yalnızlığı

trafik polislerinin dişlerine ceza kestiği
Nasrettin Hoca hızında yol alırken gülüşün
yüzümü yıkıyorum imamın abdest suyuyla
suçumu kabulleniyorum yani arabesk dinledim kırarak caz plaklarını
genelev ışıkçısı Louis Armstrong
fareli köyün kavalcısı bendeniz
ve kapak kızı pozunda taşra kasabalarının kar altı yalnızlığı
el yazması
buğu
ve pas
elele resmimize büyüteçle bakarak parmak uçlarında fosfor izi aradım
bulsaydım yırtacaktım
taşınmış karıncaların çalışma kampı tırnaklarından
uçup gitmiş yüreğine " PIR PIR YASAK " levhaları asarak
sen salınca çekirge sürülerini üstüme
çatlatınca bilardo toplarımı
sarhoş bir kaptanın yakıp söndürdüğü bir deniz fenerine döndüydü sevdam
şimdi senden ayrı senden yangın senden yaban
göbeğimin dansözü
dört yapraklı yoncam
benimsedim sensizliği mühürledim kilitledim
hurdacıya sattım çift kişilik yatağı
alt alta paylaşamadığımızdan...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:09

Kuğulama
 
Kuğulama

çarpıp gittin kapıyı şakkadanak
önce ceviz ağaçlarına saygısızlık
sonra bilumum marangozlara
dedikodu gibi çıkıp gittin bacaağzı gibi ağulayarak *

sevdan
kuş seslerini zımparalayan özürlü çocuk
kargalamaya yem veriyor kuğulamadan

* Halk oylamasıyla çekip gitseydin keşke kız...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:09

Kuş Bakışı
 
Kuş Bakışı

senin bakışın sevgilim
senin bakışın
bulutlarla yanak yanağa gezen kırlangıç
uçurumların anlamını bilen albatros
yağmurlu günlerde güneş devrimi yapan güvercin
senin bakışın
telefon kulübesinde sesimle sevişen kumru
gökgürültüsünün üstünden geçen turna
emeğin kavgasına kanat veren kartal
senin bakışın sevgilim
senin bakışın
"çok uzaklara gitmeliyim kendimi bulmak için" diyen leylek
"uzaklara gidersen yitirirsin yakınındakileri" diyen serçe
baştankara, içimdeki yazı bahçesine dadanan
sevgilim
senin bakışın
kısa otlara uzun dalların öykülerini anlatan
çalıkuşu
çocukluğumun şeytan uçurtmalarıyla yarışan saka
aynanın önünden yavaşça geçen tavuskuşu
sevgilim
ışığın yırtıldığı yerde gökyüzünü bekleyen
ispinoz senin
bakışın
gökdelenin bodrumunda yuvasını arayan tarlakuşu
odun kafalıları hırpalayan ağaçkakan
sevgilim
savaş gemilerinin üzerine yağan martı senin bakışın
senin bakışın
geceyi, seviştikçe kanadı kanayan geceyi
boşluğun ıslığıyla aralayan yabankazı
gerçeküstü pelikan,
gökyüzünde su kanalları açan pelikan
"yakaladığım en büyük balık sensin" diyen
yalıçapkını senin
bakışın
sevgilim
senin bakışın
konduğu ağaçlara bir bir sarıldığım ardıçkuşu
sürüden erken ayrılan bıldırcın
cerenin sırtında uyuyan keklik
sevgilim
senin bakışın yağmurkuşlarının nem bolluğu
yıldızların felsefesini bilen kukumav
cennet papağanı, yatağımda gökkuşağını uyutan
kuşların müzik öğretmeni bülbül
senin bakışın
ezilenler başkaldırdıkça sevinçle öten
kızılgerdan
sinema karanlığında dudak çırpan İstanbul kuşu,
öyle bir kuş varsa eğer
geceyle gündüzü tüylerinde eşitleyen saksağan
sevgilim
senin bakışın
mutsuzluğa gagasıyla gülümseme biçen kayaşakrağı
yapraktan çimene haber götüren ötleğen
Van Gölü'ne gölgesi vuran atmaca
Aladağlar'da iç geçiren şahin
senin bakışın
denizcilerin unuttuğu bahri
gemicilerin unuttuğu suyelvesi
sevgilim
hiç unutmadığım yelkovankuşu senin bakışın

yüzümdeki gökyüzü
bakışlarındaki kuşlarla tanıdı kendini
sevgilim senin yüzün
senin yüzün
eski kuşların yeni seyir defteri...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:10

Mehtapçı
 
Mehtapçı

sevgililer
popolarının izlerini
bırakıp çimenlerde
külden küreklerini
çekmeye başlayınca uykunun
cızır cızır
başlar
yıldızların ölümü...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:10

Nil
 
Nil

saçını tarıyorsun, saçların uzun
omzuna onlarla taşınmış Nil nehri Afrika'dan
yolunu şaşırmamış, tıngır mıngır taşınmış
görenler var
görenler var koca nehri omuzunda uyurken
ben bile gördüm daha ne
ama ben her yerini gördüm az buz değil
eh olsun artık o kadarcık fark
cumartesi çarşını pazarını, dolmuş durağını
pazar günü yumuşak G'ni
pazartesi çantanın bulutlandığını gördüm
deli oldum
bana koştuğun tren istasyonları hiç eksik olmazdı
çantandan
güzelliğinden emin herkes gibi içinde ayna yoktu
eskiydi meskiydi ama her an bir dilim şiir bulunurdu
kıyı köşesinde
içim sıkılırsa kalkar o şiire yanaşırdım, okurdu beni
kuyrukluyıldız mevsimine girdi miydi sevdamız
yanına varılmazdı beyazlığından
ama sen esmersin ekşi sarışın ekşi kumral
bir de saçların sevişirken Nil

saçını tarıyorsun, saçların uzun
omzuna onlarla taşınmış Nil nehri Afrika'dan
aklını oynatmamış, bile bile taşınmış
duyanlar var
duyanlar var koca nehri omuzunda ağlarken
ben bile ağladım omuzunda kime ne
ağlamanın da bir zamanı vardır sevgilim
örneğin haritalarda ağlanmaz Nil'e yağmur inerken
benimkisi, gülüşüm ıslak olmasın diyedir
ağlamadan sayılmaz
kedi mırıltısı desek daha doğru
sahi, salı günü kedilerin olsun mu
çarşambayı enayilere verelim, perşembeyi sevişmelere
haftanın yedi günü yedi perşembe demek senin hesabına göre
gülersin di mi
gül bakalım gül
ben ne zaman şiir yazacağım peki
ne zaman şarkı söyleyeceksin pencerelerde
üzüm lekeleri neyle çıkacak, çiçekler kuruyor susuzluktan
çamaşır derdi olmayacak, ya insanlar, ya gün ışığı
ya salyangozlar
yat kalkla yürür mü sanıyorsun bu hikaye
ama sen şiirsin ekşi roman ekşi öykü
bir de saçların sevişirken Nil...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:10

Oyuncaklar
 
Oyuncaklar

ameliyat odasına
alındığında bir çocuk
kapıda
ağlaşarak onu beklerler
yaşamın
kolay bozulan
bir oyun olduğunu bilen
oyuncakları...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:11

Öpüşen Çiftleri Alkışlama Ekibi
 
Öpüşen Çiftleri Alkışlama Ekibi

ara sokaklarda aralıksız öpüşüyoruz
duvarların karnında "dudak grevi bitmiştir" yazıları
akrep yelkovana yeğeni yengeci tanıştırırken
yan piri yan piri de
yan piri yan piri
beyinleri vav lekeli adamlar
evlerin damlarına dayayıp falçataları hırtça
genişletip cadde yapma peşinde
hışırtılı ara sokakları
onlara ayaz
biz iki sersevi
ara sokaklarda aralıksız öpüşüyoruz
dillerimiz hoşhoş
keyfimiz gıcır porno
ve Lili Marlen'i vurduklarını haber alıyoruz Hong Kong'da
şarkılardan çıkıp niye oralara gitti Lili, bilmiyoruz
son sözlerini veriyorlar akşam haberlerinde

- Be..ni ö..pün.!

koşup Mezopotamya'yı geçiyoruz salt adını sevdiğimiz için
deniz kuvvetlerine katılan köpekbalıklarını
açlıktan kanını mafyaya satan adamları
çocukların ısınmak için yaktığı cadıları geçiyoruz
333 ordularına karşı
ara sokaklarda savaşıyor dudaklarımız
ve Hong Kong'da Lili'yi vurduklarını haber alıyoruz
koşup Attila İlhan'ı uyandırıyoruz
"nedir bu genç şairlerden çektiğim" diyor
sisli sisli giyiniyor
gözlüğünüzü de biz giydiriyoruz silisyum kumaşlarla
kemanının mı teli ve bir rapsodiyle
çıkmaz sokakta boğulan çingenenin haberinin ardından
şairin beresiyle yapılan bir söyleşiyi yayınlıyorlar TV'de
yani o anda Singapur açıklarında bir gemi
yani Jazabel'i de vurmasalar bari onlar yetişmeden
yani biz dudaklarımıza bakalım
ne diyorduk ne oldu
ama bu kentte
öpüşen çiftleri alkışlama ekipleri kurulmazsa çarçabuk
biz iki sersevi
bir daha öpüşmeyeceğiz sokaklarda

sonra söylemediler olmasın...

Akgün Akova

Renklerin Dansı 30.09.11 00:11

Saatli Bomba
 
Saatli Bomba

akreple yelkovan
ve altında ilk aşkımı çalıntı güllerle beklediğim saat kulesi
orda durun orda durun ve koklayın havasını anıların

saat onarırdım
evet ya, saat onarırdım tik tak sesleriyle çok
arka kapaklarını açınca ufukta zaman kaleleri
saatler kurardım
saatler kurardım kediler için mart ayına ayarlı
dua saatleri bozuk melekler gelirdi dükkanıma
ve azraildi en iyi müşterim
bir onarım karşılığı ondan aldım yüzümdeki yara izini
ağzına şiirlerimi park ettiğim
ve bir masa saati için masa üstünde gebe kalan
o mor saçlı kadına
o karadula çizdirttim ölümcül olanını
sonra şarkılar dinledim
şarkılar dinledim dinamitlenmiş köPage Rankingülerle ilgili
kedilerle köpeklerin
****lerle sevicilerin
kadınlarla erkeklerin yıktığı köPage Rankingülerle ilgili

zilbahçem, ağzımın saatli bombası ve zamanı onaran ellerim
havaya uçuracağım bu eski püskü şehirde
en zoru kokusuna alışmak yeni bir kadının...

Akgün Akova


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:18.

Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.