Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Plastik Sanatlar > Geleneksel El Sanatları > Yöresel El Sanatları

Yöresel El Sanatları Yörelerimize ait el sanatlarının tanıtımı

Eskişehir Yöresi El Sanatları

Yöresel El Sanatları kategorisinde açılmış olan Eskişehir Yöresi El Sanatları konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Eskişehir Yöresi El Sanatları
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2583

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 12.07.10, 15:56   #1
Kullanıcı Profili
S.Moderators
 
Renklerin Dansı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetRenklerin Dansı
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
Standart Eskişehir Yöresi El Sanatları

Eskişehir Yöresi El Sanatları

Eskişehir, Anadolu toprakları içerisinde çok değişik kültürlerle tanışık, oldukça zengin folklor özelliklerine sahip bir ilimizdir.
13. yüzyıldan bu yana yerleşimin görüldüğü bu ilde 18. ve 19. yüzyıllardaki Türkmen ve Yörük yerleşimleri ile 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki Kırım. Kafkasya ve Balkanlardan gelen göçmenlerin bu il ve çevresindeki kültür oluşumlarına katkıları açıkça görülmektedir. Bu kültür oluşumları içerisinde yer alan el sanatları da hiçbir yöremizde görülemeyecek kadar çok çeşitlilik gösterir. Ancak bugün kimi el sanatları yerlerini sanayi ürünlerine terk ederek müzelerdeki yerlerini almış, kimileri yok olmakla karşı karşıya kalmıştır. Bununla birlikte olanca zerafetiyle yaşayan ve yaşatılan el sanatları da işlerliğini sürdürmektedir.
Eskişehir’de bugün yaşatılmaya çalışılan el sanatlarından bazıları şunlardır:
DOKUMACILIK
Yerleşik yaşama geçmiş olan Yörük ve Türkmen köylerinde kilim, cicim, zili, sumak ve pala dokumacılığı ile heybe, çuval, yastık yapımı oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Sivrihisar ilçesi Kuzuören. İlyaspaşa, Yörme, Holanta Köyü Türkmenleri, Günyüzü Türkmenleri, Han Kasabası ile Seyitgazi-Kırka Karakeçili Türkmenlerinin kilim dokumaları ilginçtir.
Kilim dokumacılığı son derece özgürdür. Türkmen deyişiyle “Halı işi deli işi, Kilim işi kimin işi” sözü, kilim dokumacılığının özgürlüğünü vurgulamaktadır. Kilim dokumacılığında önceden hazırlanan bir model bulunmaz. Ancak gelenek kalıpları içerisinde ve dokuma anıda, desenlerin özelliğine göre dik ve yan taşmalar yapılıp boşluklar doldurularak çalışılır. Halıda olduğu gibi sıra takibi yapılmaz.
Yörede kilim benzeri el dokumaları arasında yer alan cicim, zili, sumak... gibi değişik biçimlerdeki süsleme teknikleri de geliştirilmiştir.
Cicimde, gergin çözgü iplik sistemi üzerine bezayağı zemin örgüsü işlenirken, renkli ekstra iplikler çözgü üzerinden belirli atlamalarla desenleri meydana getirirler.
Zili dokumada, bezayağı zemin örgüsü üzerine renkli iplikler, deseni oluşturacak biçimde, belirli atlamalarla işlenir. Yüzeyde deseni işleyen iplik, dokumanın arka yüzüne geçer ve o renk motifi yüzeyde tekrar işleyinceye kadar bağlantısız durur.
Sumak, gergin çözgü iplikleri üzerine renkli ipliklerin dolanarak desenleri oluşturduğu bir dokuma çeşididir.
Bu dokumalardan ihtiyaca göre de çuval, yastık yüzü, hurç, heybe, yatak örtüsü ve sedir örtüsü hazırlanır.
Bu dokumaların üzerlerindeki desenler de değişik adlar alırlar: İskambilli, Karakilim, Gülbudağı, Gelintaşı, Elibelinde, Atkaçtı, Akrep, Koçboynuzu, Kocabaş, Parmak, Merdiven, Ejder, Pençe, Çomça, Top, Ayna ve Bıtrak...gibi.
Son yıllarda ilimizde kilimciliğin geliştirilmesi amacıyla Seyitgazi-Kırka, Çifteler-Han ve Sivrihisar-Kayakent’te kilim dokuma okulları açılmıştır.
LÜLETAŞI İŞLEMECİLİĞİ
1940’lı yıllarda gelişmeye başlayan Lületaşı işlemeciliği 1950’li yıllardan başlayarak bir el sanatı olarak kendini göstermeye başlar. Önceleri yalnızca pipo yapımı konusunda gelişme kaydeden Lületaşı, kolye, bilezik, küpe ve biblo gibi süs eşyalarında da aranılan bir taş olmaya başlamıştır.
Lületaşı ustalarının Lületaşının bulunuşu ve ilk kuyunun açılışı ile ilgili anlattıkları bir hikayeye göre bir gün çobanın biri koyunlarını otlatırken dinlenmek için bir ağacın altına oturur. O sırada bir köstebeğin topraktan beyaz taş parçalarını çıkarmaya çalıştığını görür. Çoban taş parçasını eline alır, çakısıyla yontmaya başlar ve bir peri kızı çıkarır ortaya. Kız dile gelir “-Yaktın beni insanoğlu” diye bağırarak delikten içeri girip kaybolur Çoban da arkasından gider ve kızı ararken derin bir çukurun içinde ölür. Böylece ilk kuyu açılmış olur. Bu hikayeye göre lületaşı ustaları da kendi pirlerinin Köstebek olduğuna inanırlar.
Toprağın 1 metre altından başlayarak 140-150 metre altına inen kuyulardan oldukça güç koşullarda çıkarılan Lületaşı, diğer adıyla Eskişehir taşı beyaz renkte olup gözeneksiz ve hafif olması aranan özellikleridir. İyi nitelikte taşlar “Boz” ve “Devetüyü” adı verilen topraktan çıkarılır.
Eskişehir’in Sarısu, Yenişehir, Türkmentokat, Gökçeoğlu, Karaçay, Söğütçük, Margı, Sepetçi, Nemli, Kümbet, Yeniköy, Kepeztepe, Karahöyük ve Başören köylerinden çıkarılan lületaşı büyüklüğüne göre sıralanarak yapılacak eşyanın türü seçilir. Yalnızca kolye ve tespih yapılabilen en küçük boy lületaşına “Dökme” denir. Küçük boy pipo yapımında “Orta”, orta boy pipo yapımında ise “Daneli” kullanılır. Büyük boy pipolar “Pamuklu” dan yapılır. Taşın büyüklüğü on pamuklu boyuna eriştiğinde “Birimbirlik” adını alır. En büyük boy taşa ise “Sıramalı” adı verilir. Ancak nadiren bulunan ve 30 ile 80 pamuklu boyları arasında değişen taşlara da rastlanır. Bunlara ise “Omuzlama” ve “Budama” denir.
Taş işlemesinde “Tahra” adı verilen keski ile taşın dış yüzeyi temizlenir. “Kaba Bıçak” ile pürüzler giderilir ve yapılacak eşyaya göre yontulur. Bu işleme “Saykalı” adı verilir. İşlemeyi kolaylaştırmak için ıslatılan taş üzerinde “İş Bıçağı” ile taslak çıkarılır. “Sıyırgı” ile yüz düzeltilir, gözler açılır. “Sakal Tarama Bıçağı” ile sakal taranır. “İskarpile” ile piponun tütün konulacak yeri oyulur. Pipo elektrikli fırına kurutulmaya konur. Kuruma süresi iki saattir. Kurutulduktan sonra, matkapla piponun ağız deliği delinir. “Kılavuz” ile ucuna sap takmak için diş açılır. Zımparalanıp düzeltilen taş, eritilerek beyazlatılmış kaynar haldeki balmumu cilaya atılır. Taşın cinsine göre birkaç dakika bekletilir. Ciladan alınan pipo soğuyunca bezle kurulanır Rötuşlanıp kadife bezle parlatılır ve sap takılır.
Pipolar üzerindeki desenler ve figürler çok çeşitlidir. Baş figürlü pipolardan Osmanlı başları (Sarıklı, Barbaros, Betaşi, Sultan, Fesli, Efebaşı ve Mihrace...),Arslan Başı, Baküs Başı, Genç Kız Başı en çok kullanılanlardır. Bunların yanısıra stilize hayvan figürleri, soyut şekiller üzerinde değişik desenler, Romalı Asker, Denizkızı, Fil, At, Kartaltırnağı ve El figürleri ile birlikte tanınmış kişilerin başlarına da rastlanır.
Lületaşı işlemeciliği alanında son yıllarda verilen önem doğrultusunda 1989 yılında açılan Lületaşı Meslek Okulu’nun da bu sanata katkılarını unutmamak gerekir.
ÇORAP İŞLEMECİLİĞİ
Eskişehir’deki eski yerleşim bölgelerinde ve yüzyılın başındaki Yörük ve Türkmen yerleşiminin bulunduğu köylerin hemen hepsinde kadınların en çok uğraştıkları el sanatlarındandır.
Ancak Sivrihisar’da yapılan çorapların renk ve desen açısından diğerlerinden ayrı bir yeri vardır. “Ak Çoraplar” özelliği taşıyan bu çoraplar beyaz ya da krem renginde olup genellikle ajurların konçlarda yer aldığı çoraplardır. Bu çorapların ajurlu olmasının nedeni çorabı tekdüzelikten kurtarmak amacını taşır. Böylece çorap desenli ve dekoratif bir körünüme sahip olur. Üzerindeki desenlerde bulunan işlemelerin biçimlerine göre; Arpalı, Baklava Dilimi, Sığır Suyu, Sıçan Dişi, Sineli, Terleme, Elmas Eli, Düz Örgü, Kestane Kabuğu, İngiliz İğnesi, Süpürge Sapı, Bal Peteği, Fincan Göbeği, Sarhoş Yolu, Bıçak Burnu gibi adlarla anılırlar.
SEYİTGAZİ OYALARI
“Makinalar çıktı da oyalar oldu hep yalan
Oyalan deli gönül var git sen de oyalan”
Bu anlamlı sözler, gönül dileklerini oyalara yansıtan kızlarımızın dilinde bugün de dolaşmaktadır.
Anadolu’nun hemen her yöresinde genç kızlarımıza beceri kazandırmanın temeli olarak kullanılan oya yapımı kullanılan malzemeye göre; Boncuk Oyaları, İplik Oyaları, Koza Oyaları, Bez Oyaları, Mum Oyaları gibi adlar alırlar. Kullanılan araçlara göre ise İğne oyaları, Firkete Oyaları, Tığ Oyaları ve Mekik Oyaları olarak adlandırılırlar.
Anadolu’da yalnızca Eskişehir - Seyitgazi ilçesi ve çevresinde görülen boncuk oyaları iğneyle, tığla ya da mekikle yapılabimektedir. Bazen iplik üzerine dizilen boncuk sayılarının şaşırtıcı boyutlara vardığı bu sanat tülbentlerde, mendillerde, içliklerde, yaka ve kol ağızlarında gelinlik kızlarımızın çeyizlerini süslemektedir.
Seyitgazi Oyalarını gün ışığına çıkaran Seyitgazi Müzesi eski müdürü sayın Mehmet MUTLU’yu da burada saygıyla anmak gerekir.
Oyalara yapılış biçimlerine ve desenlerine göre değişik adlar verilirken yörenin genç kızları yaptıkları oyalar için de maniler dizerler:
“Oyalı tülbendimin ucuna
Lira bağlarım lira
Eğer seninki dalga ise
Benimki de numara”

“Yemenimin oyalı uçları
Ben çıkamam yokuşları
Yarime selam götürün
Yedi dağın kuşları”

“Yazmamın oyası kara
Etrafı şeker pare
Taze bir gelin sevdim
Kendisi güzel gözü kara”

“Oyalı tülbendimin katını
Katından ayırmayın
Vurun öldürün beni
Yarimden ayırmayın”


Seyitgazi boncuk oyalarından bazılarının adları şöyle: Üç Güzel, Bahçe Güzeli, Kirpik, Dut Oyası, Piliç Ayağı, Yattı Kalktı, Atmış Akıl-Yetmiş Fikir, Hanım Teri, Saat Kordonu, Yasemin, Sincir, Çilek, Ay Yıldız, Kahve Çıtlağı, Zikzak, Gelin Tacı, Su Taşı, Kaynana Dili, Fincan Altı, Süpürge, Kiraz, Peri Bacaları, Yaprak, Raf Kertiği, Gece Lambası, İncir, Çark, Kuzu Dişi, Örüncekli, Portakal, Mini Etek, İncili Küpe, Dama, Halkalı Şeker, Bir Benli, Zeki Müren Göbeği, Hanım Çantası, Süpürgeler, Kanlı Kafa, Şemsiye, Dönme Dolap, Bebek Oyası, Saray Süpürgesi, Kuş gözü, Bülbül Yuvası, Hanım Göbeği ve Elti Eltiye Küstü...
ALPU GÜMÜŞ İŞLEMECİLİĞİ
Son yıllarda gün ışığına çıkarılan Alpu ilçesindeki bu önemli el sanatı evlerde aileler arasında sürdürülmektedir. İşlemelerde geleneksel Türk ve Osmanlı desenlerinin yanısıra Osmanlı Padişahlarına ait tuğra ve mühürlerin illüstrasyonları da kullanılmaktadır.
Gümüşten yapılan eşyalar arasında kama, tütün tabakası, kamçı, enfiye kutusu, at koşum takımları süsleri, ağızlık, bilezik, muskalık, kemer, kolye, yüzük, küpe, kravat iğnesi, tabanca kabzası, yaka iğnesi, kol düğmeleri, çeşitli rozetler bulunmaktadır. Bu eşyalar üzerinde işlenen desenleri oluşturma işine “SAVAT” adı verilir. Savat kurşun, gümüş, bakır ve kükürt karışımından oluşan bir çamurdur. Cilalanarak parlatılan gümüş eşya üzerine oyma kalemleriyle işlenerek oyulan desenlerin üzerine savat çamuru doldurularak eşya ateşe tutulur. soğuduktan sonra eğe ve zımpara ile tesfiyesi yapılıp keçe cilası ile parlatılarak satışa sunulur.
Eskişehir yöresel el sanatları arasında yer alan ancak teknolojiye yenik düşerek işlerliğini yitirmek üzere olan dericilik, saraçlık, nalbantlık, sarka işlemeciliği, tahta oymacılığı, bakır ve altın işlemeciliği, çömlekçilik, yorgan işlemeciliği, keçe yapımı, araştırmacıların ilgisini beklemektedir.
Yukarıda saydığımız el sanatlarının dışında yörede geçmiş yıllarda uğraşı alanı bulan ipekçilik, pamuk ipliği boyacılığı ve bez dokumacılığı gibi bazı el sanatları da işlerliğini yitiren el sanatlarındandır. Bu sanatların varlığına ise ancak bazı yazılı kaynaklarda, eski salnamelerde rastlayabiliyoruz.
SONUÇ
Çağımızda her alanda ticaret düşüncesinin ön planda oluşu, el sanatlarını da içe dönük duruma getirerek, çalışma alanlarını kısıtlamıştır.
Sanayi mamulleriyle halk el sanatlarını karşılaştırdığımızda halkın ve köylünün yaratıcılığının ne kadar üst düzeyde olduğu ortaya çıkar Bu gerçeği sanayi toplumuna ilk geçen Avrupa geç de olsa anladığında 19. yüzyılın sonlarına gelinmişti. Ancak görüldü ki ulusal değerlerin büyük bir kısmı hem de en değerlileri yok olup gitmişti.
Avrupa kaybolan bu değerlerin araştırılması, bulunamayanların yerine yenilerinin yaratılması yoluna giderek, el sanatlarının geliştirilmesi konusunda ve bu alandaki örgütlenme çalışmalarında büyük çabalar ve paralar harcadı.
Anlaşıldı ki, toplumların kişiliklerinden kopmadan ilerleyip kalkınabilmesi, geçmişin kültür ve sanat armağanlarını koruyan müze, arşiv, sergi salonu gibi sanat ve kültür kuruluşlarının oluşturulmasına bağlıdır.
Ülkemizde bu düşünceleri ilk kez ortaya koyan Ziya GÖKALP’tir. Atatürk’ün de bu düşünceler ışığında Halkbilim alanındaki çalışmaları başlatması ve Halkevleri’nin açılmasıyla bu çalışmalar hız kazandı. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak yapılan bu çalışmalar umarız bizi Avrupa’nın düştüğü duruma düşürmeyecektir.
El sanatlarımızın derlenmesi, müzeler ve kolleksiyonlar oluşturulması, yeniden üretiminin sağlanması konusunda devletin değişik kuruluşlarının ve bankaların gösterdiği çabaların yanısıra Dr. Tevfik EŞBERK, Kenan ÖZBEL, Sabiha TANSUĞ, Nezihe ARAZ ve adını sayamayacağımız kadar çok bilim adamının, araştırmacının, yöneticilerin bu konudaki kişisel çabalarını ve katkılarını unutmamak gerekir.
KAYNAKLAR:
* ALBEK, Suzan. Dorylaion’dan Eskişehir’e, Anadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı, No:89, ESKİŞEHİR-1991.
* BAYRAKTAROĞLU, Suzan. Sumak Dokumaları,Kültür Ve Sanat, Sayı 11, Türkiye İş Bankası, Eylül-1991
* DURUL,Yusuf. Anadolu Kilimlerinden Örnekler, Ak Yayınları Türk Süsleme Sanatları Serisi:10, İstanbul-1985.
* ERTİN, Gaye. Eskişehir Kentinde Yerleşmenin Evrimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir-1994.
* EVLİYAOĞLU, Y.Doç.Dr.Sait-BAYKURT, Şerif. Türk Halkbilimi, Ankara-1987.
* ÖGEL,Bahaeddin. Türk Kültür Tarihine Giriş III. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara-1985.
__________________
TUALİM.NET
Renklerin Dansı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
el, eskişehir, sanatları, yöresi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Mersin Yöresi El Sanatları Renklerin Dansı Yöresel El Sanatları 1 29.11.16 23:27
Eskişehir Çağdaş Cam Sanatları Müzesi Renklerin Dansı Müzeler 0 28.06.12 02:30
Elazığ Yöresi El Sanatları Renklerin Dansı Yöresel El Sanatları 0 12.07.10 16:46
Bitlis El Sanatları,Bitlis Yöresi El Sanatları Renklerin Dansı Yöresel El Sanatları 0 12.07.10 16:43
Edirne Yöresi El Sanatları Renklerin Dansı Yöresel El Sanatları 0 12.07.10 16:09


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:29.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.