Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Tualim Resim Galerisi > Yabancı Ressamların Biyografisi ( Hayatı )
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda

Yabancı Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) Yabancı Ressamların Biyografisi,Yabancı Ressamları Hayatı,Yabancı Ressamların Yaşam Hikayeleri...

Fausto Zonaro Biyografisi

Yabancı Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) kategorisinde açılmış olan Fausto Zonaro Biyografisi konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Fausto Zonaro Biyografisi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1648

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07.02.09, 17:42   #1
Kullanıcı Profili
Administrator
 
Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetAdmin
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 4
Mesajlar: 422
Konular: 414
Post Fausto Zonaro Biyografisi

Fausto Zonaro Biyografisi


FAUSTO ZONARO 1854-1929


1854 yılında Padova’ya bağlı Masi’de doğan Fausto ZONARO meslek hayatına duvarcı çırağı olarak başlamıştır. Erken yaşta ortaya çıkan sanat eğilimini günlük geçimini sağlamak için verdiği hayat kavgası engelleyememiş genç sanatçı, Lendinara’da yapdığı desen çalışmalarından sonra, sanat hayatına, Verona’da Accademia Cignora’li de bir süre devam etmiş, daha sonra Roma Güzel Sanatlar Akademisinden diploma almıştır. 1800’lü yıllarda tablolarını İtalya’da sergileyen sanatçı, bu dönemde Paris’e gitmiş ve 36. Boulevard da Cilehy’de bir atölye tutmuştur.

Zonaro, 1891 yılına kadar, gezgin sanatçıların Bohem hayatını sürdürmüştür. 1891 yılında Venedik’ten ayrılarak İstanbul’a gelen sanatçı ve eşi Taksim civarında ahşap bir eve yerleşmişlerdir. Zonaro’nun bu yıllarda, kentin merkezi semtlerinde yaptığı resimler onun sanat hayatının en ilginç örnekleridir.

1911’de Trablusgarp savaşı sırasında ailesi ile birlikte İstanbul’dan ayrılmıştır ve San Remo’ya yerleşmiştir. 1929 yılında San Remoda’da ölen sanatçı’nın Ülkemizdeki bazı özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.


HAKKINDA YAZILANLAR

Bir İstanbul âşığı Fausto Zonaro


Fausto, Masi beldesinde doğan bir İtalyan’dır (1854). Fakir bir ailenin çocuğudur, okuyamaz. O da akranları gibi gidip gurbet ellerde amelelik yapar. Temel kazar, taş taşır, harç karar. Ustalar bakarlar, çocuğun eli yatkın, ona duvar ördürmeye başlarlar. Fausto eline mala tutuşturanları mahçup etmez, işi tez kapar. Hatta aranılan bir usta olur, zira o kendine has tarzı ile duvara bile karakter kazandırır, mesleğe estetik katar. Evet Venedik ve Roma’da güzel işlere imza atar ama her geçen gün vakit kaybettiğini hisseder, taştan harçtan sıkılmaya başlar.

Yapılmayanı yapar...

O günün İtalyası ressam kaynar, sanatkarlar atölyelere sığmaz, sokaklara taşarlar. Fausto da amatörce gayretlerle fırçalar, boyalar edinir, kendi kendine desen çalışmaları yapar. Şimdi bunları birkaç ustaya göstermeli, fikirlerini sormalıdır. Doğrusu aşağılanmaya, kırılmaya hatta azarlanmaya hazırdır ama onu ciddiye alırlar. Mutlaka eğitim almasını tavsiye eder, Verona’da Accademia Cignoralli’ye yollarlar. Ardından Roma Güzel Sanatlar Akademisine devam eder ve diplomayı alıp duvara asar. Fausto ilk sergisini İtalya’da açar ve büyük sükse yapar. Piyasanın kurtları ona bir sır verir, “ünlü olmak istiyorsan Paris’te çalışmalısın” tavsiyesinde bulunurlar. Fausto, Boulevard da Cilehy’de bir atölye açar. Şan, şöhret, para, itibar, hani bir ressama ne lâzımsa hepsini yakalar. Sıra gelir, mesleki tatmine, artık bu âlemde iz bırakmanın hesaplarını yapar.
Öyle ya, bu saatten sonra “Paris’te güz”, “Roma’da bahar” “Venedik’te gondollar” gibi yüzlerce kez çizilmiş manzaralarla uğraşamaz. Bin bir gece masallarını aratmayacak bir şehir bulmalı, yapılmayanı yapmalı, çizilmeyeni çizmelidir. İyi de bu masal şehir nerededir? Kahire, Buhara, Bağdat da olabilir ama aklına öncelikle İstanbul gelir. Edmando de Amicis’in kitabında okuduğu gizemli şehirde ne renkler bulacaktır kimbilir?
Zonaro bir gayret eşyasını toplar ve ilk gemiyle İstanbul’a koşar. Tekne daha Sarayburnu önlerine vardığında da ne iyi bir iş yaptığını anlar. Buğulu göğü delen eşsiz minareleri görünce içi içine sığmaz. Sahile ayak bastığında gümrükçülerle kısa bir münakaşası olur, zira bizim çocuklarımız boyaları fırçaları didikler bunların neye yaradığını anlamaya çalışırlar. Tam sesini yükseltmeye başlamıştır ki Gümrük Müdürü Mahmud Bey koluna girer, onu odasına gotürüp okkalı bir kahve ısmarlar. İkisi arasında sıcak bir dostluk başlar. Mahmud Bey ünlü ressamı Salacak’taki evinde ağırlar ona nefis sofralar açar.
Hasılı Fausto Zonaro da 1850 yılında İstanbul’u mekan edinen Giovanni Brindesi gibi “Oryantalist bir tutkuyla” Dersaadet’e gelir eşi Elisa ile Taksim’de ahşap bir eve yerleşir. Bu şehre bayılırlar, zira nereye baksalar fotoğraf, ne yana dönseler resimdir. Kubbeler, minareler, çeşmeler, kayıkçılar, sakalar, sütçüler, şerbetçiler, ciğerciler, şekerciler hepsi ama hepsi çalışmaya değer. O günlerde yüksek kaldırımda kitabevi işleten Bay Zellich onun tablolarını vitrinin baş köşesine yerleştirir ve satılanların (ki tanesi bir liradır) parasını getirip eline verir.
Zonaro bir vesile ile tanıştığı Osman Hamdi Beye hayran olur. Bu sevimli Türk onu sandalına atar, birlikte Boğaza olta salarlar. Bir saat geçmeden teknelerini üçer kiloluk kofanalarla doldurur, balıkları küfeyle taşır, bütün mahalleye dağıtırlar. Bu bolluk bu bereket italyan ressamı çok sarar.
Zonaro, bir Cuma Galata KöPage Rankingüsünde resmi geçit yapan Ertuğrul Süvari Alayına rast gelir. Bunun her hafta tekrarlanan bir merasim olduğunu öğrenince çok sevinir. Ufak ufak kâğıtlara detaylar toplar, bunları evinde resimleştirir.

Unvanlar, madalyalar...

2. Abdülhamid Han’ın bundan haberi olur, onu saraya çağırır. Zonaro tablosunu yanına alır ve Padişaha takdim eder. Sultan, usta bir hakkak ve iyi bir hattat olduğu için detaylardaki özeni iyi yakalar. Zonaro’nun renk seçimindeki, fırça vurmadadaki ustalığını çok iyi anlar ve ona hem Mecidi nişanı takar hem de “Ressam-ı hazret-i şehriyari” (sizin anlayacağınız saray ressamlığı) gibi cazip bir teklif yapar. Eh, yabancı bir şehirde kendi gayretleri ile ayakta kalmaya çalışmaktansa, Sultanın himayesinde işine bakmak daha mantıklıdır. Zonaro da onu yapar...
Ulu Hakan, ona iyice bir maaş bağlar ve Beşiktaş Akaretler’den iki katlı bir evi emrine açar. Zonaro bu evde hem yatar kalkar, hem de atölyesini kurar. Burası sanat merkezi gibi olur, hatta kapısını Recaizade Ekrem, Şevket Cenani, Winston Churchill, Adoplhe Thalasso, Camille Flammarion, Alexander Nelidov, Ohannes B. Dadian, Max Olaf Heckmann ve Marshall Von Bieberstein, Şehzade Abdülmecid ve Şehzade Burhaneddin Efendi gibi ünlüler çalar…


__________________
Admin
Admin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
biyografisi, fausto, zonaro


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fausto Zonaro Resimleri - Fausto Zonaro Eserleri Renklerin Dansı Yabancı Ressamların Eserleri 1 27.10.10 00:52


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 18:46.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.