Tualim.net

Tualim.net (http://www.tualim.net/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Ali Püsküllüoğlu Şiirleri (http://www.tualim.net/turk-sairlerin-siirleri/2220-ali-puskulluoglu-siirleri.html)

Renklerin Dansı 15.08.10 02:58

Ali Püsküllüoğlu Şiirleri
 
Albatros

Albatros, sana bu şarkiyi o kiyilardan getirdim hani öldügün
çigdemlerin dünyamiza sökün ettigi o korkusuz baharda.
Hani o gökyüzünün korkunç güzelligiyle şarkilar söyledigimiz
koşup koşup da bir türlü ulaşamadigimiz o dünya.

Agladigimiz ya da küfrettigimiz ya da şişmanladigimiz
hani o güvercinlere o çaylaklara o bahçe dolusu karanfillere,
hiçbir zaman bizim olmayacak taylar için sevindigimiz
denizin ortasinda bitirdigimiz o kavgali günlerde.

Albatros, seni andikça koşu atlari gibi ürkegim öyle
hani o akşamlari düşünüyorum o hiç bitmeyecek geceleri,
o aptalligimizi o sarişin kizlari o gelmeyecek
hani ansizin bir köşe başinda rastlantilar gibi.

Albatros, seni biliyorum, ölüm akşamlarinin yalnizligisin
koltuguna alip bohçasini kaçan kizlarin sevgililerine benzer;
hani o buz tutmuş denizlerin o buzullar çaginin o anlatimsiz
sevgiye de yakin kine de yaşama da yakin ölüme de derler

işte o günlerin, işte o kimsesizliklerin, işte o yenilgilerin
aç bir saldirganlikla gece kapilarini zorlayan;
hani al parmakli, hep düşlerimizde gördügümüz ama bilmedigimiz
ama küçücük avuçlariyla bizi atlar gibi sulayan.

Albatros, bize güneşi sattilar, oysa bizim güneşimiz vardi eskiden
hani o, daha çok, mevsimlerde soyunan yilanlar gibi olmaliydik;
isteklerimiz yendi bizi, karaya vurduk/zonkluyor başimiz,
bizden en son bir atilimdir akşamlari inen karanlik.

Savaşan ellerimiz bizim, pişmanliklara karşi ve kinlere
kararmakta derilerimiz her gördügümüz gün en güzel şeyi.
Hani çirkinligimizi söylesek ya koyu bir sikilganlikla;
ama ezilmiş ellerimizi kime göstersek şimdi.

Albatros, kime göstersek şimdi yaralarimizi, korkunç ve irinli
yumuk gözlerle al kisraklara dogru koşan atlarimiz gemsiz.
Hani gecenin hangi saati bilinmez/kapilarimiz vurulur ya,
bir ürperişle, kisik aydinlikta dururken tenha evimiz.

ey bir ürperişle gönlümüzü çelen, bizi yalnizligina götüren
sana bu şiiri denizin köpüklerinden alip getirdim,
o kadar kötü de degil sevgiye ve yalnizliga siginişim
albatros, ölüm kuşum/kutsal çirkinligim benim...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:56

Aldanışın Şiiri
 
Aldanışın Şiiri

Yana yana ışıgına geldim
Isıtmadın beni sevdigim
Beni almadın uzandıgın engine
Deniz olsam da ırmak olsam da
Yansam da bir senin ateşine

Sabahları düşen çiy tanesi
Akşamları esen serin rüzgâr
Hep aynı havada yaslı şarkılar
Ben seni neşede aradım yoksun
Gecenin içinde de yoksun gündüzde de

Agaç dallarında aradım
Gün ışıgında aradım orda da yoksun

Bu gece Ay'i parçalanmış gördüm
Sarı bir Ay'dı sonra beyazdı
Koştum sen misin diyerek
Vardım baktım sen misin diyerek

Nerdesin nerdesin diyerek
Yana yana ışıgına geldim
Başladım yarım kaldı şiirlerim
Ne ak ne kara titrek ellerim
Sana uzanır sessizlik içinde...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:57

Anı
 
Anı

Oglumla kıra gitmiştim, küçücük adımlarıyla
çayırlarin üstünde koşmak istiyordu ve düşüyordu.

Bir kurbaga
sıçrayıverdi önünde: Hiç görmemişti, korktu.

Bir agaç vardı, tırmanmak istedi.

Bir hendegi
atlamak istedi, bir taşı yerden sökmek.

Koştu koştu koştu sonra
yakalamak istiyordu bir serçeyi.

Apartmanın üçüncü katında, elli santim var yok
daracık ama upuzun bir balkonda

Gökyüzünü, apartmanların çatılarını, uzaktaki
agaçsız birkaç tepeyi
göre göre büyüyordu işte, kentli bir çocuk olarak.

O gün kırda
çıldırdı sanki, ne yapacagını bilemiyordu
sevinçten.

Önceki gün yagmur yagmıştı, patlamıştı bütün otlar
yuvarlanıp durdu
yemyeşil oldu üstü.

Kahkahalarını görmeliydiniz, nasıl da
çıglıklar atıyordu.

"Koş baba, koş!" diyordu, koşarken bir kelebegin
incecik, renkli kanatları ardında...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:57

Arkadaş
 
Arkadaş

Arkadaş, iyi bir günü
Sakla kötü günlere
Iyi bir dostu da öyle
Güleç bir yüzü de sakla
Sakla yigitligi korkaklıgı sevgiyi
Kini sakın saklama

Agaç dik, sula çiçekleri
Çocukları görünce gülsün gözlerinin içi
Üç günlük dünya
De, bagışla herkesi
Söz götüreni, söz getireni
Kalleşi hayini sakın bagışlama

Arkadaş, ezberle ya da yaz bir yana
Otogarlarda, istasyonlarda
Ayrılık sözlerini
Hastanelerde, mapusanelerde
Söylenen türküleri
Ezberle ve sakın unutma...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:57

Baba
 
Baba

Yalnızlığımdır hep bıçakların kestiği
Akşam çayında galetalarla yenen
Koyu atlar götürür terkisinde
Ne kadar kaçkın varsa evden
Uykumdur sokaklarda sürünür
Ya da düşer bir kadının elinden

Yorgunluğumdur daha çok aşk
Gelip gider o şehrin gemilerinden
Esmerdir akşamlarda babam
Çok esmer güler resimlerden
O kadar yakın bilmediğim
Ölüme çok uzak günlerinden

Ellerimdir dalgınlığında hep
Hep bardaklarda, sular dururken
Sürahilerde - akşam vakitleri
Akşam çayına gelmiyen
Bir baba, aydınlıksız odalarda
Çok esmer güler resimlerinden...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:57

Bu Göge, Yldızlara
 
Bu Göge, Yldızlara

Irmak, bir kıvrım daha atıyor
Ovada, yoluna;
İncecik bir sögüt, bir çıtkırıldım kavak!
Kıyı, alıyor gönlünü onun
İpek bir yumuşaklıkla öperek.

Bir ekin tarlasında
Tek ayak üstünde bir leylek
Çıkarmış gömlegini, güneşlenen
Bir delikanlı sanki
Ve bir denizkabugunda bütün deniz.

Mavi işte mevsim
Çocukken saçlarını kesen
Çılgın bir kız gibi;
Duadadır agaç, bilmeden ve bilinmeyen
Bir Tanrı'ya şükreder şimdi.

Yücelerde bir bulut
Kapatır Güneş'in önünü;
Ak bir ata binen rüzgâr
Çalarken kırbacını
Ne söylersin ey ozan bu göge, yıldızlara?

Ey hanlar, kervansaraylar gezgini
Adın yazıldı bak işte defterine yigitligin;
Kaba gücü övme, öv kaba güzelligi!
Çık içinden şu eski cografyanın ve tarihin
Mevsim gibi, ırmak gibi, çıtkırıldım bir kavak gibi!

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:58

Çember
 
Çember

Nasıl olsa bir gün eriye eriye tükenecek Güneş,
nasıl olsa düşeceksiniz bir kaldırıma, severken
ya da koklarken bir çiçegi, bir mektubu okurken ya da
bir parkta güneşlenirken, çocukların oynaştıgı bir sıra
(sevgi, o yabanıl dag geyigi, kaçar durur sizden)
akşam çökerken, boguk bir sıkıntıyla kente
o alışılmış sicim yagmurlar yagarken
(soluk, kararsız bir gögün altında, bir başınıza öyle)
adımlarınız gider ya gitmez, sigaranız agzınızda
merhaba diyensiz, tükenmişliginizi sonuna degin yaşarken
siz var mısınız bu kentin pis havasında (bilmezken)
sokak kedilerinin, o hüzün şarkılarının yanında
nasıl olsa bir gün olacak bu, kaçamazsınız
(siz kendiniz misiniz gerçekten? onu da düşünmelisiniz)
meyhanelere girseniz sıkıntıyla, kavgalarınız olsa
nedensiz ve korkunç. Tutup güvercinleri okşasanız
ya da yolsanız tüylerini martıların ve onların
gümüş saplı kara bir bıçagı öfkeyle sallasanız havaya
tükeneceksiniz yine de. Bu korkunç sorunun karşılıgı yok
savaşlardan yenilmiş çıkacaksınız, yitik hep yitik
neyiniz varsa, acının bilinmedik köşelerinde ta derinde
yitik hep yitik. Boyuna bu. Varlaştırmaz sizi hiçbir şey
akşamın yürege agır basan o yılgın gelişinde
isteklerin bilinmezliginde, adım başı degişen, adım başı
kararsız. Hangi soruya karşılık olacak? bilinmezken
kalmanın neyi degiştirecegi, gitmenin neyi eksiltecegi
neye yok desek, neyi çarmıha gersek, neye tapsak
diye düşünseniz bile. Düşünmek olur bu önce, ama sonra?
ama sonra sıkıntılarınızın kışı başlar yine de
çevrenizde ateşten bir çember gibi darala darala
çevrenizde ateşten bir çember gibi darala darala...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:58

Çobanıl
 
Çobanıl

Ey tarlakuşlarının titreşip durduğu masmavi geniş alan,
Güz geldi mi çiylerle ıslanan kırlar,
Ey kül renkli ve iyi niyetli gökyüzü!
Bulutlarını yola çıkar
Ve kurşuni bir sessizliğe boğ toprağı.
Yine de
Ve yalnızca
İpince
Bir olda, uzak bir çavlanın sesiyle gürle.

Bir adam soruyor bana: Ata binmeyi unutmadın ya?

Bir dağ doruğu gibiydi, karlı
Ve çığ salacak,
Sonsuz, diri fırtınalarla yüklü
Tepelerde, otların üstünde ilk kar
Ve sevdiğim şıvgacık fidan, yolun üstünde.
Güz yeliyle savrulup duruyor
Ve toprağa
iyice
Yaslanıyor, dökülüyor yaprakları, güzle.

Bir adam soruyor bana: Ata binmeyi unutmadın ya?

Kim bilebilir, bir tek ağaç bile olmazsa
O eski, sonsuz ormanı? Sular
Oluklardan teknelere dökülse de.
Atlar
Yeni bir koşu tuttursa da.
Kim dudrurabilir düşleri, ey gece
Gözler
Açık olsa da?

İşte yanıtım:
Ey tarlakuşlarının titreşip durduğu masmavi geniş alan...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:58

Deli Gençlik
 
Deli Gençlik

Gün ışırken kayalıklarda
Dolaşan yavru geyikler gibi.
Geldi yanıma oturdu şöyle
Islak serin gözleri.

En güzel günlerinde aşkımızın
Aşağıdan taze rüzgârlar eser.
Yosunlu bir çeşmeden
Bir çift karaca eğilmiş su içer.

Titreyen ellerimle okşadım, sevdim
Tutup o incecik bileği,
Göremem düşlerimde bile artık
O çekingenliği, güzelliği.

Hey atılan tohumları ilk aşkın
Dünya yüzündeki avarelik.
Üstümüzde şaşkınlığı hulyaların
Aşkın o güzel kudreti.

Ortalıkta bir serinlik...
Kuşlar sevinçle uçardı üstümüzden
Bulutlar alçaklardan gider,
Biz sevda içindeydik...

Ali Püsküllüoğlu

Renklerin Dansı 30.09.11 00:59

Eskidikçe
 
Eskidikçe

Güneşi karşılıyoruz mutlu çığlıklarla öperek,
Dağı, ovayı
Yüzyılların uykusunu
Otu, börtü böceği,
Bir kanat vuruşta uçan kartalı,
Ağır akan ırmağı,
Ağzında dünyayı taşıyan leyleği,
Korkunç bir yalnızlık duyan karacayı.

Yaşamak süsler eklemektir sonsuz gerçeğe
Derin bir soluk almak gibi
Pencereden dışarı bakmak gibi gökyüzüne,
Bir kırlangıç uçmak gibi
Kök salmak gibi toprağa;
Ölümse, açılan bir eski zaman sandığı.

Zaman diyorsun, bir çingene gibi karşıma çıkıyorsun o zaman,
O zaman zaman kaçıyor;
Kim tutabilir şimdiyi dünü eskiyi
Ölümlerden ölüm beğeni
Kırk katırı kırk satırı?

Saçlarında güller, karanfiller, dünyanın en güzel kırları,
Saçında gelincikler, sabah çiyi ve tarlakuşları
Çizmeli kedi
Yedi derya geçen şehzade
En güzel sırma tel
Sabahın yedisi ve ıssız göl
Ve güneşin hiçbir şeyi
Güvercinlerin çığlığı!

Yüz çocuk ırmağa koşuyor
Bin çocuk daha
Ve yanıyor ayakları kumlarda
Tozda ve küllerde ve saçında.
Anılar eskidikçe, insan yaşlandıkça
Kavağın gölgesi suya düştükçe
Rüzgarın sesi ve sis, odaya dolar
Ve dağlar uzakta çok uzakta
Şimdi, şu sabah gibi güzel oldukça
Kırıldıkça kırağı

Uçuşunu görmek güvercinlerin gökte
Beni bir çocukluk anısı gibi duygulandırıyor;
Görmüyor güneşi akşam ezanı köyde.
Yalnız sular mı uykuya varacak dağlar kayalar mı şimdi?

İşte çam çıraları da bitti
Haydi sen de var uykuya:
Çöksün üstüne gecenin karanlığı!

Ali Püsküllüoğlu


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:57.

Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.